EY KAR! NE GÜZELSİN SEN!
Kış
bazı yerlerde daha çetin geçer. Hele bir de “kırsalda yaşam” dan bahsediyorsak,
oranın kuralları daha başka olur. Havanın soğuduğu her yerde, insanlar evlerine
yakacak alır. Montlar, ayakkabılar alınır, kışlık kıyafetleri dolaplara
yerleştirilir. Evin çatısı, yiyeceği hazır edilir.
Ama
dağlık alanlarda, daha içerlerdeki köylerde her şey biraz daha zor olur. “Zemheri
soğuğu” derler Anadolu’da, soğuk insanların kulaklarını, burnunu dondurur. Neredeyse
altı ay kar yerden kalkmaz. Bazen günlerce elektriğin gelmediği olur. Su
boruları donar soğuktan.
Ama
köy halkı bu zorlu yaşam şartlarına uyumlanır. Nasıl mı? Kışın yollar kapanacağı
için şehre gitmek zorlaşır. Bu nedenle insanlar, kış gelmeden hazırlıklara
başlar. Koca lahanalar, bidonlara konulmuş turşu olmayı bekler. Patatesler
kilerde toprağın altına gömülür. Hele büyük kazanlarda pişen pekmezler ve konservelere!
Sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi reçeller…
Şartlar
kısıtlı ve zorlu olsa da “her zorlukla beraber bir kolaylık” yok mudur?
Zorluk dediğimiz şey, esasında insanı
marifetlendiren şey değil midir?
Tüm
bu imkansızlıklar insanların kendi kendilerine çözüm bulmalarını ve daha yakın
ilişkiler kurmalarını sağlar aslında.
Şehirdeki
imkanlar olmayınca, köydeki insanlar ihtiyaçlarına göre marifetlenir. Nasıl mı?
Kimisi iğneci Emine teyze olur. Kimisi kırıkçı Mehmet amca. Kimisi pansuman yapar, kimisi çok güzel dikiş
diker. Düğünlerde aşçı olan yaşlılar, taziyelerde çay dağıtan gençlerle herkes
bir boşluğu doldurmaya çalışır.
Kışın
hayat şartları ağır da olsa güzeldir küçük yerde yaşamak. Tüm köy birbiri ile
yakın ilişki kurar. Kimse kimseye pek küsmez. Küsse de pek uzatmaz. Çünkü şartlar
onu gerektirir. Kozanın içindeki bir kelebek gibi, kendi içinde bir dünya vardır
her köyün.
Belki
de çoğu büyük şehirde yaşayanın özlemini duyduğu şeyi yakalamıştır böyle yerler.
Kar yolları kapatınca, insanlar birbirini ısıtır.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki; “Bu hayatta uyum sağlayan ayakta kalır. Uyum
sağlayamayan ise yok olur gider.”
İnsanoğlu
bulunduğu iklime, coğrafyaya, mekana, zamana ve kişilere uyumlandıkça hayatta
kalabilir. Bir dağcı, doğaya meydan okuduğu için değil, doğaya en yüksek uyumu
sağlayabildiği için hayatta kalabilir.
İnsan
doğaya bir öğrenci gözü ile bakabilse, ne çok şey öğreneceğinin de farkına
varabilir. Karın yağışı mesela!
“Nasıl da insanı kendine çeker! Kar
tanelerinin yeryüzüne inişini seyretmek insana nasıl da huzur verir. Kendi
içlerindeki uyum, insana verdikleri keyif ve toprağa verdiği fayda. Hayat da
bizden bunu beklemez mi? Tıpkı kar taneleri gibi, kardeşçe, birbirine değmeden,
sınırlarımızı bilerek, hayata uyumlu hareket etmemizi. O hareket esnasında da etrafımıza
keyif ve fayda vermemizi.”
Ey kar! Ne güzelsin sen!
Çocukları sevinçle sokaklara koşturan,
Büyüklere korkuyla hazırlık
yaptıran,
Babalara odun kestiren,
Annelere kazak ördüren,
Nenelere soba başında masal
anlattıran,
Dedelere tatlı tatlı öğüt verdiren,
Ey kar! Ne güzelsin sen!
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
.
Çocukları sevinçle sokaklara koşturan,
Büyüklere korkuyla hazırlık yaptıran,
Babalara odun kestiren,
Annelere kazak ördüren,
Nenelere soba başında masal anlattıran,
Dedelere tatlı tatlı öğüt verdiren,
Ey kar! Ne güzelsin sen!" Böyle karlı günlerimiz olur inşALLAH... Ailemizle sevdiklerimizle birlikte :)