Beni Böyle Sev Seveceksen...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

BENİ BÖYLE SEV SEVECEKSEN…

 

“Beni böyle sev seveceksen…”  şarkısına acıklı acıklı eşlik eden Müzeyyen, bir oyun havası çalınca da kendini tutamaz, oynar, her telden çalardı. Gene bir sabah, bir yandan kahvaltıyı hazırlıyor bir yandan da radyo dinliyordu. Oynak bir türkü çıktı. Boğum boğum beyaz kollarındaki altın bileziklerini şakırdata şakırdata başladı oynamaya. “Ohhh yandan, amanın, oh oh, bir o yandan, bir bu yandan, elma yanaktan…” diye şarkıya eşlik ederken birden içeri giren eşinin sesiyle irkildi: “Hayrola Müzeyyen gene sabah sabah, ALLAH neşeni daim etsin.” 

Müzeyyen, “E hadi gel beraber oynayalım.” diye çekiştirdi adamı. “Aman Müzeyyen ya, neme lazım oyun benim. İş bekler, işçi bekler, alacaklı bekler, verecekli bekler… Yolcu yolunda gerek.” diye kahvaltı bile etmeden çıktı evden.

Müzeyyen, “Ayy üstüme iyilik sağlık. Ne ruhsuz, ne huysuz adam bu ya. İki lafın belini kıramıyoruz da, iki şarkının tadını da mı çıkarmayalım, keyfimize limon sıkmasa ne olur sanki.” dedi. 

İşte Müzeyyen’le İrfan dağlar kadar farklıydılar. İrfan düzen, tertip, iş insanıyken, Müzeyyen’in aklı bir karış havada, eğlence, düğün dernekteydi. Ama nasıl keyifli hatundu Müzeyyen, düğünlerin eğlencelerin başrol oyuncusu... Tombul, al yanaklı tebessümü hiç eksik olmayan Müzeyyenle, zayıf, kaskatı vücudu ve asık suratıyla İrfan, görüntü olarak da ne zıtlardı birbirlerine.

“İrfan’la evlendiğimden beri dünyamı kararttı bu adam benim.” diye hayıflanırdı. “Hangi düğüne gitsem, sen çengi misin, ne çok oynadın, bir otur. Cenazede ne çok ağladın, bir sus. Film izlesem, bunlar gerçek değil senaryo senaryo.“ der bozardı keyfini. Müzeyyen cevap vermese de üzülürdü. Hiçbir şeyin tadını alamazdı İrfan yanındayken. Ama gene de vazgeçmezdi kocasından.

Yıllar böyle geçti, İrfan Müzeyyen’i yönetmeye, onun adına kararlar vermeye, huysuzluk yapmaya, surat asmaya, hep bir kusur bulmaya çalışadursun, Müzeyyen aldırmaz, gene yapacağını yapardı. Severdi İrfanı “Eeeee kocasıydı en nihayetinde, evinin direğiydi, hem de en sağlamından. İrfan olmasa hayatın tadı mı olurdu. Başına açtığı belalardan kim kurtarırdı onu sonra. Kaç defa pazarda, sokakta alakasız olaylardan karakolluk olmuştu da İrfan yetişmişti.”

Yeter Müzeyyen yeter bir gün de sorun çıkmasın.” dediğinde Müzeyyen, “Beni böyle sev seveceksen…” şarkısını söyleyerek kocasına sarılıp güldürür ve hemen gönlünü alırdı İrfan’ın. Ama o yokken de hak verirdi kocasına. “Eee erkekti o, sinirliydi, iş yorardı adamı, ne dertlerle uğraşıyor ne badireler atlatıp eve geliyordu İrfan, bir de üstüne Müzeyyenin başına açtığı işler... Kızmasın da ne yapsın adam, taş olsa çatlardı!” 

Müzeyyen, giderken ceketini tutar, giydirir, yanağından öperek uğurlar, gelirken balkonlarda karşılardı İrfan’ı. Şen kahkahalarıyla evi neşelendirir, küslük nedir bilmezdi. “Ahhh İrfan ahh, benden başka kim çeker seni!” diye kızar. Sonra “İrfanım sever.” diye oturur en sevdiği yemekleri hazırlardı.

