Benim Yaşıma Gel, Beni O Zaman Anlarsın...

Benim Yaşıma Gel Anlarsın...

Ege’nin okuldan alınma saati yaklaşmıştı. Ne çabukta geçti koskoca gün. “Ne yaptım ki sanki koskoca günde? Ege’yi okula götür gel, Merve’nin kahvaltısını yaptır, akşam yemeği, biraz evi toparla derken yine akşam olmuş. Ay neyse evi de yarın temizlerim şimdi okula.. hadi koş koş koş kızım Esra...”

Yine o kaçınılmaz trafik “Ufff çıkışa yetişsem bari. Boş durmayım biraz birilerini arayım yolda zaman geçer.”

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

-Alo anne nasılsın?

-İyiyim kızım, ortalığı toparlarken elime eski albümler geçti, fotoğraflara bakıyordum.

-Amannn anne ya! Ne severmişsin eskiyi? Hüzünleneceksin şimdi, tansiyonun çıkacak, bırak onları artık.

-Yok kızım hüzünlenmek değil, ben onlara baktıkça mutlu oluyorum. İnanır mısın  zaman hiç geçmemiş gibi? Ben hala o fotoğraftaki yaşımdayım, sizler hala o küçük hallerdesiniz sanki...

-Güldürme beni anne yaaa! Yıllar geçmiş aradan, artık benim çocuklarım o yaştalar. Hala o yaştayım nasıl zannedersin?

-Benim yaşıma gel anlarsın...

Yola devam ederken içten içe annesini anlamaya çalışıyordu Esra. Nasıl bir şeyse “Benim yaşıma gel anlarsın.” Yıllardır aynı sözleri işitiyordu; “İlahi anne, yine olayı derinleştirdin ya!” 

Bu arada okula varmıştı, telefonu aceleyle kapattı. 

Bu çocuk neden böyle?

-Hadi oğlum koş koş koş, hemen bin arabaya! Daha eve gidince yemek yapacağım. Nasıl geçti günün? Neler yaptınız bakalım?

-İyi ne olsun sadece yorgunluk var anne. Anne ben okula gitmek zorunda mıyım?

-Tamam başlama yine...

"Bu çocuk neden böyle olabilir? Hep şikâyet ediyor, bir şeyi de severek yapsa çok şaşıracağım..." diye söylendi içinden. Hızlıca kafasındakileri hayata geçirmesi gerekiyordu, telaşla arabadan alışveriş torbalarını aldı, Ege’yi aldı ve son dakika asansöre yetişti. 

“Merdivenden mi çıksaydım acaba? Bu asansör yavaş gidiyor, şimdi iki saatte çıkamaz” diye düşünürken birden gözü aynadaki yansımasına takıldı. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bu bir anlık fark edişti...

O fotoğraftaki küçük kız sanki karşısındaydı, hiç büyümemişçesine. Eş olan, anne olan koca Esra değil de, annesinin o küçük kızı Esra’yı görmüştü aynada.

“Hayata yetişmeye çalışırken, ne kadar kendini yetiştirdin?” diyordu kendine.

İnsanoğlu çok acelecidir...

Küçükken hemen büyümek ister, büyüdüğünde hemen olmasını istediği diğer istekleri girer devreye. O isteklerin peşinde koşarken, hangisini daha çabuk, daha kısa yoldan elde edebileceğinin stratejisini yapar. Sakin olmak hiç aklına gelmez. Bu onu hırslı, öfkeli, telaşlı olmaya iter. 

Peki ama insan kendini nasıl yetiştirir, istekleri bu kadar aktifken?

Asıl mesele yaş almak, yaşlanmak değildi. 

Mesele ne kadar yetişkin olduğuydu insanın...

Aynaya baktığında, fotoğrafa baktığında o günden bu ana kadar, hayatta iyilik adına, isteklerinin zıddında ne koymuştu ortaya? 

İki görüntü arasında kaç fark vardı ve neydi o farklar?

Hayatta ki istekleri uğruna koşan bir Esra mı?

Hayattaki esas amacına koşan bir Esra mı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu


Yorumlar

CM dedi ki…
Farkındalık oluşturan bir yazı gerçekten. Emeklerinize sağlık
Fatma Okumuş dedi ki…
İsteklerinin peşinden koşmak mı amacının peşinden koşmak mı? Sahi insanın amacı neydi?
İnsan öyle bir amaca sarılmalı ki onu tüm zamanlarda mutlu etsin. Ve bütün hedeflerini de bu amaca kanalize etsin. Öyleyse var olma amacı ne?
Beril dedi ki…
Bugünkü aklım o zaman olsaydı demek yerine yaşadıklarımızdan sonuç değerlendirmesi çıkartıp ilerleyebilsek keşke. O yaşa gelmeden de anlayabilmemiz için bazı şeyleri, her sınavdan önce büyüklerimizin söylediği gibi Allah zihin açıklığı versin bize.
Nazlı K dedi ki…
Herşey için çok geç olmadan durup bir kendimizi değerlendirmemiz gerekir
Merve dedi ki…
Sürekli koşturmacanın içindeyken nereye varacağını ne kadar az düşünüyor insan... Durup düşünme fırsatı verdiğiniz için teşekkürler...
Nurcan dedi ki…
Pratiklik güzel ama aceleci olmak hayatı yorgun geçirmek gibi :)
Zamanı da dinlemek, anlamak gerekiyor sanırım yazdıklarınızı okuyunca.. Elinize sağlık
Derya dedi ki…
“Koş anne koş” Çocuklar bile alışmış koşturmaya ☺️.
Teşekkür ederim ne güzel anlatmışsınız yaşadıklarımızı. Farklı açılardan bakabilmek nasip olsun hepimize.
Esra S. dedi ki…
İnsan yorulur, bir sebebinin aceleciliğinden kaynaklandığını bilmeden… Ah bir bilse…
Kaleminize sağlık 🍀
Emel dedi ki…
Emeğinize sağlık...
Büşra Ç dedi ki…
Ne güzel bir yazı :) İnsanın durup bi düşünmesini sağlıyor, teşekkürler :)