Rüzgar Nereye Eserse Oraya Mı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


RÜZGAR NEREYE ESERSE ORAYA MI…

“Rüzgar nereye eserse ben de oraya…”

İçinden sürekli bu cümleyi tekrarlıyordu Aslı. Etrafında onu uğurlayan kalabalığa bakarken. Sonra da bindi arabaya ve bastı gaza.

“Heyyy! Nereye gidiyorsun?” dediler arkasından bağırarak…

“Bilmiyorum!” diyordu el sallarken “Ben de bilmiyorum…”

Ve gerçekten de bilmiyordu nereye gittiğini. Bir rota, bir yön çizmemişti kendine. “Rüzgar nereye eserse ben de oraya…” dedi yine kendi kendine.

Aslı çok iyi bir şirkette, çok iyi konumu olan biriydi. Her şey yolunda giderken birden sıkılmış ve işten istifa edip evini boşaltıp yollara düşmeye karar vermişti. Seyahat etmek, dünyayı tanımak istiyordu. Ailesi ve arkadaşları onu bu fikirden vazgeçirmek isteseler de başaramamışlardı. “Her şey üstüme geliyor.” diye bir anda vazgeçmişti tüm sahip olduklarından. Ama bir hedefi de yoktu yola düşerken. Oysa, ne güzel bir işi ve aile düzeni vardı. Ne sıkmıştı ki onu bu kadar? Hep aynı işi yapıyor olmak mı? Ama hayat böyle değil miydi zaten? Ne bekliyordu ki... Elindekileri yaparken en iyisini yapmaya çalışmak ve bulunduğun her yerde fayda verebilmekti aslında tüm mesele. Fakat Aslı’ya göre değildi bu işler. O da bıraktı her şeyi hiç sonunu düşünmeden.

İşte, böyle başlıyordu insanın yanlış üstüne yanlışı seçmesi. ”Canım nereye isterse oraya giderim, canım ne istiyorsa onu yaparım.” demesiyle...

Peki, seçimini neye göre yapıyordu? Keyfine göre, nefsine göre ve burnunun dikine göre gidiyordu insanoğlu… Yani “Kimse karışamaz bana. Keyfimin kahyası ve burnumun diki en yakın arkadaşlarım.” diyordu.

Peki, doğru muydu bu? İnsan hedef belirlemeden, bir yönü olmadan yol alabilir miydi? Hedefi olmayan insan yolda kalmaz mıydı? Engellere takılıp tökezlemez miydi? Savrulmaz mıydı dümensiz bir gemi, rüzgardaki bir yaprak gibi oradan oraya? Ya da yanlış üstüne yanlış yapıp acıyla bir duvara toslamaz mıydı, kaybettiği zamanına ağlarken?.. Yönünü, yönüne göre amacını; amacına göre hedeflerini doğru belirlemeyince seçimleri de yanlış oluyordu insanın. Bir domino taşına dokununca hepsinin yıkılması gibi biri yanlış olunca hepsi yanlış oluyordu arka arkaya, arka arkaya…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Oysa bitkiler, hayvanlar, yıldızlar, her şeyin ama her şeyin bir amacı vardı kendi halince, kendi gücüne göre... Amacı, hedefi olmayan ne vardı ki hayatta, bunu unutan insan dışında. Yerdeki karınca nasıl da kışa hazırlık yapıyordu kendi ağırlığından kaç kat fazla bir şeyi taşırken... Leylekler ve diğer göçmen kuşlar nasıl da yol alıyorlardı sıcak iklimlerde yaşayabilmek için. İlkbaharda nasıl da çiçeğe duruyordu kiraz ağacı… Her sabah doğan güneş, nasıl da hayat veriyordu canlılara…

Peki, ya insanoğlu! O, ne için gelmişti bu dünyaya? Neydi ki bu kıcasık ömürdeki amacı… Sadece gezmek tozmak, yemek içmek mi? Anne, baba olmak mı? En çok parayı kazanmak, en büyük ihalelere girmek, lebi derya bir yalı, son model bir araba alıp malına mal katmak mı? Dünya kupasını almak ya da Guinnes Rekorlar Kitabına girmek miydi mesele? Oysa, hayat geçici değil miydi? Bir kerelik olan ömürde akıp gitmiyor muydu zaman avuçlardan? O zaman neydi amaç, neydi gerçek amaç?

İşte, tüm bunları bilmiyor ve düşünemiyordu o an Aslı ve Aslı gibi binlercesi, milyonlarcası. Sadece yola çıkmıştı ama yönü yoktu… Yola çıkmıştı ama amacı yoktu, hedefi yoktu.

Oysa, bir yönü olmalıydı insanın;

Sadece yaşarken değil, öldüğünde de ona fayda veren...


Bir amacı olmalıydı insanın;

Sadece yaşarken değil, öldüğünde de ona iyi gelen…


Bir hedefi olmalıydı insanın;

Sadece yaşarken değil, öldüğünde de onu mutlu eden...

 

Bir yönü, bir amacı, bir hedefi olmalıydı insanın;

Son nefesinde dahi, “Çok şükür, bin şükür, sonsuz şükür ne güzel yaşadım.” dedirten…


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu









Yorumlar

Hatice dedi ki…
Sadece yaşarken değil, öldüğünde de onu mutlueden bir amacı, bir hedefi olmalı insanın...
Kaleminize sağlık...
Ncy dedi ki…
Bir yönü olmalı insanın dünyada da ahirette de mutlu eden, teşekkürler
Adsız dedi ki…
Yön insana bir konum sağlar, ve o konuma göre insan nerede olduğunu anlar, insanın kafasına göre takılması sıkıntı çünkü öyle bir yön yok, stilsiz olmak insana toplamda zarar vetir, dünyada herşeyin bir yönü var...
Burcu dedi ki…
Bir yönü, bir amacı, bir hedefi olmalıydı insanın;
Son nefesinde dahi, “Çok şükür, bin şükür, sonsuz şükür ne güzel yaşadım.” dedirten…
Kaleminize sağlık…
Firuze dedi ki…
İlimle geçen ömür gerçekten güzel çok şükredilesi...
S.B dedi ki…
Kaleminize sağlık
Bir yönü olmalı insanın
Dk dedi ki…
Bir amacı olmalıydı insanın;

Sadece yaşarken değil, öldüğünde de ona iyi gelen…
Saniiye dedi ki…
Ellerinize emeğinize sağlık. Çok güzel bir yazı.
Havva Ağırdil dedi ki…
Ne güzel bir yönün ve hedefin var ve sana bu dünyanın yanında öbür dünyada da fayda veriyor. O yönü bulmalı ......
Adsız dedi ki…
Yönü olmalı insanın, o yöne uygun hedefi, hedefine, üretimine göre tüketimi olmalı...
Adsız dedi ki…
Ky
Amaç insanı hedefe götürür 💐
Büşra Ç dedi ki…
farkındalık oluşturan bir yazı olmuş, ellerinize sağlık :)
Zerrin dedi ki…
Çok şükür
HY dedi ki…
Ne güzel anlatılmış, bir yönü, amacı olmalı insanın..İnşallah..HY
Leyla dedi ki…
İnsana verilen süreli bir hayatta doğaçlama yaşaması ne kadar acı.Bir kuşun bir karıncanın bile bir yönü bir hedefi varsa insanın hedefi olmaz mı?Çok güzel bir yazı.Kaleminize sağlık..