Sen mi? Ben mi?
Aynı
anne babadan doğduk, o küçücük evde büyüdük. Penceresi okulun bahçesine bakan,
merdivenleri çıkarken nefes nefese kaldığımız o evde. Çatıdan gelen soğuğu
akşamları hissettiğimiz o evde.
Sobanın
çıtırdayan sesini birlikte dinledik. Bacadan tüten dumanı içimize birlikte çektik.
Aynı sofrada annemin pişirdiği börekten daha fazla yemek için yarıştık. Aynı
odada kaldık; kavgalarımız, gülüşmelerimiz oldu. Birbirimizin yol arkadaşı
olduk.
Peki,
hangimiz daha çok sevildi? Sen mi, ben mi?
İlkokula
başlarken hangimiz daha çabuk okumayı öğrendik? Hangimiz yakamıza o kırmızı
kurdeleyi ilk önce takmıştı? Sen mi, yoksa ben mi? Hangimiz daha çok
gururlandırdı annemizi ve babamızı?
Doğum
günlerimiz oldu, kutlamalar yapıldı. En güzel pastayı hangimiz üfledi? Peki, en
güzel hediyeyi kim aldı?
İkimiz
de okuduk ve sonrasında da hayata atıldık. Peki, en iyi okulu sen mi kazandın
yoksa ben mi? Hangimiz başarılı olduk?
Ya
sevgililerimiz, seyahatlerimiz… En keyifli anları sen mi yaşadın, ben mi? Sevgilinin
en güzeli ile ben mi çıktım yoksa sen mi?
Ben
çabucak işe girdim, seninki zor olmuştu. Ama hangimizin kariyeri daha parlak
oldu? Hangimiz daha çok para kazandık? Hangimize daha fazla saygı gösterdi
etrafımızdakiler? Bizim için “işinin ehli” dedi…
İkimiz de gün geldi “Evet!” dedik biri ile hayatımızı birleştirirken.
Hangimizinki daha unutulmaz oldu? Benim düğünüm müydü sülalenin ilk düğünü diye
herkesin geldiği? Yoksa seninki miydi dedemin ölmeden önce son halayını
çekebildiği düğün?
Önce
hangimiz çocuk sevgisini tattı? Hangimizinki önce yürüdü, hangimizinki daha
akıllıydı? Hangimizinki daha sevimli, daha yetenekli, daha sağlıklı?.. Seninki
mi, benimki mi?
Zaman
hızla geçti; yaş aldık, emekli olduk. Bir ömür neredeyse bitmek üzere. “35 yaş
yolun yarısı” der şair; biz, o yarıyı geçeli çok oldu.
Hayatımız
boyunca bir yarışın içinde miydik biz? Ya da o yarış sadece ikimizin arasında
mıydı? Etrafımızdakilere bakıp gözümüz hep başkalarında mı kaldı?
İnsan, başkalarının hayatına bakarken neden kendinde olmayanları görür? Hayatın ona verdiği hediyeleri değil de vermediklerini görür? Böyle bakınca da ne kadar adaletli olur hayata karşı? Hep bir taraftan bakmak taraf tutmak değil midir peki… Hep kendisinin haklı olduğu tarafları almak ne kadar adil olur ki? Oysa, insan baktığını tüm yönleri ile görmesi gerekmez mi? Çünkü bu hayatta hepimize verilen hediyeler kişiye özel değil mi? Bu hayatta bize verilenler verilmeyenlerle bir bütün değil mi, kendi içinde bir dengesi yok mu?
Dış dünyada
bencil olursam,
Hep başkasında
olanı istersem,
Kendimi haklı
görürsem…
Bu dünyada ne
kadar dengeli bir insan olabilirim ki?
Kendimi hep başkası ile kıyaslarken...
Daha
çoğunu, daha iyisini, daha güzelini hep “dahasını” isterken…
Hepsine
sahip olma ihtimalim var mı?
Hiç
şahit olmadın mı, bazen kaybederken kazanıldığına? Bir yerden bir şey eksilince
daha fazlasının geldiğine, artıları ile eksileri ile hayatın bir bütün olduğuna,
o eksiler ve artılarla hayatımızın kıymetli olduğuna…
Bize
verilmeyenler var ama verilenlerle bu hayat şükre layık değil mi?
Peki,
hiç şu pencereden bakmayı denedin mi? Belki o fazladan istediklerin seni mutlu
da başarılı da etmeyecekti. Başkasının elindekilere bakarken kendi elindekilerin
kıymetini bilemeyecektin.
Hayatta bize verilenlere bakarken adaletli olmamız gerekiyor o zaman. Sobanın
çıtırtısının keyfi; ancak odunları taşındığında, külü temizlendiğinde, arada
tütünce çıkar. Ters rüzgarda soba yakmaya çalışmadan insan yanan sobanın
kıymetini nasıl anlar? Mesele, o çıtırtıya bakıp arkasındakileri görebilmek.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki; “ Dış dünyayı kendi lehimize algılarız. Eksiltiriz,
eklemeler yapıp genelleriz. Böylece de gerçek resimden uzaklaşırız. Algıladıklarımız
bir mizan içine girmez ve bizi dengeli bir insan yapmaz.”
O
zaman bırakalım bu “Sen mi?”, “Ben mi?” yarışını. Tek amacımız, elimizdekilerin
değerini bilerek daha iyisini yapmak olsun. Hayatın bize verdikleri,
vermedikleri ile bir bütün. Adil bir gözle etrafa bakabilirsek daha derinleri
görebiliriz.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Oysaki o her şeyi bir ölçü ve dengede yaratmıştır.
Aynı kulvarda yarışıyoruz adaletli şartlarda ama her birimizde başka bir özellik…
Kendi gelişimiyle ilgilenseydi insan sorunlarının çoğunu çözerdi halbuki. Emeğinize sağlık🌹