Bu Devirde Kölelik!
Telefonu kurcalarken bir video
düştü önüne.
“1980‘leri kim hatırlıyor?” Şarkılar,
filmler, diziler, kıyafetler…
Çocukluk anıları canlandı.
Anneannesi ve annesi ile birlikte
yaptıkları komşu gezmeleri,
Kardeşinin dünyaya gelişi,
Babasının aldığı yeni çamaşır
makinesi,
Halasının getirdiği mavi elbiseli
yürüyen bebek,
Yumurtalı ekmekli pazar
kahvaltıları,
Yatılı misafirler, dedesi ile
gittiği namazlar…
Nasıl da kalabalık bir ailenin
içinde büyümüştü. Televizyonu seyrederken koltuklar sadece büyükleri alıyordu.
Küçükler halıya sıralanıyordu.
Bir Brezilya dizisi vardı, köle bir
kızın acı dolu hayatı. Nasıl da ağlardı ananem o kızın haline. Annem de
seyrederdi ama o daha çok, sanki duyuyorlarmış gibi kıza akıl verir, oğlana da
kızardı.
Günlük pembe dizilerin en popüleriydi.
Zalimlikle ve kölelikle mücadelenin anlatıldığı bu dizi 1800’lerin sonunda
geçiyordu.
Köle olmak… Yani; insanın
özgürlüğünün olmaması, özgürlüğünün başkasının elinde olması, bir yerde tutsak
olmak.
“Kölelik yok artık.” diyen onca insana
inat bugün modern denilen dünyada ne kadar özgürüz acaba? Ten rengimizin beyaz
olması, kendi paramızı kazanıyor olmamız köle olmamıza engel mi? Demokrasi ile
yönetilen bir ülkede yaşamamız veya takvimlerin 21. yüzyılın başlarını
göstermesi…
Yemeden duramayan, sigarasız
yapamayan, arabasız köşe başına gidemeyen, bilgisayar oyunu olmadan nasıl vakit
geçireceğini bilmeyenler… Uyuduğu zamanlar hariç işinden başka bir şey düşünmeyen,
hatta rüyasında yeni dükkânının vitrinini gören biri ne kadar özgürdür ki? Ya da
insan bazen etrafındakilerin kölesi olmuyor mu?
Belki çoğumuz hayatımızda bir şeylerin yanlış olduğunu fark ediyoruz, “Biraz abarttım galiba.” diyoruz ama köle olduğumuzu kolay kabul ediyor muyuz? Kıvamı kaçırdığımızın farkındayız belki. Bunun yanında kimi zaman kıvamı ne kadar kaçırdığımızın, kimi zaman da o bozukluğun neye mal olduğunun farkına varabiliyor muyuz?
Mesela, biz işyerinde köle gibi
çalışırken çocuğumuzun en tatlı zamanlarına şahit olan biri oluyor evimizde.
Biz bunun için ve hatta evimizin keyfini sürmesi için onlara para ödeyebiliyoruz.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Hayatımızda kıvamı kaçırdığımızda
aşırılıklara meyletmeye başlarız.”
Hayatın bir akışı var, evet! O
akışta farkında olmadan bazı şeylerin daha fazlasını istiyoruz. Bir bardak
kahve yetmeyince ikinci, üçüncüyü içiyoruz. Bir de Yemen’den gelenin tadına
bakayım diyoruz. ‘’Aaa! Sütlüsü, dondurmalısı da var.’’ diyoruz. Yeniye olan
merakımız sınırı aşınca bizi ana yoldan uzaklaştırıyor. Hele bir de bir tanesi bizim
için olmazsa olmaz olunca “Ya bir daha böylesini bulamazsam…” endişesi ile
yanından ayrılmamaya başlıyoruz o kahvenin.
O bir bardak kahve için neleri feda
ettiğimizin farkına bile varmıyoruz. Kahvenin esiri olmuşuz. Söz konusu kahve olunca
hiç bir şey düşünemiyoruz.
Kıvamı bozup, aşırılığa varınca bulunduğumuz yerden geri de dönemiyoruz. Ana yoldan çok uzaklaşmış oluyoruz
çünkü. O kölesi olduğumuz şey için yapamayacağımız şey olmamaya başlıyor. Yeri
geliyor yalan söylüyor, yeri geliyor hile yapıyor, yeri geliyor yalakalık
yapıyor, yeri geliyor tehdit ediyoruz. İnsana tutsak olmak, köle olmak iyi
gelmiyor. Bilinci kapalı olunca seçimlerinde sapmalar olmaya başlıyor.
Yanlıştan sakınmadıkça, kıvama dikkat etmedikçe insan hayatındaki
aşırılıklara engel olamıyor.
Modern zamanda kölelik nasıl mı oluyor?
Aşırılaştıkça…
O köleyi azat etmek mümkün mü?
Elbette mümkün.
“Köle azat etmek…” geçmiş
zamanlarda olan bir şey gibi düşünülse de aslında bugün aynadaki BEN’i
özgürleştirmek de kölelerin arasında en hayırlısını özgürleştirmek.
Kolay mı? Hiç kolay değil!
İmkânsız mı? Elbette hayır!
İşimi ne kolaylaştırır?
Ben tıkanmışken, ben zordayken başkasının
tıkanıklığını açmak ve uzak durmak… O, aşırıya sebep olan her şeyden ve
herkesten sakınmak.
Kolay mı? Zor!
İmkânsız mı? Elbette hayır!
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki; “Keşke insan, kendisinin ne kadar güçlü olduğunu
bilebilse…” O zaman kendine olan inancı
çok daha fazla olur.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Geçmişte kaldığını düşündüğümüz şeylerin aşırılarmış ya da farklı versiyonlarını günümüzde de görüyoruz.
Tam günümüze ait bir konu ☘️