Orada İnsanlar Neden Mutlular?

Orada İnsanlar Neden Mutlular?

Bu semti belki de ilk defa duyacaksınız. Armutlu… Armut bahçelerinin olmadığı yine de bu ismine layık görülmüş bir semt. Evlerin birbirine sık sık inşa edildiği, çıkmaz sokakların olduğu, söğüt ve kavak ağaçları ile çevrili bir semt...
Akşamleyin çocukların top oynarken bahçeleri top düşürdüğünü de atlamamak gerek... Arada bir “Topunuzu keserim" diyen amcalar da var tabii…  Bir yandan da “Etme bey, konu komşuyla kötü olmayalım, çocuk yüzünden” diyen, her daim arayı bulmaya çalışan annelerimiz...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Bedel ödeyen, bedel ödediğine değer verir.”
Bir insan başka bir insana, bir ağaca, bir kuşa bir bedel ödediği andan itibaren, o şey anlam kazanmaya başlar. Değerli ve kıymetli olur.

Çiçeklerle iletişime geçmek

Bu yüzdendir ki, komşularına verdiği değer Bahar teyzeyi, eşiyle sokaktaki çocuklar arasında denge taşı yapar. Üstelik, bahçeye gelen top yüzünden, fidelerinin kırılmasını da feda etmesini bilir Bahar teyze. Zaman zaman “Oy benim yavrularım” diyerek çiçeklerini sevdiği görülür. Sonra onlarla konuşur. "Orası gölge, dur güneşe çıkarayım. Burası çok rüzgarlı, size ufak bir sera yapayım."  der.

Neden bunu yapar? Çünkü, bedel ödeyen bedel ödediğine değer verir ve onu kendinden bir parça gibi görmeye başlar.

Alışılagelmişin dışında insanların aralarında perde yoktur buralarda... Gölgemiz nasıl bizi takip ediyorsa, komşularda birbirlerini takip eder her daim. Kaynayan kazanda her neyse, mutlaka karşıki evin sofrasında da bulunmak zorundadır. Zira güzelim yemek kokuları oraya çoktan ulaşmıştır. "Osman amcaların bugün sobaları tütmüyor, evde mi değiller acaba? Bir zile basayım" der yan komşusu. Komşuluk ilişkileri çok güçlüdür. Çünkü burada iletişim ötesi bir ilişki vardır.

İlişkide denge olur...

İlişki görünmez iplerle birbirine bağlanmak demektir. Bu ipler nasıl bağlı olur peki?
  • Bazen sıkı, bazen gevşek…                                                                                            
  • Bazen hüzünlü, bazen mutlu…
  • Bazen acı, bazen de tatlı…
  • Bazen düğüm, bazen kör düğüm olabilir. Mesele ilişkinin dengesini bilmektir. Dengede olan her şey lezzetli değil midir? 
Sokakta iki insan karşılaşsa, sadece selam vermez birbirine.  Hakikaten nasıl olduğunu anlamaya çalışır. Çünkü buralarda “kimsesiz komşunun kimsesi” olmaktır mesele. Mahallenin en huysuzunun bile çocuklara selam verdiği, tebessüm ettiği görülür.

Çünkü ilişki bedel gerektirir. İnsan bedel ödediği kişiye bilinç verir. Merak eder ona konsantredir. "Acaba ne yapıyor? Günü nasıl geçti? Bir şeye ihtiyacı var mı?" Bunları düşünür.

Burada evler sobalı ve çoğunlukla gecekondudur. Sobanın tüten dumanı da olsa, yakması çok zor da olsa, ısınması pek güzeldir. Sobanın ısıttığı ufacık oda tüm ev halkının ortak alanıdır. Yemekler, sohbetler burada geçer. Hatta geceleri üşüyen çocuklar da uyumak için, burayı tercih eder. Sobanın camından duvara yansıyan alevlerle dans ederler. Çocuklar hoplar zıplar, en sonunda uyurlar.

Sınır olunca, ilişkiler sağlam olur...

DTÖ der ki: “Dışarıya karşı sınır olduğunda, içeride kaliteli, sıkı ilişkiler olur.”
Kendi kabuğuna çekilen bu insanların alışverişi de kendi aralarında olur. Tıpkı dağ köylerinin, kışın ulaşıma kapanıp, insanların kendi aralarında kalmaları gibi…
Bu sayede çok sosyal oldukları görülür.

Bu mahallede ne ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Çünkü; eskinin unutulmuş adetleri imece usulü devam eder.  Kadınlar sokaktaki çocukları toplayıp, onlara bezelye ayıklatır, kasa kasa alınan domateslerle kışlık konserveler hazırlanır. Makarnalar kesilir, tarhanalar kurutulur. Kısacası tüm mahallenin ihtiyacı karşılanır.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “İhtiyaç giderinin ihtiyacı giderilir.”
İnsan bir başkasının boşluğunu tamamladığında, hayatta insanın boşluklarını tamamlamaya başlar. İnsan birinin eksiğine giderdiğinde, onun da başka alanlarda eksikleri giderilir. “Yeni taşınan komşunun acaba neye ihtiyacı var?” diye düşünmeye başlarsınız. Birilerinin zihninde de sizinle ilgili yerler açılmaya başlar.
Nadide bir yerdir burası… Çünkü hala sabahları horoz sesleri duyulur.  Üstüne bir de hanımeli kokusu tüm sokakları sarar. Sabahın erken saatlerinde kepenklerini açan Bakkal Ahmet abi ise, hala veresiye usulüne devam eder.  Hatır gönül önemlidir onun nezdinde. Ancak taviz de vermez esnek davranmayı çok iyi bilir.

