Hayat Planlara Uyar mı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


Hayat Planlara Uyar mı?

Mayıs ayının son günleri yaklaşmıştı ama, Avrupa’nın karasal iklim hakim olan bu şehrinde hava mont giymeden çıkılacak kadar ısınmamıştı. Oysa İstanbul’da manolyalar açmış, bahar çoktan gelmişti. Yıllar sonra ilk kez yazın kavurucu sıcağını yaşamayacaktı. 22 senedir hep yazları gelmişti ama artık durum değişmişti. Çocukları büyümüş ve okul tatilini beklemek zorunda kalmamıştı.

“Baharda İstanbul!” dedi içinden,

“Hem de tek başıma hem de bu tatlı bahar havasında!..’’ Kalacağı günlerin hepsi için planları vardı. Sanki yeni bir yermiş gibi, İstanbul’da keşfe çıkmayı, arkadaşları ile buluşmayı istiyordu.

Liste bile yapmıştı, ilk 4 gün annesi ve babası ile hasret giderecek, onları da alıp gezmeye götürecekti.

Sema liseyi yeni bitirmişti evlendiğinde, sonra da gurbete gitmişti. Genç kızlığını yaşayamamış olmanın, daha fazla okuyamamış olmanın eksikliğini duymuştu yıllarca. “Evlenmeseydim hayatım nasıl olurdu acaba?” diye sık sık düşünürdü. İki senedir hayat arkadaşı ile yollarını da ayırmışlardı.

“Tek başına 17 yaşlarında bir kız gibi gezeceğim, annemin evinin tadını çıkaracağım.“ İki gün sonra uçuyordu, götüreceği hediyeleri düşündü, eksikler vardı. Tam kapıdan çıkarken telefon çaldı, arayan babasıydı.

Babası, “Kızım neredesin? Annen biraz fenalaştı. Şimdi hastanedeyiz, daha burada kalacağız gibi gözüküyor, durumu ciddi. Sen gelişini erkene çekemez misin? Ben tek başıma ne yaparım bilemedim” dedi ağlamaklı bir sesle. Olduğu yerde kalakalmıştı Sema, çok endişelenmişti. Tüm planları alt üst olmuştu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


İstanbul’a vardığında annesi hayati tehlikeyi atlatmıştı. Odasına girip onu konuşurken görünce çok rahatlamıştı. Ama tedavi süreci uzun sürecekti. Doktor “Sizi biraz hastanede misafir edeceğiz” demişti.

Sema’nın iki kardeşi, üç tane de yeğeni vardı ama hepsi erkekti. Hastanede kalsalar da annesine bakamazlardı ki! İlk şoku atlattıktan sonra, yapılması gerekene odaklanmaya çalıştı Sema. Ama annesi yürümekte zorlanıyordu, yemek yerken eli kaşık tutamayacak kadar titriyordu. Geceleri de çok sık uyandığı için 24 saat bakıma ihtiyacı vardı. Oldukça yorucu bir süreçti. Selma kabullenmekte zorlansa da, bundan sonra annesinin hep bir bakıma ihtiyacı olacaktı.

Kardeşlerine de kızıyordu, annesi kaç defa şikayetlerinden bahsetmiş onlar ise ilgilenmemişti. Hayal kırıklığı çok yüksekti Sema’nın. İstanbul’u dolaşmak yalan olmuştu.

Hastane odasındaki koşullar da pek parlak değildi. Üçü hasta, üçü refakatçi olmak üzere bir odada altı kişiydiler. Odalarda tuvalet yoktu, lavabo yoktu, odada refakatçiler için yatak yoktu, koltukta yatıyorlardı. Hastane yemeklerini desen o da pek lezzetli değildi.

“Bu hastanenin koşulları kötü, keşke özel sigortası olsaydı! Bu kadar sefalet çekmezdik” diye söyleniyordu. Kıyasında da Avrupa’daki hastaneler vardı. Oranın koşulları, sistemi çok daha hastanın da onunla ilgilenen kişinin de işlerini kolaylaştırmaya yönelikti.

Birden utandı, yıllardır ona seve seve emek veren annesini yük olarak gördüğünü fark etti.

İlk bir hafta zor geçmişti. Bir türlü yaşadıklarını kabul edememişti. Fakat şimdi daha iyiydi, hayatın onun için hazırladığı planı yavaş yavaş kabulleniyordu. Probleme uyum sağladıkça ne kadar kolaylaşıyordu her şey.

Odadaki diğer hastalara baktı, nasıl da ortama adapte olmuşlardı. Cam kenarındaki yatakta, 24 yaşında gencecik bir kız yatıyordu. Beynine pıhtı atmış bir gözünde görme bozukluğu meydana gelmişti. Ama ne kadar da hayat doluydu. Her gün nişanlısı geliyordu yanına. Annesi vardı yanında, ona öpe seve bakıyordu.

Onun yanındaki yatakta da, yaşlı bir teyze vardı. Bir gün aklı yerinde olsa, geri kalan günlerde hiçbir şey hatırlamaz oluyordu. Gündüz telaşlı ve her şeyden şikâyet eden gelini, geceleri ise anlayışlı, güler yüzlü, kızı kalıyordu yanında. Öyle düşünceliydi ki hiç ses çıkartmamaya çalışıyordu geceleri.

Sema ancak ikinci haftada kaldıkları hastanenin bahçesine çıkabildi. “Ne de büyükmüş” dedi. Ara ara çıkıp soluklanmak için ne kadar da güzeldi. Teyzenin gelini Karadenizli idi. Bir güzel çay demliyordu ki, sorma gitsin. Zamanla hepsi birbirine çok alışmış, tatlı bir dostluk başlamıştı aralarında. Birbirlerinin dertlerine ortak olurken eğlenceli de bir ortam oluşturmuşlardı.

Sema sonra, bu küçük hastane odasının anne-kız ilişkilerine iyi geldiğini fark etti. Yıllarca gurbette annesi ile ilgilenememişti. Bu her ne kadar beklenmedik, üzücü bir durum olmuş olsa da aralarındaki bağ sanki güçlenmişti. Annesine bakmak, onunla ilgilenmek Sema ya çok iyi gelmişti. Özlemini duyduğu huzuru bambaşka bir ortamda,  bu zor koşullarda bulabilmişti.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

İnsan hayat boyu planlar yapar. İstekleri, hayalleri vardır, onları gerçekleştirmek ister. Böyle mutlu olacağını, huzur bulacağını düşünür. Fakat hayat insana bazen bambaşka hikayeler yazar. Planlarının veya isteklerinin dışına çıkmak insanı tedirgin edebilir, üzebilir, öfkelendirebilir. Çoğu zaman, suçlu arar. Yaşadığı hayal kırıklığı onu strese sokar, hatta agresif bile yapabilir. Kimi zaman kalp kırar, laf sokar. Çünkü insan aslında isteklerine engel olanı düşman zanneder.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: Dost ile düşmanı kişinin istekleri belirler.

Biz isteklerimizin peşinde koşarken yaşadığımız olaylar bize bir sürü mesaj verir. Engel olarak gördüklerimize farklı bir bakış açısı ile bakmaya başladıkça hayat bize çok şey öğretir. Önüne çıkan engeller çoğu zaman bizi güçlendirir. Biz problemi kabul ettikçe çözüm hakkı elde etmeye başlarız. Çözüm giderek kolaylaşır.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: İnsanın zihin en çok bir şeyi kabul etmekte zorlanır. Oysa problemi kabul etmeyen çözümünü bulamaz.

