ERTELEME HASTALIĞI
Üzüntü
ve Can Sıkıntısı
Burcu, günlerdir yattığı yatağından
zorla çıkabilmişti. İyice hastalanmış, kılını kıpırdatacak dermanı kalmamıştı.
Canı ne yemek istiyordu ne de kimseyi görmek. Sanki biri, içindeki tüm
istekleri elektrik süpürgesiyle çekip almıştı. Odada neredeyse adım atacak yer
yoktu. Bir yanda yazlık, diğer yanda kışlık kıyafetler dağılmış duruyordu.
Odadaki eşyalar üstüne üstüne geliyordu. İçini hafakanlar basmıştı. Yoğun çalışmak,
bedenini yormuştu yormasına ancak yapamadığı ve biriktirdiği işler ruhunu
daha çok yoruyordu.
Elini yüzünü yıkamak için lavaboya
gitti. Peçete almak için açtığı dolabın dağınıklığını gördü. Bir köşede makineye
atılmak için bekleyen çamaşırlar da dağ gibiydi. Kaç gündür tezgahta yıkanmayı
bekleyen bulaşıklara ne demeliydi?
Gücünü toplayıp başlayacak hali
yoktu. Erteledikçe büyüyor, büyüdükçe canı sıkılıyordu. Evine gelmek isteyen
misafirleri dahi kabul edemez olmuştu. "Herkes bana ne der?"
diye düşünüp duruyordu. Dolaplar, lavabolar, çamaşırlar, hazırlanması gereken
ikramlar... Neresinden başlayacaktı şimdi? Gözünde büyüdükçe büyüdü.
Erteleme
Hastalığı
Bu güne kadar ev işlerini neden hep
ertelemişti? “Nasılsa iki kişi yaşıyoruz,
toplarız elbette…” diye düşünmüştü ancak evdeki hesaplar çarşıya uymuyordu.
Düşündüğünde minik olan işler, yapmaya gelince nasıl da zordu. Acaba gerçekten
zor muydu yoksa gözünde mi büyütüyordu? Bu nedenle iş çıkışı eve gitmek hiç
işine gelmiyordu. Hep bir bahaneyle evine en son gidiyordu, o da uyumak için…
Otel olarak kullandığı evine girilecek hali kalmamıştı. Her akşam bir arkadaşıyla
takılıyordu. “İşim zaten çok yoğun, evde
bari yorulmayayım.” diye evin bütün işlerini ertelemişti.
Burcu böyle düşündükçe evindeki
dağınıklık zihnine de yansımıştı. Bir türlü kafasını toparlayamıyor, iş
hayatında da geriliyordu. Tam güzel bir temizliğe başlamaya niyet ettiğinde iş
yerinde fazladan işler isteniyordu.
Şimdi de yataktan kalkamayacak
şekilde hastalanmıştı. “Nasıl çözeceğim
şu durumu? Aslında çok basitti, birkaç dağınıklığı toplayacaktım. Sadece biraz erteledim
ve çığ gibi büyüdü bütün işlerim.”
Ev arkadaşı da memnun değildi bu
durumdan. Baş edemeyeceğini anlayınca tahammül etmeye başlamıştı. Aynı evde iki
yabancı olarak yaşıyorlardı.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: “Bu hayatta neyi ertelersek onu büyütürüz.”
İnsan, basit olanı
küçümsemeye meyilli bir canlıdır. Her şey tam ve mükemmel olsun, bütün
şartlar sağlanmış olsun ister ama hayat imkânı her zaman vermez.
Bazen en dar vakitte yapılan küçük
işler insanı kurtarır. Kıtlıkta yaptığı küçük bir hareket, bütün zamanını
bereketlendirir.
Azı
Küçümsemek
Fakat insan anlayamaz bunu. Yaptığı
küçük davranışları beğenmemeye meyillidir.
Bugün sadece bir çekmecemi düzenleyeceğim ile başlar, sonra bir evin temizliği
biter. Bugün yalnızca bir konu çalışacağım ile başlar, kitabın tamamı biter.
Azın bereketi vardır. Çünkü o azdan,
çoklar çıkar.
Mesele, şartların tam olması
değildir. Mesele, eldeki imkanla ne yapıldığıdır.
Çünkü her büyük değişim basitle başlar. "Bir taneden ne olacakla başlar
büyük bağımlılıklar." Küçük bir kartopu büyür ve çığ olur. Er davranmaktır
mesele, yapılan işe hürmet edip küçümsememektir.
Peki, ya biz?.. Neresinden
başlayacağız şimdi?
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
basiti küçümseme nefsim,
Böylece ne kendine zulmet ne insanlara;)
yeterki o küçük asımı küçümsemeyelim,👏🏻
Hep o tamlar oyalar durur zaten…
Çok güzel bir yazı🌿🪻
Bir şeyleri ertelemek ne büyük bir yük insana.
Yapsak istiyorsun ama yapamıyorsun , erteledikçe daha da büyüyen tüm isteğini elinden alan bir yük oluyor insana .