Topuksuz Ayakkabıyla Daha İyi Koşarım

Ekibimize kıpır kıpır çalışma arkadaşları arıyoruz... 

Mezuniyetin getirdiği heyecanın yerini, hayal kırıklığı almaya başlamış; işsizlik depresyonu Ayşe’yi de esir almıştı. 

Onlarca firmaya başvurmuştu. Talep edilen keyfi kriterler yüzünden, çaldığı kapılardan eli boş dönmüştü.

Bir keresinde pek eğlenceli bulunmadığı için reddedilmişti mesela... Karşı taraf: “Ekibimize daha kıpır kıpır birini arıyoruz” diyerek niyetini açıkça söylemekten geri kalmamıştı. 

Başka bir yerin İnsan Kaynakları görevlisi de genç kızın sade görünüşüne takmıştı. “Birlikte çalışacağımız kişi, daha göz alıcı olmalı” demişti. 

Ne yani, Endüstri Mühendisi olmak; bir çift topuklu ayakkabıyla gösterişli bir elbisenin insafına mı kalmıştı? Oysa topuksuz ayakkabı ile daha iyi koşulurdu.

Böyle saçmalık mı olur? Okul sıralarında çektiği bin bir zahmet bunun için miydi? 

Bu engeller yetmezmiş gibi bir de annesi baskı yapıyordu. “Gel kızım, gir ağabeyinin yanında çalış. Zaten yaşın da geçiyor. Daha evlenip yuva kuracaksın” diyordu.

Hayat seni elemeden sen kendini eleme

Bir yanda başarısız iş görüşmeleri, diğer yanda annesinin ısrarları...

Artık Ayşe’nin uykuları kaçmaya başlamıştı.

Zihnini kurcalayan olumsuzluklar karşısında, niyetini bir kez daha gözden geçirdi. Amacı belliydi, ne olursa olsun yoluna devam edecekti. 

İstediği meslek için yıllarca bedel ödemiş, zorluklara rağmen pes etmemişti. 

“Benim de bir işim var” demek için iş arıyor olsaydı, abisinin yanında çalışır, mesele kapanırdı.

Ama o, “Alanımda nasıl daha faydalı olabilirim?” diye düşündü. Reddedilmeye değil, bedelini artırmaya konsantre oldu. 

40 kapıdan geri çevrilse de, dışarıda bir yerde çalınacak 41. kapı vardı.

Yeni bir iş...

Derken bir gün başvurduğu şirketlerin birinden telefon geldi. Ayşe’yi  görüşmeye çağırıyorlardı. O da sade ve samimi bir şekilde, istenen saatte görüşmeye katıldı.

Bu sefer görüşme olumlu geçmiş, beklediğinden daha iyi bir şekilde karşılanmıştı. 

Başvurduğu şirket, Ayşe’nin CV’sini fazlasıyla iyi bulmuş ve onu bir üst pozisyona layık görmüştü. Ancak verecekleri maaş, teklif ettikleri pozisyona göre düşük olacaktı. 

Ayşe dezavantajlı görünen bu durumu hiç umursamadı. 

Mutluluktan havalara uçuyor, bir yandan da; “Acaba verilen görevi hakkıyla yerine getirebilir miyim?” diye kendine sormadan edemiyordu.

İlk uyumlanan kazanır

Sabah erkenden kalktı, heyecanla yeni işyerinin yolunu tuttu. 

Ancak ilk iş günü hayal ettiği gibi geçmedi, Ayşe bazı mesai arkadaşları tarafından pek iyi karşılanmadı. 

Zira şirkette Ayşe’nin getirildiği pozisyonda yıllardır gözü olan ve patronun yaptığı tercih yüzünden hayal kırıklığı yaşayanlar vardı. 

Hatta bir tanesi: “Sakın bana yöneticilik taslamaya kalkma, yoksa ayağını kaydırırım” diye tehdit bile etti. 

Buna rağmen Ayşe sakinliğini koruyarak: “Eminim ki senden öğreneceğim çok şey vardır. Biz bir ekip olacağız. Kimse kimseyi yönetmeyecek. İçin rahat olsun” diye karşılık verdi. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: İlk uyumlanan kazanır. Ayşe de bulunduğu yere uyum sağlamaya çalışmıştı.

Ayşe genç yaşına rağmen hayattan bazı dersler çıkarmıştı.

Başkalarına şekil vermeye çalışmaktansa, onlarla ortak bir noktada buluşmanın önemini biliyordu.

Uyumlandığı yerde var olabilir, o zaman kendine yeni meziyetler katabilirdi. 

Sadece kendi özelliklerini parlatması, farklılıkları pekiştirmekten başka bir işe yaramazdı. Niyetiyle yaptığı bir olmalıydı.

Dikkatini işine veren Ayşe kendini geliştirmek için yoğun mesai harcıyor, öğle aralarında da yeni arkadaşlarını tanımak için çaba gösteriyordu.

İşle ilgili olumlu bir gelişme yaşandığı zaman; hemen arkadaşlarını ön plana çıkarıyor, onlar olmadan bu işi başaramayacağını vurgulamadan geçmiyordu. 

Fakat yine de onu sevmeyen ve arkasından iş çevirenler boş durmuyordu.

Önemli bir toplantının yapılacağı bir gün, ekip arkadaşlarından Kürşat, masasına doğru eğildi. “Ben senin çalışmanı çok beğeniyorum ama kulağıma gelen dedikodulara göre patron seni çıkaracakmış. Sakın moralini bozma, ben senin yanındayım” dedi. 

Ayşe her zamanki soğukkanlı halini muhafaza etmeye devam etti. “İşimi layıkıyla yapamıyorsam varsın patron beni işten çıkarsın. Ama ben öyle bir şey olacağını düşünmüyorum” karşılığını verdi. 

Sonra “Ya haklıysa?” diye sordu kendine. Bu sözlerde bir haklılık payı olabilir miydi? 

“Haklıyı haksızı, dışarıdan bakanlar görür” diye okumuştu bir yerlerde, onlar görmese de zaten bir gören vardı. Haklılığını savunma derdine düşmeyince, seni savunan başkaları çıkıyordu. 

Rüzgara rağmen yol almak...

Hem rüzgar nereye götürüyorsa oraya gitmek zaten kolaydı. Önemli olan rüzgar olmasına rağmen yoluna devam etmek, yelkenleri hedefin doğrultusunda yönlendirmekti.

Patronun atacağı söylentisine rağmen, işine bedel ödemeye devam etti. 

Hiç kimseyi memnun etmeye çalışmayıp görevlerine odaklandı.

Arkadaşının hedefi patronu razı etmek, Ayşe’nin hedefiyse işini doğru yapmaktı.

Toplantı başlamış, Kürşat’ın söylediklerinin etkisini henüz üzerinden atamamış olan Ayşe ister istemez biraz gerilmişti. 

Engellere rağmen sunum yapabilmek

Sunum sırası ona geldiğinde alanında daha önce pek duyulmamış detaylı bilgiler vermeye başladı.

Araya giren patronu “Bize okuyarak sunum yapma, yoksa burada seni dinlemez, metnin fotokopisini dağıtmanı isterdik” dedi. Peş peşe yönelttiği eleştirel sorularla ortamı daha da gerdi. 

Bu, Ayşe’nin beklemediği bir şeydi. Acaba arkadaşı haklı mıydı? Ama pes etmeye hiç de niyeti yoktu.

Kendini toparlayıp sunuma devam edeceği sırada bu kez Kürşat sorularıyla sıkıştırmaya çalıştı.

Dikkatini yaptığı işe veren Ayşe ise, sunumuna kendinden emin bir ses tonuyla devam etti. Sorulan soruları yanıtlarken ayrıntılara inmeye başladı. 

Ayşe’nin sunumu biter bitmez patron toplantıyı sonlandırdı. Beklenenden daha erken bitmişti, bu işte bir tuhaflık vardı.

Ayşe şaşkın bir halde toplantıdan ayrıldı. Az önce yaşananlar yüzünden biraz canı sıkılmıştı, aklında bir sürü soru işareti vardı ama bunun için kimseye bir şey sorma niyetinde de değildi. Masasına dönüp çalışmasına kaldığı yerden devam etti. 

Suyundan bir yudum alıp “Rabbim ben elimden geleni yapıyorum. Sen hakkımda hayırlısı neyse onu ver” diyebildi.

Derken öğle yemeği vakti geldi. Ekip arkadaşları çalıştıkları plazanın kafesinde yemek sırasına çoktan girmişti. 

Ayşe yemeklerini tepsisine alıp, cam kenarında oturan arkadaşı Begüm’ün karşısına geçti.

Patronu da oradaydı. O da pek uzak olmayan bir masada oturmuş, yemek yiyor; Ayşe’yi izliyordu. 

Ancak genç kız, patronundan tarafa hiç bakmadı. Arkadaşıyla sohbet ederken farklı konular açmaya çalıştı. Toplantının gerginliğini üzerinden atmaya çalıştı.

Her zorluğun arkasında bir kolaylık vardır...

Ofise döndüğünde sekreterden bir telefon geldi. Patron, Ayşe’yi odasına çağırıyordu. 

“Hayırdır inşAllah” diye mırıldanıp kapıyı hafifçe tıklattı ve gösterilen yere oturdu.

