Patika yolda yürümek...
Dağlık bölgelerde yan yana sıralı dağlar vardır.
Kimi sık, kimi daha seyrek ormanlı.
İnsanoğlunun hayatını bu yollara benzer nedense,
Başlangıcı ve bitişi olan bu yollara…
Bu yolda iki kişi yürüyemez, sadece tek kişiliktir.
Sırtına başkasını alırsın ya da başkasının sırtına binersin başka.
O zaman,
- Bu yolda yürüyen kim olur?
- Ya da kim kimin yolunda yürümüş olur?
- Taşıyanın mı, taşınanın mı yolu burası?
Sınavın nereden geleceği belli olmaz.
Patikada yürümek, zorludur ve de zevkli,
Hem haz var hem de acı...
Zorludur;
- Kenarlardan ağaç dalları, çalılar her an gözüne gelebilir,
- Her an ayağın bir taşa takılabilir,
- Sen gözünü başını kollamaya çalışırken, bir de bakarsın ayağın çamurun içinde.
Yani sınavın nereden geleceği belli olmaz.
Patikada su birikmiş farkında bile olmayız, başka kaygılardan.
Bazen uzaktan bakınca, "bu dağa kolayca çıkarım" zannederiz,
Ama o iş hiç de öyle olmaz, yolun yarısında anlarız.
Kıvrıla kıvrıla gider patika...
- Bazen aşağıya inersin, mecbur kaldığın için,
Çünkü çıkmak uygun olmaz.
- Bazen koca bir kaya ile karşılaşırsın, kayanın etrafını dolaşırsın,
- Bazen bir hayvan çıkar karşına, korkudan yolundan şaşarsın,
- Bazen bir çiçeğin peşine düşersin,
- Bazen çimenlikte yuvarlanırken kaybedersin yolunu,
- Bazen susamışsan cezbeder uzaktan gelen suyun sesi...
"Biraz su içer, biraz da dinlenirim" diye uzaklaşırsın yürüdüğün yoldan.
Suya kavuşmanın heyecanı içinde nereden gittiğini bile fark edemezsin.
"Döneyim yoluma tekrar" derken, bakarsın dönüş yolunda kaybolmuşsun.
Yolunu bulmak için ne yapabilir insan?
- Önce ne için yola çıkmıştı?
- Amaç neydi?
- Hedef neydi? Düşünmesi gerekir.
- Yüksekçe bir yere çıkıp, bakması gerekir.
Çok yükseğe çıkmalı ki, diğer ağaçların arasından görebilsin yolunu.
Bir yudum su için girilen yola tekrar dönmek için,
Kim bilir ne bedeller ödenecek?
Herkesin bir sarp yokuşu vardır.
Bazen sarp yokuş gelir karşına, her çıkmaya çalıştığında geri düşersin,
İyice geri gitmen gerekir hız alman için.
Ancak o zaman geçebilirsin o yokuşu.
İnsan da öyle değil midir?
Hayatın bir yerinde, hiç beklemediği anda karşılaşır sarp yokuşla.
- En sevdiği dardadır,
- Hastadır,
- Borçludur, başı derttedir...
Ya da;
- Ummadığı bir anda iflas eder, tam da işler yolunda zannederken.
- Boşanır eşinden,
- Taşınır evinden, uzak kalır sevdiklerinden.
Herkesin yokuşu kendisine daha dik gelir,
Çünkü herkes başka yerden sınanır.
Uzun değil, kısa yollar yorucudur
Sarp yokuşla karşılaşınca,
Önce defalarca denersin oradan çıkmayı,
Koşar koşar vurursun kendini yokuşa.
Baktın böyle
olmuyor, başlarsın kısa yollar aramaya…
Bakarsın ki her kısa yol sandığın, daha çok yorar seni,
İşte o zaman durur, geri çekilir, dinlenir, kuvvet kazanırsın.
Ölçer biçer hesap yaparsın.
- Neden önceki denemelerimde çıkamadım?
- Neyi doğru yapamadım?
- Neyi doğru yaptım?
- Ne kadar geri çekilmeliyim?
- Ne kadar hızlı koşmalıyım?
- Nereden çıkmalıyım?
O zaman bakarsın ki patikanın yokuşundan çıkabilmişsin.
İnsanoğlu hayatın içinde yokuş ile karşılaştığında,
Bir başarısızlık yaşadığında,
Ne yapmalı şimdi?
Ölçüp, biçip, güçlenip, yokuşu nasıl aşacağını mı bulmalı?
Yoksa başka yollara mı sapmalı?
Bunun bir sınav
olduğunu anlayan,
Tepkilerini ona göre verir ve o zaman yoluna devam edebilir.
Ama zorla karşılaşınca;
Bu yolda kendine mantıklı yalanlar uydurur,
"Çözümü olmayan bir yol" der,
Ya da "Asla yapamam" der...
Çözümsüz problem yoktur.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "Her problem çözümüyle birlikte verilir."
Gerçek problemini anlayabilen, gerçek çözüme de ulaşır.
Ama...
"Kim koydu bu yokuşu buraya?"
"Neden ben?" der, şikayet eder insan.
- "Gerçekten ben ne durumdayım?
- "Neredeyim?"
- "Sarp yokuşu neden çıkmalıyım?"
- "Hatamın bedelini ödemeye hazırım?" dediğinde yokuşu çıkmaya başlar.
Yorumlar
HY
Gerçeğe yaklaşanlardan olmak dileğiyle.
Çok anlamlı bir yazıydı.
Teşekkürler yazı için.
Sıkıntıda iken cömert olabilen
Tenhada nefsini koruyabilen
Menfaati varken hakkı söyleyebilen
Sarp yokuşu gecebilen olabiliriz dilerim