STRES KÜPÜ
Stres küpü
gibi hissetmeye başlamıştı son zamanlarda Ayşe. Herkes de biraz stres küpü
değil miydi böylesi bir dönemde? Trafikte kavga edenler, alışveriş kuyruğunda
tartışanlar. Herkesin haklı bir sebebi vardı aslında. Ayşe böyle olmaktan pek
de memnun değildi. Çalıştığı yerdeki bazı arkadaşlarına
çok imrenirdi. Sakin konuşmalarını, bir terslik olduğunda alttan almalarını
şaşkınlıkla izlerdi. “Keşke ben de böyle
olabilsem. Kırıp dökmeyen, alttan alabilen, kırıcı söz söylendiğinde sakin
kalabilen biri olabilsem...” diye
iç geçirirdi. Ama saman alevi gibi parlamaları meşhurdu. Sürekli, “Sinirlerim
tepemde! Size patlamayayım. Sakın bana bulaşmayın!”
diye etrafındakileri uyarırdı. Yine de yolunda gitmeyen bir şey olunca bir anda
parlar, sonra pişman olurdu. Bütün bu gerginliğinin işine bağlı olduğunu düşünüyordu.
Başka bir işe geçse veya şu şehrin karmaşasından uzaklaşsa bütün problemin
çözüleceğine inanıyordu.
İşi de gerçekten sekiz saatlik bir mesai
değildi. Yolda bozulan araçlar, trafiğe takılan tırlar, kazalar, eksik
evraklar, yetişmeyen mallardan dolayı telefonu nerede ise 24 saat açık
olmalıydı.
“Benim malım nerde kaldı?”, “Hani bugün
elimizde olacaktı, üretim gecikiyor!” “İşimiz acil, hammadde gelmezse zararımız
büyük olur!” “Sözleşme yaptık, mallar bu hafta elimizde olmalı.” diyen
müşterileri bitmek bilmezdi. Bu
işyerine girdiğinden beri özel
hayatı da kalmamıştı. Sanki tüm o yolları tırlarla birlikte o da kat ediyordu.
Yine geciken bir nakliye ile ilgili telefonda
konuşuyordu. Tır şoförüne “Saat 10.00’a kadar yola çıkmanız gerekiyor ne demek
yükleme evraklarını bulamıyorum!”
Telefonu kapattı, “Hadi bir kahve içelim.”
dedi Melek’e. Sinirden eli ayağı titriyordu yine. Melek ile altı aydır birlikte
çalışıyorlardı. “Şu hale bak! Hep beni buluyor, tüm sorumsuz nakliyecileri ben
yönetiyorum.” dedi.
Melek de bu işi uzun yıllar yapıyordu,
ama geldiği günden beri en sorunlu işleri çözmek için gönüllü oluyordu. Ayşe
çok memnundu Melek’le çalışmaktan. Öyle sakindi ki, ona imrenerek baktı.
“Sen nasıl başarıyorsun?” dedi. “İlaç kullansan her konuda yavaş olursun ama sen yavaş değil sakinsin. Kontrolünü hiç kaybetmiyorsun ve çözüm marifetin de çok iyi.” Melek, “sen biraz sakinleş, yine konuşuruz ama belki bugün yaşadıklarını bir daha dışardan bakmayı denersin” dedi.
Eve gittiğinde bir duş alıp, düşündü. Gerçekten bu işin bir parçası mıydı bu stres? Daha iyi nasıl yönetebilirdi hayatını? Her yoğun olan insan onun gibi stresli miydi? Bu soruları daha önce de sormuştu kendine ama cevabını bilse de yöntemini bilmediği sorulardı bunlar. Nasıl yapacağını, nereden başlayacağını bilmiyordu. Böyle giderse de ailesi kalmayacaktı. Kendisinden de memnun olmayan bir insana dönüşecekti. Hoş şu anda kendinden hiç memnun değildi. Bir denge kurmalıydı, bir düzen oturtmalıydı.