Patronu: “Neden bu kadar üstüne geldiler?” diye sordu. 

Ayşe: “Bilmiyorum” dedi. 

Patronu: “Konuyla ilgili aktardığın bilgiler doğruydu. Neden bunların doğru olmadığını söylediler sence?” sorusunu yöneltti. 

Toplantıda gerilimin dozunu artıran o adamdan eser kalmamıştı. 

Kürşat’ın sıkıştırma amaçlı sorularına Ayşe ustaca yanıt verince, patron ilkin itiraz ettiği noktalara sonra hak verir olmuştu. 

Ayşe’nin yüreğine su serpildi, çok şükür kendisini anlayan biri vardı. 

“Bilmiyorum, sanırım birileri kendini göstermek istiyor” dedi. 

Patronu Ayşe’ye haksızlık yapıldığını ve arkasından iş çevrildiğini anlamıştı.

“İnsanın bilmediği bir konuda kendini ispatlamaya kalkması pek akıl işi değil” dedi ve Ayşe’yi çalışmasından dolayı tebrik etti. 

Ayşe yine şaşkındı, masasının başına geçti, ekranın karşısında bir süre sessizce oturdu. 

“Ne kadar da rekabetçi bu iş sektörü” dedi içinden. 

Hem doğru tepkiler vermek hem işine dört elle sarılmak hem de ilişkilerini korumak zorundaydı. 

Zordu evet, fakat her zorluğun arkasında bir kolaylık vardı. 

O, sadece üzerine düşeni yapmaya odaklandı. Gerisini akışına bıraktı. Su akacak, nasılsa yolunu bulacaktı. 

Bedelini fazlasıyla ödediği yerde insanın içi rahat olmalıydı. 

“Sen uğraşıyorsun ya! Haksızlığa uğrasan da kazandın, hakkını alsan da” diyordu hayat.




İlişkilerde Ustalık Hakkında

 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Ne kadar hayatın içinden, hepimizin yaşadığı duygular anlatılmış, maşallah
H.Y
Adsız dedi ki…
Ne olursa olsun kendi önüne bakıp doğru davranışlar da bulunmak insanı erdem sahibi yapıyor. Kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Gerçekler ve zannedilenler... Öykünün sonunda gerçek hep kazanır ☺️
Betül dedi ki…
Sen yeter ki uğraş...
GNS dedi ki…
Çok güzel bir yazı
Ellerinize sağlık
Emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
Gerçek mutlaka açığa çıkar hak hakim olur... Hakkını verdiysen fazlasıyla için rahat olsun insanların ne dediği ne yaptığı önemli değil sen etkilenme yoluna bak...
Unknown dedi ki…
Bedelini ödediğin herşey doğru olarak geliyor...
Adsız dedi ki…
Ayşe kurtlar sofrasından alnının akıyla ayrılmış…
Adsız dedi ki…
Özellikle yeni mezun bir endüstri mühendisi olarak hissettiklerim daha iyi özetlenemezdi.. İnsanın yüreğine hem su serpen, hem de gerçek iş hayatını anlatan çok güzel bir yazı olmuş.. Ellerinize sağlık :)
Esra dedi ki…
Çok akıci çok hayatın içinden..ve ne kadar güzel mesajlari bir arada içeren bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık :)
Adsız dedi ki…
Çok güzel anlatılmış, çok bizden bir öykü… neredeyse gergin yaşadığımız, ne yapacağımızı bilemediğimiz bir durumu tüm cevapları vererek işlemişsiniz. Ellerinize sağlık
Sevgi dedi ki…
Çok güzel bir yazı ,hayatin içinde çokça şahit oldugumuz şeyler Ayse tek değil :)
szyozturk dedi ki…
Emeğinize sağlık🌸
G.G dedi ki…
Doğru tepki verdiğimizde neler olduğunu ne güzel anlatmışsınız teşekkür ediyorum.
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı..
Alanımda daha faydalı nasıl olabilirim sorusunu sorabilmek çok kıymetli
Bircan Ç. dedi ki…
Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır...
İş hayatıyla ilgili güzel bir deneyim transferi elinize sağlık...
Esra dedi ki…
Gözümün önünden film şeridi gibi geçti… uyumlanmak.. vazgeçmemek.. ne güzel samimi bir yazı.. ellerinize yüreğinize sağlık..
Adsız dedi ki…
Önemli olan verdiğimiz tepkiler…
Betül uras dedi ki…
Sen uğraşıyorsun ya!haksızlığa uğraşan da kazandın,hakkini alsan da...
Çok güzelmiş kaleminize saglik:)
Adsız dedi ki…
İnsan sahnesine odaklansın yeter ki...