Kendi Hayatında Figüran
Sahi, hatayı nerede yapmıştı?
Yaklaşık sekiz yıl önceydi. Hayalindeki bölümü okumak için İzmir’e gidecek, bu nedenle ailesinden ve memleketinden ilk kez ayrılacaktı. Üç erkek kardeşin içinde yetişmiş güçlü bir kızdı Feride. Ne istediğini bilen, aldığı kararları uygulama cesareti gösteren, kendinden emin kasaba kızı, şimdi büyük şehrin yolunu tutacaktı.
İzmir’e varır varmaz yurda yerleşti, sonra da soluğu kordonda aldı. Bu şehir denizi, havası ve sıcakkanlı insanlarıyla daha ilk günden büyülemişti Feride’yi. İyi ki burayı yazmıştı.
Üniversite Heyecanı...
Üniversitenin dış kapısından girince içini heyecan kapladı. Okulun kampüsü, geldiği kasabadan bile büyüktü. Kendi fakültesini bulmak için kampüsü bir uçtan bir uca arşınladı. Ter içinde kalsa da sonunda aradığı adrese ulaştı. Yüksek tavanların altında uzanan geniş koridorlardan geçip sınıfına girdi, kapıya yakın bir yer bulup oturdu, gelenleri izlemeye koyuldu.
Feride’nin ilk gün yaşadığı heyecanı paylaşan başkaları da vardı. Sınıf arkadaşı Can da onlardan biriydi. Can üniversiteye başladığı için heyecanlı olsa da İstanbul’a göre İzmir onu o kadar da etkilememişti. Zaten daha okul başlamadan kendine bir ev tutmuş, hemen de arkadaş edinmişti. Çevresindekileri konuşmasıyla etkileyen, kendine güvenen bir çocuktu Can. Fakat sahip olduğu bütün imkânlara rağmen elindekiyle yetinmeyi bilmeyi pek bilmiyordu.
İlk Karşılaşma...
İlk dönem yurtla okul arasında mekik dokuyan Feride yeni hayatına alışmaya başlamış, bir süre sonra arkadaşlarıyla dışarı çıkar hale gelmişti. Bir akşam pizzacıda arkadaşlarıyla yemek yedikleri sırada, Can birdenbire yanlarına gelip selam verdi. Okulun başından beri Feride’yi uzaktan izleyen Can, aradığı fırsatı bulmuştu. Bundan sonra kızın gönlünü kazanmak için elinden geleni yapacaktı.
Feride başta çekingenlik gösterse de bir süre sonra Can’ın yakın ilgisinden hoşlanır oldu. Birlikte vakit geçirdikçe aralarındaki mesafe gitgide azaldı. Kalabalık buluşmalar yerini baş başa yemek yemeye bıraktı.
İnsan Rahatlık Tuzağına Düşünce Marifetsizleşir...
Mutlulardı... İzmir’in kalabalığına hâlâ alışamayan Feride, erkek arkadaşının yanında kendini güvende hissediyordu. Ne zaman ihtiyacı olsa Can yanındaydı.
“Beni kimse bu kadar düşünmemiştir.” diye geçirdi içinden. Ama zamanında kimseye bel bağlamadan yaşamayı başarmış o cesur Feride, rahatlık tuzağına ayak bastığının henüz farkında değildi.
“Kişi hayatının kontrolünü bir başkasına devrettiğinde kaçınılmaz olarak marifetlerini de yitirmeye başlar. Dolayısıyla bir süre sonra ödemesi gereken bedeller için özüne değil başkasına güvenen biri haline gelir.”
Dümende Kim Oturursa Kararı O Verir...
Zamanının çoğunu Feride’ye ayıran Can’ın içindeki kıskançlık hissi de büyümeye başladı. Feride’nin arkadaşlarını türlü türlü bahanelerle uzaklaştırdı. Ona göre herkes kötü niyetliydi. Zaten birbirlerine yetiyorlardı. Bir süre sonra Feride’nin ailesiyle de arasına mesafe girdi. Artık memleketten arayan soranı kalmamıştı.
Üniversite biter bitmez ailelerinin itirazına rağmen evlenip İstanbul’a yerleştiler.
Okul yıllarında Feride’yi arkadaş çevresinden koparan Can, karısının onca yıl emek verdiği tüm uğraşlarına da karışmaya başladı. Aslında resim yapmayı çok seven Feride, sırf Can hoşlanmıyor diye, bir zamanlar elinden düşürmediği paletini bile artık aramaz olmuştu.
Hayatının dümeni Can’ın elindeydi. Onsuz karar veremiyor, kocası ne derse o oluyordu. Bu rol dağılımı, başta Feride’nin de işine geliyordu.
Kendi Filminde Başrolü Kaptırırsa Ne Olur?
Derken Feride evliliklerinin ikinci yılında hamile kaldı. Baba olacağını öğrenen Can, bir süre sonra patronundan da müjdeli bir haber aldı, terfi vakti gelmişti.
Feride doğumdan sonra vaktinin büyük kısmını çocuğuyla geçiriyor, geri kalan zamanlarda ev temizliği ve yemekle ilgileniyordu.