İrfan da her ne kadar kızsa da karısına, eğlence, gezme tozmadan başka bir şey düşünmüyor, aklı bir karış havada dese de Müzeyyensiz yapamazdı. Onun yanında huzur bulur, neşesi yerine gelirdi. Tüm günün yorgunluğu “Yapayım mı bir yorgunluk kahvesi İrfanım.” cümlesi ve ayaklarına yapılan masajla geçiverirdi… Hele o kapıyı açarkenki gülüşü, “Amanın İrfanım mı gelmiş, ne hoş gelmiş.” diye her seferinde aynı sevinçle karşılaması nasıl hoşuna derdi. Yani o da Müzeyyeni çok severdi, evinin neşesiydi, kendisi ne kadar evin direği ise… Hele bir kere Müzeyyen arkadaşlarıyla tatile gitmişti de İrfana dar gelmişti koca ev… 

Ama arkasını da toplamak gerekirdi Müzeyyen’in. Çabuk kanar, inanır, başına olmadık işler açardı. “Aahh, başımın tatlı belası ahh, ben olmasam daha ne işler açacaksın başına!”

Ve yıllarca farklılıklarına rağmen, acıtmadan, kırmadan, uyum sağlaya sağlaya yaşayıp gitmişlerdi İrfan’la Müzeyyen… Sokakta kavga edişlerine tüm esnaf şahit olsa da tatlı çiftlerdi velhasıl. Ama şimdiki çiftlere bakıyordu da Müzeyyen hemen çözümü ayrılmakta bulup mahkeme kapısında alıyorlardı soluğu. Oysa o da neler çekmişti İrfan’dan. “Ay bu adam benim canıma okur, nasıl geçer bunla bir ömür.” diye ne korkardı başlarda huysuzluğundan. İrfan da onun dağınıklığından, şaşkınlığından yaka silkerdi… Ama hiç ayrılığı çözüm olarak düşünmemişlerdi. Yeter ki kalpler ısınsın, yeter ki sivrilikler zamanla törpülensin. Sarmaşık dalları gibi iç içe geçsin, kaynasın. Bu değil miydi evlilik? Farklı olsak da uyumlanıp aynı yöne bakmak… Birbirini dengeye getirmek… Birbirinde huzur bulmak değil miydi?

İrfan biraz Müzeyyen’e, Müzeyyen biraz İrfan’a benzeyerek ne güzel bir çift olmuşlardı zamanla. İrfan biraz esnemiş, sakinleşmiş, Müzeyyen de daha dikkatli, özenli olmuştu. Sıkıysa olma İrfan kızarsa kaçacak delik arardı. Ve ne çok şey öğrenmişlerdi birbirlerinden. Halbuki İrfan kendi gibi bir eşi olsaydı kızılca kıyamet kopardı evlerinde. Ya da Müzeyyen’e kendi gibi şaşkın bir koca gelseydi, topla ki nerden toplayacaksan bu iki şaşkını. Ama hayat zıtlıklarla anlam kazanıyordu, farklılıklar zenginlikti… Rengarenk çiçeklerin olduğu bir tarla gibi herkes ayrı renk olunca güzeldi. Aynı olmaya, karşıdakini de kendi gibi yapmaya çalışıp fabrikadan çıkmış robotlar gibi tek tip olmak ne sıkıcıydı oysa…

O zaman zenginliklerimizi görsek mesela Müzeyyen’le İrfan gibi. Ne seninle ne sensiz olmaz desek. Sonra birbirimizi değiştirmesek olduğumuz gibi sevsek… Beni böyle sev seveceksen ama biraz da birbirimize benzeyeceksek… Hayat daha güzel olmaz mıydı? 


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Ncy Bşl dedi ki…
İyi yönde benzerliklerimizle eşleşenlerden olmak ümidiyle, kaleminiz sağlık
Sevda dedi ki…
Beni böyle sev seveceksen....🥰
Adsız dedi ki…
Okuması bile çok keyifli
Adsız dedi ki…
Bizim evin hallerii😃😀😄😄
Adsız dedi ki…
👏
Adsız dedi ki…
Her anda ve her konuda zıt bizim şifadir.
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹
Farklılıklar insanın şifasıdır.
Adsız dedi ki…
Benzer bir hikaye nerde gördüm acaba :))
feyza dedi ki…
insan gerçekten severse; ihtiyaçcı görür, bedelini öder ve farklılıklara alışmak peşi sıra gelir.
Büşra dedi ki…
Birlikte aynı yöne bakabilmek, hem de farklı olabilmeye rağmen
Sevda D. dedi ki…
Farklı olsak da uyumlanıp aynı yöne bakmak… Birbirini dengeye getirmek… Birbirinde huzur bulmak değil miydi?
Adsız dedi ki…
👏
Elif A dedi ki…
farklılıklarımızla bir bütün oluruz