İnsan hayatını ve çevresini kontrol etmeye çalıştıkça kontrolü kaybeder. Çünkü hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz. Bazen çok olumsuz görünen süreçler bize çok farklı mutluluklar yaşatabilir ya da mutlu olacağımızı düşündüğümüz süreçler bizi zora sokabilir. Mesele, başımıza gelen ne olursa olsun kabul etmek ve bizden bekleneni yapabilmektir. Hayatta her şeyin bize yepyeni kapılar açabileceğini aklımızdan çıkartmayarak…

 

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




 

 

Yorumlar

Bazen dert zannettiğimiz derman oluyor, düşman zannettiğimiz de dost...
A. T dedi ki…
Her insanın başına gelen olaylar, samimi yazılar… umarım herkes çıkarım yapabilir.
Işıl dedi ki…
İnsan seçimlerinin sorumluluğunu aldığında güçlenir ve kabul eder. Her seçim bir sonraki sahnenin sebebidir. Dolayısı ile sebeplerimizden sorumluyuz. Kabul etmediğimiz sebeplerse çözümsüz problemler getirir.
Filiz dedi ki…
Yaşanılanları kabbullenmek insana gerçekten iyi gelen bir süreç. Diğer türlüsü insanın kendiyle mücadelesine giriyor ve ordan bir sonuç olmuyor malesef :(
Sibel dedi ki…
Bizim şer sandıklarımız da bir hayır vardır. İnsan planın dışına çıkmak istemiyor ama yeter ki süreci kabul etsin. O plandan daha bereketli temaslı olabiliyor. Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı💐
Okuyucu dedi ki…
Planlar hayat izin verdiği sürece uygulanabiliyor. İnsanın olmazsa olmaz dedikleri yerine hayatın önerdikleri bize çok daha farklı duygular yaşatabiliyor
S.B dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌿
E.U dedi ki…
Çözümü bulmanın yolu problemi kabul etmekten geçiyor…
Kaleminize sağlık 🌸
Kader dedi ki…
Kaleminize sağlık 🌹
Her zaman senin lehine olanın sana verildiğini bildiğinde buna iman ettiğinde hayatında yaşadığın her olayın her şeyin olumlu taraflarıyla aslında kendini sürece uyumlu hale getirir.
Yeterki sana verilene razı ol , verilmeyene de .
Çünkü seni senden daha çok bilen seven lehine olan bir ALLAH var .
Çok şükür 🍉
Firuze dedi ki…
Kaleminize sağlık...
ZERRİN dedi ki…
"Dost ile düşmanı kişinin istekleri belirler." gerçek isteklerimiz olursa, dostumuz da düşmanımız da doğru yerde olur :)
Necla dedi ki…

Problemini kabul etmeyene çözüm hakkı da verilmiyor.. Kaleminize sağlık...
Duygu dedi ki…
Hayat hiç plana uymaz🌸🌸
Elif Karakurt dedi ki…
İnsan hayatı boyunca plan yapar... Sanki hayat sadece onun planları için varmış gibi ne büyük bir yanılgı. Çok bilin açıcı bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık
Leyla dedi ki…
Kontrol etmek istedikçe yönetmek istedikçe insan ,kendini kısır döngüye soktuğunu farkına varamıyor maalesef.Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı... Teşekkür ederiz...
Sög dedi ki…
Bir insanın hayatta kalması için ihtiyacı olan sistem nasıl olur da kendi aleyhine çalışır. Teslimiyet aslında çok uzak bir kelime gibi görünse de insanın istekleri ile ilgili konuda belki de en çok ihtiyacı olan anahtar kelime olabilir.
Özlem dedi ki…
İnsanoğlu kabul ettiği zaman ilk düğüm de açılmaya başlıyor sanki.. Hayaller hayatlar arasında savrulmamak için çok keyifli bir yazı olmuş, kaleminize sağlık..
Ncy Bşl dedi ki…
Her şey her şeyle ilişkili. İnsan her an her sahnesinde sınanıyor. Mesele sanırım sorulan soruları doğru algılayıp Rabbimizin razı olacağı cevapları vererek çözüme ulaşmak. Düğümleşmeden probleme dönüşmeden soruları soruna dönüştürmeden inşaALLAH
Havva Ağırdil dedi ki…
İnsan ne umar ne bulur. Plan yapınca o planın üstünde de bir plan yapanı bilirsek mutsuz olmayız. Kalemine sağlık.