Bütün gün evdeydi, can sıkıntısını yemek yiyerek çözdüğünü düşünüyordu. Kendine bir uğraşı da bulamamıştı. Görüşebileceği hiçbir arkadaşı, arayabileceği tek bir aile ferdi kalmadığı için kocasına düşkünlüğü gün geçtikçe arttı. Can’ın nereye gittiğini, ne yaptığını her dakika bilmek istiyordu.
Diğer yandan, Can’ın şirketinde işler yolunda gitmemeye başladı. Denetimden geçen şirkette, sorumluluklar artmıştı. Can'ın başını kaşıyacak zamanı yoktu. Üstüne bir de Feride’nin ardı arkası kesilmeyen telefonları genç adamı iyice canından bezdirdi.
Meşgul Olan Çekicidir...
Can'ın meşguliyeti çoktu ama Feride'nin yoktu... Dolayısıyla da Feride eski çekiciliğini yitirmişti.
Artık devir tersine dönmüştü. Bir zamanlar karısının etrafında pervane olan Can, Feride’nin elinden çıkan hiçbir şeyi beğenmez olmuştu.
İşin ilginç tarafı Feride, Can’ın öfke patlamalarına hak veriyor, “Benim yüzümden kızıyor. Şu sinir krizleri olmasa aslında iyi adam” diyerek kendini avutuyordu, fakat işin nerelere gideceğinin henüz farkında değildi.
Zaman geçtikçe iş hakaretle sınırlı kalmayacak, Can eşine şiddet bile uygulayacaktı.
Yine bir tartışma anında kendini kaybeden Can, Feride’yi kolundan tutup savurdu. Bileğinin üstüne düşen genç kadın, canının acısına mı, gördüğü muameleye mi yansın, bilemedi. Düştüğü yerden bir süre kalkamadı.
Özgür İnsan Çekicidir...
Sonra gözyaşlarını silip doğruldu ve odada uyuyan oğlunu kaptığı gibi dışarı fırladı. Mutfakta bağırmaya devam eden Can ise kendi sesinden kapının kapanışını bile duymadı.
Can’ın arabası sokağın başındaydı. Feride çocuğu arka
koltuğa yerleştirip direksiyonun başına geçti. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Nereye gideceğini bilmeden anahtarı çevirdi.
Kocası ve ardı arkası kesilmeyen hakaretleri artık duyamayacağı kadar uzaktaydı.
Peki ama şimdi ne yapacaktı?
Ailesinin yanına gitse, orada çocuğuyla nasıl rahat
edecekti? Ayrıca, bağırıp çağırsa da Can her işini hallediyordu. O imkânları
bırakıp hayatına sıfırdan başlaması gerekecekti.
Yoksa geri mi dönmeliydi?
Can’la birlikteliği sırasında sadece bedeni değil, kişiliği de hasar görmüştü. Nasıl bu kadar özgüveni düşük bir kız haline gelmişti, ne olmuştu o cesur ve kararlı kıza? Şimdi o eski haline dönebilir miydi? Hayal ettiği evlilik bu değildi. Nasıl düzeltebilirdi?
Ağlamaya başladı: “Allah'ım, ben nerede hata yaptım?”
Feride'nin bu kadar net bir şekilde evden çıkmış olması, eşini şaşırtmıştı. Can; "Bensiz yaşayamaz bizim hanım." dedi içinden. Ama evde yapayalnız kalmıştı. Arasa da Feride telefonu açmıyordu. Evde bir başına kalan Can; "şimdi ne yapacağım?" dedi. "Yoksa üzerine çok mu gittim?"
Her zamanki tavırlarıydı, atışmalarıydı. Bugüne kadar Feride sesini çıkarmamıştı. İlk kez resti çekmişti. Demek ki Feride Can'a tam anlamıyla bağımlı değildi. Bu durum karşı tarafta şaşkınlık oluşturdu. Can büyük bir özlemle ve umutla mesaj attı. Pişman olmuştu.
Ağlayan Feride, mesaj sesiyle irkildi. Can'dan mesaj vardı. "Feride lütfen dön…”
Bunca yaptıklarından sonra, Feride ona dönecek miydi? İçinden bir ses "Evine dön kızım." diyordu. Yeni baştan evliliklerini tasarlayacaklardı yoksa dönmenin anlamı yoktu. Direksiyonu evin yoluna çevirdi. Bambaşka bir Feride olarak dönecekti.
Çünkü; her şey başladığı yere döner ama başladığı gibi değildi...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık
kaleminize sağlık 🌸
İnsan kendi olmaktan çıkıp başka bir şeye dönüşüyor. kumandalı araba gibi
Harika bir yazı…
Teşekkürler Sevgili Yazar, emeklerinize sağlık. ��
“Kişi hayatının kontrolünü bir başkasına devrettiğinde kaçınılmaz olarak marifetlerini de yitirmeye başlar. Dolayısıyla bir süre sonra ödemesi gereken bedeller için özüne değil başkasına güvenen biri haline gelir.”