Danışmadan Yola Çıkan Yolda Kalır…
''Danışmadan yola çıkan yolda kalır…'' Ne doğru. Anlatılan her detayda babasının davranışları gözünün önüne gelmişti ders boyunca. Derste duyduğu bu cümle zihinde dönüp duruyordu. Eve geldiğine ''Ah Sıla ah, ne oldu biliyor musun kızım?'' ile başlamıştı gene cümleye babası. Yüzü düşmüş, üzgün gözlerle Sıla’ya bakıyordu. Sıla bu ifadeyi ve bu cümle kalıbını tanıyordu artık. O yüzden şaşırmadı, arkadan ne geleceğini biliyordu çünkü. ''Bildim bileli babamın başı hiç dertten kurtulmadı.'' diye geçirdi içinden. Altmış beş yaşına gelmişti. Şimdiye belki de ülkenin sayılı zenginlerinin arasına girebilirdi ama aynı yerde sayıp duruyordu. Başlarda çok sinir olurdu babasına, şimdilerde ise bunu pek umursamıyordu. Çok şeyle aynı anda uğraşan, hızlı karar verip çabuk vazgeçen bir adamdı. Çalışmayı sevdiği için zor diye bir şey yoktu onun için. Tüm aile çoluk çocuk hep beraber yaşayabilecekleri bir köy evi hayali vardı. Sırf bu sebepten büyük arazi arabalarına özenir, alır, sonra da ''Bunu şehirde kullanmak zor oluyormuş.'' deyip kısa süre sonra da satmaya karar verirdi.
Ahmet Bey, yaşıtlarına göre çok dinç, canlı, çalışkan hatta eğlenceli biriydi. Ama bu kadar çok işle aynı anda uğraşmak plansız hareket etmek doğru mu, değil mi, diye de düşünmeden de edemiyordu Sıla. Babasının hızlı olmasını, büyük işlerin altına korkmadan girmesini, ataklığını beğenirdi ama bir yandan da ona benzemekten korkuyordu. Babam heyecan ile işe başlar, nasıl yapacağını ise işin ortasında ya da sonunda düşünür, bu yüzdende çok para ve zaman kaybederdi diye anlatırdı arkadaşlarına.
Yakın zaman önce işine de çok uzak olmayacak bir yerden, bir tarla satın almış ekip biçmeye başlamıştı. Tarla imara açık değildi. İlk başta buraya ev olmaz prefabrik kondurayım diye düşündü. Ama yine kendi gibi çok da araştırmayan arkadaşları sağdan soldan ''Ev yap bir şey olmaz, yıkmazlar.'' diye önerince dayanamayıp kolları sıvadı. Her işiyle teker teker kendisi ilgilendi ve bir dünya para harcadı. Neyse ki kısa süre içerisinde dubleks evi kondurmuştu. Evi yapmasının üzerinden bir yıl geçmeden belediyeden bir mektup, ''Yıkım kararı çıkmıştır, evi en kısa sürede boşaltın.'' Çünkü oraya ev yapılmasına izin verilmiyormuş kısmını zor yoldan deneyimlemişti ve bedeli ağır olmuştu onun için. Tam da o sırada Sıla gelmişti yanına ''Ne oldu biliyor musun Sıla? Onca emekle yaptığım bu evi yıkacaklarmış, keşke etrafımdaki insanları dinlemeseydim.'' dedi.
“Ah baba ahh!” diyordu Sıla, onun yaptığı şeylerin sonuçlarıyla karşılaşınca.
Ahmet Bey bu sefer gerçekten çok üzücü bir sonuçla karşılaşmıştı. Bu kadar emek, zaman ve paranın boşa gittiğini görünce bir şeylerin farkına varmıştı. Tabi keşke başında tedbirini alsaydı da iş buralara varmasaydı ama artık çok geçti...
*Peki, insan bir işe başlayacağı zamana nasıl karar vermeliydi?
*Bir işi bitirdiğinde hemen başka işe koyulun derler ama bunun ölçüsü neydi?
*Her işten anlıyor olmak güzel ama her işe hemen atılmak doğru muydu?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Her işin öncesinde sorup araştırmak, ön adım, ön araştırma yapmak gerekir.” Bu insanın girdiği işte yaşayacağı riskleri önden görmesini ve tedbir almasını sağlar. Hayatta başarılı olmuş insanlar bunu yapanlardır. O zaman hamle yapmadan önce araştırmalı, soruşturmalı, işin ehline danışmalıdır insan.
Demek ki neymiş, danışan dağlar aşar, danışmayan düz ovada şaşarmış… Danışarak yola çıkan ilerken, danışmayan yazık ki yolda kalırmış…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar