Ellerimi Sıkı Tut

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

 

ELLERİMİ SIKI TUT

Zeynep, izlediği filmin etkisiyle babasına gelip sıkıca sarıldı:

-       Baba, lütfen beni bırakma. Ellerimi sıkı sıkı tut. Sakın yanımdan ayrılma!

Belli ki film onu hem duygulandırmış hem de biraz korkutmuştu. Bu cümleyi daha önce de pek çok kez söylemişti: İlk kez okula gittiğinde, hayvanat bahçesindeki aslanı gördüğünde, hastayken kan verdiğinde… Faruk Bey’in gözünde anılar canlandı. O zamanlar küçücük olan elleri şimdi biraz daha büyümüştü. Zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Olaylar değişmişti ama Zeynep’in sığındığı liman hep aynı kalmıştı.

İnsan neden böyle bir cümle kurar? “Baba, lütfen beni bırakma. Ellerimi sıkı sıkı tut.” Faruk Bey düşüncelere dalmıştı ki Zeynep’in gözyaşlarını fark etti:

-       Baba… Ya ben büyüyünce de sana ihtiyaç duyarsam? Ellerimi yine sıkı sıkı tutar mısın?

Bu söz, sadece bir çocuğun geçici korkusunu değil, büyürken bile sürecek duygusal bağ ihtiyacını anlatıyordu. Aile olmak da aslında tam olarak buydu. Anne olmak, baba olmak… Bir çocuğun yalnızca fiziksel değil, duygusal dünyasında da var olabilmekti.

Peki biz bunu gerçekten yapabiliyor muyuz?

İyi anne ya da baba olmak, iyi bir aile olabilmek; bir çocuğun yalnızca somut ihtiyaçlarını karşılamakla mümkün mü? Peki ya soyut ihtiyaçlar?

Bir şeyi başardığında ailesinden beklediği takdir, yanlış bir davranışında doğruyu gösterip toparlaması için sunulan fırsat… Birlikte sevinmek, birlikte gülmek, birlikte üzülmek, birlikte ağlayabilmek…

Güzel günleri herkes paylaşır ama ya kederli günler?
Aile bireyleri, acıyı da aynı masaya koyabiliyor mu? Dayısı yoğun bakımda tedavi gören annesinin hüznünden sıkılan çocuk:

-       Anne! Ben arkadaşlarla kahve içmeye gidiyorum…
diyerek hızla ortamdan uzaklaşmak mı istiyor?

“Neyin eksik canım, yediğin önünde yemediğin arkanda! Şimdiki çocuklar da bir âlem… Biz sizin sahip olduğunuz imkânlara sahip olsaydık…” Bu ve benzeri cümleleri sıkça duyarız. Zannederler ki iyi bir okula göndermek, özel ders aldırmak, etkinlik etkinlik gezdirmek, güzel kıyafetler, ayakkabılar, oyuncaklar almak onları iyi anne baba yapar.

Ama çoğu zaman fark etmezler. Çocuklarının soyut ihtiyaçları göz ardı edilmektedir. Oysa bir çocuk, güzel kıyafetlerden çok güzel bir söz ister. Özel okuldan önce, paylaşabileceği bir ortam arar. Etkinlik etkinlik gezdirilmekten çok, beraber birşeyler yapmaya ihtiyacı vardır aslında.

Anne babalar, çocukları için yaptıklarını söyledikleri şeyleri gerçekten onların ihtiyaçları için mi yapıyor? Yoksa kendi hayal ettikleri arzular için mi?

“Biz görmedik, onlar görsün” düşüncesiyle her imkânı sunmak gerçekten fayda mı sağlar? Çocuk her istediğine ulaştığında, bir bakmışız; emir verir hale gelmiş. Anne baba rolü çocuklara, çocuk rolü ise anne babalara geçmiş…

Bugün yönlendirmeler ebeveynleri çocuklarıyla “arkadaş” olmaya itiyor. Oysa çocukla arkadaş olunca, otoriteyi nasıl sağlayabiliriz? Artık çocuklar anne babalarına isimleriyle hitap edebiliyor. Ama bir çocuk yetiştirilirken en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri otoritedir.  Çünkü otorite, dönüşüme yön verebilme gücüdür. O yüzden ihtiyaç olan şey, otoriteyle çocuk yetiştirmektir.

Her isteği yapılan bir çocuk üzerinde ne kadar otorite kurulabilir?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Anne ve babaların sorumluluğunda olan çocuk, bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe bir dönüşüm yaşar. Bu dönüşüme yön vermek gerekir. Ağacı yaşken eğmek gerekir. Özellikle baba, ailede otoriteyi eline almadığında; babalık rolünün hakkını tam olarak verebilir mi?

Çocuk, babanın otoritesiyle birlikte kendi rolüne girer.
Korunduğunu hisseder. Kapsandığını bilir. Saygı duyduğu kadar huzur da duyar. Çünkü babalık, sadece kural koymak değil; istekleri yönetebilmeyi de öğretmektir. İstek ve ihtiyaçlarını ayırt edebilen, üretim ve tüketim dengesini kurabilen çocuklar yetiştirmek… Bu da babanın önemli sorumlulukları arasındadır.

Her isteği yapılan çocuk, büyüyemez. Güçlenemez. Mutlu da olamaz.
Oyuncak dolu odalarda bile oyun kurmakta zorlanan çocuklar…
Ekran karşısında büyüyüp iletişim kurmakta zorlanan, içe kapanan çocuklar…

Babalık, somut kadar soyut sorumlulukları da olan bir roldür. Anda mutlu olan değil; toplamda hayatında mutlu ve dengeli bireyler yetiştirmek kıymetlidir.

Zeynep’in o cümlesi yalnızca bir çocuğun korkusunu anlatmıyor. Bu çağın çocuklarının ortak sesi gibi:

- Lütfen beni bırakma. Ellerimi sıkı sıkı tut.

Peki biz, bu sesi duyabiliyor muyuz?

Ebeveynlik sadece vermek değil, yön vermektir. Çocuğun istekleri ile ihtiyaçlarını ayırt edebilmesine yardımcı olmaktır. Özellikle bir baba, yalnızca fiziksel değil, duygusal güvenin de teminatı olmalıdır. Otorite kurarken sevgiyi, anlayışı ve istikameti birlikte sunmalıdır. Çocuklarımıza oyuncaklardan, kıyafetlerden, etkinliklerden çok daha kıymetli bir şey sunabiliriz. Bir el. Tıpkı Zeynep’in sarıldığı, bırakma dediği o el gibi…

Ve belki de bütün mesele şudur: Bir çocuk büyürken hâlâ, “Ellerimi bırakma.” diyorsa; hâlâ sana inanıyor, hâlâ seninle güvende hissediyor demektir. Ve sen o eli bırakmazsan… Sadece bir çocuk değil, bir insan yetiştiriyorsun demektir.


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu





Yorumlar

Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık…
Derya dedi ki…
Bunu ebeveyn olmadan biliyor olmak nasıl büyük bir konfor🥰
Ayşe Budak dedi ki…
Büyütmek mi yetiştirmek mi...
Havva Ağırdil dedi ki…
Bir çocuk büyürken hâlâ, “Ellerimi bırakma.” diyorsa; hâlâ sana inanıyor, hâlâ seninle güvende hissediyor demektir. Ve sen o eli bırakmazsan… Sadece bir çocuk değil, bir insan yetiştiriyorsun demektir
Adsız dedi ki…
Dünyanın en büyük nimetlerinden biri güçlü bir otoritedir
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹
Ebeveyn olmak…
Ne kıymetli . İnsan iyi bir yetiştirici olduğunda her şeyi kıvamında tutmasını da bilir …
Adsız dedi ki…
İnsan yetiştiren olmak güzel yetiştirmek çok kıymetli.. güzel konuya değinmişsiniz