“Hafif Olmak”
İnsan
bu hayatta hem mutlu hem de başarılı olmak ister. İş hayatında başarılı olmak
ister. Mutlu olmak için evlenir. Evlenme gayesi budur. Belki de bekarlığın
sultanlığından çıkaran düşünce, insanın kendisini ikna etme sebebi, “daha mutlu
olmak” tır. İnsan şu anki durumundan daha mutlu olmak için evlenmek ister.
Sahip oldukları; ilişkileri, ailesi, işi ve diğer şeyler...
Bir
noktada içinde eksiklik hissiyatı olur. Evlenirken kadının da erkeğin de farklı
istekleri vardır. Kadın ait olmak, erkek de sahip olmak ister. Bir şekilde
uyumlanabileceğini hissettiği birisiyle de hayatını birleştirir. Kolay gibi
gözükse de bazen zor olabilir.
İki insan, iki istek demek...
Neden
zordur? Çünkü iki insan vardır, iki istek vardır. İstekler hep aynı noktada
buluşmak zorunda da olmadığı için çatışmalar yaşanabilir. Çünkü iki bambaşka dünya ve gerisinde
getirdikleri alışkanlıkları veya belli kuralları vardır. Başta uyumlanmak daha
kolaydır. Daha heyecanlı daha merakın yüksek olduğu bir süreç olduğundan dolayı
kurallar ne olursa olsun insanı alttan almak çok zorlamaz. Herhangi bir kriz
yaşanmadan, dengeler değişmeden… Ama insanlar şu anki uyumlarına bakıp
yanılırlar. Her zaman aynı uyum içinde devam edeceklerini sanır ve
yanılırlar. Ya da uyum konusundaki cevaplar yanlış yerlerde olabilir.
Yani
aslında neye nasıl uyumlanacağını gerçekten biliyor mu insan?
"Aslında
uyumluyuz" dediğimiz insanla anlık tüketimlerde ortak olabiliriz çoğu
kez.
“Hayatın
ortaklığını karşılıklı üretmeyi ve düzenli devam ettirmeyi nasıl başarabiliriz?”
“Nasıl
fayda odaklı yaklaşabiliriz?”
“Bunun
için karşımızdaki insanda neye bakmalıyız?”
Şu
an keyif veren şeylerde uyumlanmak, keyif almak zaten kolaydır. Asıl mesele bir
şeyler üretirken, problem çözerken de ya da herhangi bir krizi nasıl
yönetebiliyoruz birlikte?
“Birbirimize
uyumlu muyuz?”
“Peki
bunu nasıl anlarız?”
Şu
anına bakarak değil, gelecekteki hedef ve isteklerine bakarak anlayabiliriz.
Aslında insanın hedefi ve isteklerine baktığımızda geleceğiyle ilgili bilgi
sahibi olup ona göre ilişki kurarız.
Dolayısıyla hedef ve isteklerde detayda farklılıklar olabilir. Sevdiğim renk, yemek, yaşamak istediğim yer gibi detay meseleler olabilir. Bunlar çok büyük krizler oluşturmaz. Çiftler bir süre sonra birbirlerine uyumlanmaya başlayıp birbirlerinin sevdiği şeyleri sevmeye başlar zaten. Ancak ana meselelerde uyum yoksa o zaman yürütmek zorlaşır.
Evlilik bir karardır...
Evlilik bir karardır, her karar da vazgeçişiyle gelir. Bir taraf geçmişinde getirdiklerinden vazgeçip eşiyle aile olmak isterken diğer taraf önceki ailesinden yani anne ve babasından kopamıyorsa ya da bekarken her gün görüştüğü arkadaşlarıyla yine aynı miktarda görüşmek istediğinde uyumsuzluklar olmaya başlar.
Peki Nasıl Olmalı?
İki
insan bir araya gelip sıfırdan bir ilişki inşa eder. Bu aslında doğru temellere
oturtulursa çok konforlu. İlişkinin olması için karşılıklı ihtiyaç giderme
vardır. Ancak ben karşı tarafın ihtiyaçlarını gideriyorsam ama karşı taraf bu
konuda eksiklik oluşturuyorsa işte o zaman ilişki bozulmaya başlar.
Mutsuzluklar oluşmaya başlar. Aynı zamanda da kuruntular devreye girer.
İnsanlar ilk evlendiklerinde birbirlerine söylediklerine, davranışlarına karşı
hassastırlar.
Kim Kimdir’de
anlatıldığı gibi insanlar farklı mizaçlara sahiptir. Bu yüzden
davranışlarındaki farklılıklar karşı tarafa garezi olduğundan değil mizacından
gelir. İnsanlar bunu böyle anlamaz, "Bana garezi var ondan yapıyor"
zanneder. Evliliğin ilk zamanları da böyledir. Karşı tarafın her yaptığını
üstüne alınma vardır.” Beni sevmiyor, beni önemsemiyor, hassasiyetlerime dikkat
etmiyor, beni kabul etmiyor...” gibi.
Bu kuruntular da bir süre sonra mutsuz edebilir. Çünkü kuruntu yaptıkça ilişkiyi de gerçeklere göre değil zanlarımıza göre kurmaya başlarız. İşte insanı asıl mutsuz eden süreçte budur zaten.
Zanlarımızdan Kurtulup Gerçeğe Odaklanmalıyız.
Olayların gördüğümüz tarafı var. Bir de arka tarafında aslında göremediğimiz tarafı da var. Biz gerçeği anlamaya çalıştıkça zanlarımızdan kurtulabiliriz ancak. Zanlarımızdan kurtulmayıp gerçeği anlamaya çalışmadıkça kendimizi mutsuz etmeye başlarız.
Peki o halde ne yapmalıyız?
- İnsanları yaptıklarıyla yargılamadan anlamaya çalışabiliriz.
- Kendi süreçlerine odaklanıp en güzelini yapmaya çalışabiliriz.
- Karşı tarafın eksikliklerini güzel bir şekilde gidermeye çalışabiliriz.
Olayların gördüğümüz yüzü var. Bir de arka tarafında asıl gerçek var. Biz gerçeği anlamaya çalıştıkça zanlarımızdan kurtulabiliriz.
Yani sonuç olarak;
İnsan kendi kendini mutsuz eder!
O halde ne yapmalı?
- İnsanları yaptıklarıyla yargılamadan anlamaya çalışmak.
- Kendi süreçlerine odaklanıp en güzelini yapmaya çalışmak.
- Karşı tarafın eksikliklerini güzel bir şekilde gidermeye çalışmak.
Ve
- Ego yapmadan karşı tarafa sevgimizi gösterebiliriz.
Peki Ego yapmamak için ne yapmamız gerekiyor?
Karşımızdaki insanın neyi neyden yaptığını tüm gerçekliğiyle nasıl algılayabiliriz?
İlişkilerimizde ihtiyaç karşılayan yük alan, hafif olan kişiler haline nasıl döneriz?
En önemlisi de ilişkilerimizde dengeyi nasıl koruyabiliriz?
Bu ve bunun gibi soruların cevabını merak eden herkesi bekleriz.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Çok güzel anlatılmış,
Kaleminize sağlık
HY
bir çok insanın ihtiyacı olsan bir eğitim…
İyiki katılmışım.. :) teşekkürler 🌸