Ertesi gün Melek’le öğlen yemeğine
çıktılar. “Çok gereksiz ve aşırı tepkiler veriyorum değil mi?” diye söze
başladı Ayşe. “Önemlileri,
acilleri ayıramıyorum, sınırları koyamıyorum, denge kuramıyorum. Senin çalışma
saatlerinde de insan ilişkilerinde de sınırların var, onu fark ettim. Birinin
acil demesi ile hemen o şey acil olmuyor senin için. Peki,
ben neden böyleyim? Sanki herkesin her dediğini yapmazsam, bana verilen her işi
o an halletmezsem başarısız olacakmışım gibi düşünüyorum korkarım. Ama asıl
böyle yapınca başarısız olduğumun farkında değilim. Çok fazla yapılacak şey
var, çok şey istiyorum, insanlardan beklentim de yüksek. Kontrol edemeyeceğim
şeyleri kontrol etmeye çalışıyorum. Sonra stres beni yiyip bitiriyor.” diye tüm düşündüklerini bir bir sıraladı.
Ayşe her işi yapmaya çalışıyor, her
sorunu tek başına çözmeye çalışıyor, herkese “Tamam” diyor, sonra da
yetişemiyordu. Melek ona bir şey dememiş, yaşantısı ile örnek olmuştu aslında.
Ayşe, “Sosyal medyaya da bakmayacağım.”
dedi birden. Çünkü milletin tatil fotoğraflarını görünce daha da geriliyordu.
“Benim niye hayatım böyle değil? Bu kadar çalışmaya aldığım para da az, zaman
da yok!” Bitmeyen sorular ve kıyaslar içinde kaybolup gidiyordu. “Bazı insanlar
neden bu kadar şanslı?” diye kendi kendini yiyordu.
İnsanın sosyal medyaya bakıp özenmemesi imkansızdı.
Oysa, o fotoğraflar ne kadar gerçeği yansıtıyordu? Tatile gitmek için bir sürü
borca giren, fazla mesai yapan, gittiği tatilde ya da o lüks arabada eşiyle
kavga eden kişiler bunları yazmıyordu. İnsanlar mutlu anlarını paylaşıyordu ama
gerçek sadece mutlu anlardan ibaret değildi. Belki de biraz önce tartıştığı eşi
ile şimdi yanak yanağa bir fotoğraf paylaşmıştı. Üstelik o fotoğrafların çoğu
birbirine ne çok benziyordu. Benzer gülümsemeler, benzer bakışlar... Sanki
dünyadaki tüm insanların giymek istedikleri, yemek istedikleri, konuşmak istedikleri,
yaşamak istedikleri hep aynıydı.
“Kendini
kıyasladığın kişilere bak! Kimlerden iyisin? Kimler senden iyi? Hangi konuda
iyisin?” dedi Melek. “Sosyal medyadaki kişiler
insanın kıyası olunca sahte bir kıyas oluşturmuş olmuyor mu? Oysa insanın
kendini kendi dünü ile kıyaslaması onu ileri götürür. Mesele mevduatımızı nasıl
arttıracağımız? Elimizin bereketini nasıl arttıracağımız? Hayatımızı nasıl aşırılıklardan
uzak tutacağımız yani, nasıl dengeye getireceğimiz? Kıyaslarımızı değiştirince
hayatımızda ne de çok değişecek.“
Strese sebep olan en büyük etken
isteklerin fazla olmasıydı. İstekler fazla olup onları gerçekleştirememek
strese yol açar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “İsteklerini
yönetemeyen hayatını yönetemez.”
Günümüzde insanın yanlış kıyas oluşturması isteklerini yönetememesinin
en büyük sebeplerinden birisi. Bizler kendimizi geçmeye çalıştıkça ve doğru
kıyaslar oluşturdukça hem stresimizi hem de hayatımızı yönetebilir hale
gelebiliriz.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
oysaki isteklerimizi yönetebilmekten geçiyormuş huzurlu bir hayat :)
Kaleminize sağlık 🌸
İnsanın hayatını yönetebilmesinin sırrı; istekleri yönetmekte gizli...