İletişim de bedel...

Çünkü hayat bedel ve karşılığı üzerine kuruludur. Hayatta vermeyi bildiğimiz gibi, almayı da bilmemiz gerekir. İletişim ve ilişkiyi kıymetli yapan şey karşılıklı bedel ödüyor olmaktır.

Hızla gelişen dünyanın süpermarketler döngüsünde, Bakkal Ahmet'i de ayakta tutan şey “ilişkidir.” Kimi zaman bizlere anlayış gösterir, kimi zaman çocuklar emanet edilir, dar zamanlarda çalınan bir kapıdır o… Hatta bazı zamanlarda Ahmet abi yoksa, bakkala refakat eden bir komşu vardır.

İlişkiyi kaliteli yapan şey çok yönlü ihtiyaç gidermektir.
Sadece tek yönlü değil birçok konuda ihtiyaç giderebilmek... Bu bizi albenili yapar.  Tıpkı bir anne gibi… Hem bakar, hem yedirir içirir, hem de merhamet gösterir. Sormamız gereken soru şu: “Peki, ben karşı tarafın ne kadar ihtiyacını gideriyorum?”
Nuh'un gemisini andıran bu mahallede, her çeşit insan vardır. Belki de onları bu kadar birbirine bağlayan şey, aynı gemide, aynı hedefe doğru yol almalarıdır.
Çünkü ilişki, ortak bir hedef doğrultusunda ilerler. Ortak hedef varsa, nerede olursan ol birleşirsin. Ortak hedef yoksa, aynı yerde bile olsan mutlaka ayrışırsın.

Ramazan ayı gelir, sahur geceleri insanlar birbirinin ziline basar. Birbirini sahura kaldırır. Apansız zil sesiyle uyanan komşu: "Az kalsın uyuya kalıyorduk, sayenizde uyandık" der.

Çünkü ilişki insanı dengede tutar. İlişkiler insanın aşırılaşmasına izin vermez. Uçlara kaymamıza müsaade etmez. Geriye düştüğümde destekler fazla ilerlediğimizde dengeye doğru çeker.

E malum bahçelidir evler. Zaman zaman evlere kertenkele, fare giresi tutar. Ya da bir başkası, anahtarı evde unutup, kapıda kalır. Bir anda tüm mahalle seferber olur, problemi çözer.

Marifet problem çözmekte...

Problem çözdüğü konuda marifetlenir insan. Bedel ödeyen insansa çabuk birleşir ve hemen çözüme odaklanır.
Peki, orada insanlar neden bu kadar mutlu?
  • Zenginlik, çocuklara verilen imkanlar,
  • İyi mevkide oluyor olmak, üst düzey meslekler,
  • Tanınmış biri olmak değil, mutlu yapan. Onları mutlu yapan bambaşka bir şey...
Zira çocukların evlere girdiğini gören olmadı henüz. 
Her istedikleri de şıp diye olmuyor ama…
Öyleyse neden mutlular?
"Mutluluk, umduğumuzla bulduğumuz arasındaki olumlu farktır" der, Deneyimsel Öğreti.
  • Payına düşene razı olabilmeyi,
  • Kendinden beklemeyi,
  • Kimseye bel bağlamadan yaşamayı gerektirir mutluluk...
İnsan;
  • Bir başkasına konsantre olduğunda,
  • "Acaba, o da beni düşünür mü?" demediğinde,
  • "Nasıl ihtiyaç giderebilirim?" dediğinde,
  • Başkasının derdini dert edindiğinde,
  • "Benim mahallem" değil, "bizim mahallemiz" dediğinde, iyi bir iletişim ustası oluyor aslında...

İlişkilerde Ustalık Hakkında


Yorumlar

Sevgi dedi ki…
Çok samimi ,neleri kaybettik düşündürtüyor insana kaleminize saglik
Adsız dedi ki…
Çok güzel
Mk dedi ki…
Meğer ilişki kurmak ne kadar önemliymiş..
A.kadir dedi ki…
Mutluluk neydi ve neredeydi. Nasreddin hoca misali nerede kaybettik yüzüğü, nerede arıyoruz?
Mutluluğun ekonomik imkanlarda, rezidans dairelerde, villalarda olmadığını hatırlatan çok içten bir yazı.
Umulur ki mutluluğu doğru yerde arayanlardan oluruz. Kaleminize sağlık...
Adsız dedi ki…
Eline kalemine sağlık
GNS dedi ki…
Ne güzelmiş;)

Ne güzel anlatmışsınız;)
Adsız dedi ki…
Ne beklentiler içine girdik.
Aslında mutluluk açken arkdaşının uzattığı bölüştüğü salcalı ekmek kadardı unuttuk.
Komşuya ayaküstü hal hatır sormakta,ummazken yardımına koşmakta saklıydı.
Sıcacık bir yazı olmuş gerçek mutluluğu hatırlatan.
Kaleminize sağlık.
Adsız dedi ki…
çok güzel bir yazı :)
Ayfer dedi ki…
Ellerinize sağlık ne güzel konular..
Adsız dedi ki…
İyi bir iletişim ustası olma ümidiyle