Gayet Normal...
“Koca bey... Kocam... Yakışıklı, hareketleri karizmatik... Yani böyle pipeti tutuşu, yürüyüşü, gülüşü karizmatik olsun. Ama aynı zamanda güçlü de olsun. Ekonomisi de iyi olsun. İyi de bir işi olsun. Kimliği olsun ki yanıma yakışsın. Ay hayır olur mu ben de tabii ki dört dörtlük biri olamayacağımın farkındayım. Bunlar dört dörtlük değil ki, bu olsa olsa dörtte üçlük olur.”
“İş mi? Ya işle ilgili çok bir beklentim yok. Sonuçta üniversite de okusan herkes işsiz. Şöyle sağlam maaş. Rahat çalışabileceğim kendime ait masa... Zor zamanlarımda izin verecek müdür... Bir de evime yakın olursa tamam. Kalanını idare ederiz bir şekilde.”
Ne kadar güzel isteklerimiz var. Ne kadar masum, ne kadar saf... Her avantajın bizde toplanmasını istemek. Tüm bunlar olabilir mi? Yok canım... Herkesin isteği bunlar. Gayet NORMAL!
Herkesin isteği var bu hayatta. İnsan herkesin çok güzel hayatı olduğunu ve herkesin avantajlı olduğunu ama o avantajların, güzelliklerin kendinde olmadığını düşünebiliyor...
Kendi avantajlarımızı pek sallamıyoruz. O zaten cebimizde ya... Pek özel, pek de güzel gelmiyor. Yanımdaki, ben olmayandaki avantaja kayıyor gözümüz. O da olsun! O onda çok güzeeel, benim olsuuun. Onu kazanmak için nelerden vazgeçtiğni nedense pek merak etmez.
Başkalarının avantajlarını bu kadar görür, beğenir hale nasıl gelir insan? Ondaki eksiği, zorluğu görmezden gelircesine... Peki kendi avantajlarına körleştiren nedir insanı? Neden yalnızca kendindeki eksikleri görür hale gelir insan?
İşsiz olan, işi olanın avantajlarına hayran...
-“Oh be” diyor. “Ne güzel kendi ayaklarının üzerinde duruyor. Ne istese yapabiliyor. Kimseye ağız eğmiyor.”
İşi olan ise işi daha güzel olanın avantajlarına hayran:
-“Vay be” diyor. “Kıymetimi bilen şöyle bir patronum olmadı.”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der
ki; "Başkalarının avantajlarına bakıp duran insanlar, kendi avantajlarına kör
olmak zorundadırlar."
Sürekli başka insanların artıda olduğu tarafları görüyor olmak eksiltir insanı. Kendi artılarını göremez olur. Oysa her avantaj dibinde dezavantajını da getirir. Ve elbette her dezavantajında dibinde mutlaka avantajı barınır. Yeter ki görmek istesin insan. Ama görmeyi istemiyor işte...
Nasıl ister hale gelir?
Farkındalığını arttıracak bilgisi arttıkça... Yaşamın içinden, gerçek konularla ilgili... Gerçek farkındalıklar... O zaman bakışı değişir insanın. Sevmesi değişir, emek vermesi değişir... Tam zıddında; farkındalığı artmadıkça kavrayamaz yeryüzünü. “Neden oluyor, niye benim başıma geliyor!” der durur. Onda olan bende neden yok derdine düşer. Ne zor bir hayat... insan kendi eliyle nasıl da hayatını zorlaştırıyor.
Kolaylaşması için ne yapmalı?
Paketleri kabul etmeli. Çeyiz paketi oluşturmak gibi değil ama. Yani bu büyük çorba kasesi benim işime yaramaz onu almayayım. Onun yerine bana şu çelik tencereyi koyabilir misiniz paketin içine lütfen...
O pek öyle olamıyor:) Paketler var ve insan seçimleriyle kullanışlı hale getirebiliyor. Ya da seçemedikleriyle burnundan gelecek bir şeye döndürüyor. Bu kadar her şey insanın seçimlerine bağlı olabilir mi?
Dezavantajı: Evet yaşadığımız her
şeyde seçimlerimizin katkısı çok büyük.
Avantajı: Doğru seçimlerle mutlu
şekillendirmelere sahip olabiliyoruz.
İşte yine avantaj ve dezavantaj paketi, birlikteler. Peki sen hangisini istersin?
Hayran kaldığımız hayatlardaki paketlere göz atmak ister misin? Böylece belki kendi avantaj ve dezavantaj paketlerimizi de birlikte değerlendirebiliriz. Çok kolaylıkla gördüğümüz, hayatlardaki zorluklar neler olabilir?
-İşi çok iyi ama annesiyle hiç anlaşamıyor. Çok zor bir annesi var. O anneyi de ister misin?
-Eşi harika bir adam, gözünün içine bakıyor. Ama otizmli bir yavrusu var.
-Çok imkânı var. Ne istese yapabiliyor. Ama imkanlarını nasıl kullanacağını bilmiyor. Savuruyor, saçmalıyor. İnsanlara ikram yapamıyor o kadar imkanıyla... İnsanlar onun yanında olmak istemiyor. İtiyor insanları kendinden.
-Fit bir vücudu var ama bağışıklığı düşük çok sık hastalanıyor.
-Babası çok iyi ama çok güzel bir yüzü yok. Güzel hissetmek için bir sürü şeye ihtiyaç duyuyor.
Her şey aynı anda olmuyor. Hepsi bir arada olunca, DÖRT DÖRTLÜK oluyor. O zaman da burası dünya olmuyor. Kötü haber şu, burası dünya. Her şey dört dörtlük olmuyor. İyi haber; burası dünya. Hep burada kalınmıyor. Geçici...
Öyleyse tekrar bir bakalım, değerlendirelim mi? Çok istediğimiz hayatların mesela... İstediğimiz şeylerin avantajlarına... Hiç ister mi insan, hayran kaldığı avantajın dibindeki dezavantajı?
Tekrar bir bakalım mı? Bu sefer de kendi hayatlarımıza...
Dezavantajlarımızın dibinde ne avantajlar yatıyor? Zorluklarımızın dibinde ne kolaylıklar var? Eksik olduğumuz yerlerin tam da dibinde, fazla olduğumuz ne taraflar barınıyor?..
Keşfetmek mümkün, farkındalıkla baksak yeter…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Teşekkürler, Kaleminize sağlık...
Bu zıtlığı fark ederek yaşayabilmek dileği ile…
Elinize sağlık🌸