Yolcu

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

YOLCU

Yolcu, karanlık orman yolunda sağına soluna bakmadan yürüyordu. Bir an önce gideceğe yere ulaştırmalıydı emaneti. Hem de en zarar görmemiş şekilde. Günlerdir, haftalardır hatta aylardır yolda olmaktan bitkin düşmüştü. İlk yola çıktığındaki gibi dinamik değildi. Ama devam ediyordu, etmeye çalışıyordu, etmeliydi. Emaneti yerine götürmeliydi. Oraya varmalıydı ki hedefe ulaşsın ve tüm bu yorgunluklar, mücadele ve çabaların bir anlamı olsundu. Ne kadar zamandır yolda olduğunu bilmiyordu. Üstelik kendisi gibi başka yolcular da vardı. Aynı hedefe varmaya çalışan, emaneti en doğru şekilde teslim etmek isteyen veya bir emanet taşıdığının dahi farkında olmayan… Oysa emanet ne değerliydi.

Bir bilgisayar oyunu gibiydi bu yol. Ana yoldan çıkınca, labirentin içinde kaybolmuş gibi başka başka yollar vardı her yerde. Sağda, solda, yukarıda, aşağıda, ileride, geride… Bir tanesine girdikten sonra ana yolu bulmak daha da zorlaşıyordu. O yüzden hep ana yolda kalmalıydı. Çünkü en sağlam, en güvenli yol; ana yoldu. Hedefe ulaştıran, emaneti zarar görmeden götürebileceği yer de ana yoldu. Yolcular ilerlerken ana yol açılıyordu, kolaylaşıyordu; ara yollar ise tehlikelerle doluydu.

Ana yol uzun ve sarptı, yokuştu, inişti, engebeliydi, dikenliydi. Bu yolda dinlenmek yoktu, ancak gittiği yerde dinlenebilirdi yolcu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Hayatta durağanlık yoktur. Her şey hareket halindedir.”

Bazen fark edilen, bazense fark edilmeyen bir hareketti bu. Ama o hareket hiç durmazdı. Duran her şey geriler ve bir süre sonra da bozulur. Tıpkı durgun göllerin dibinin yosun tutması gibi hareketini durduran her şey geriler. O yüzden durmamalıydı yolcu. Çünkü biliyordu ki dinlenmek için durduğunda gerileyecekti; onca emek, onca çaba boşa gidecekti. O yüzden yavaşlasa da durmamalıydı. Bazen hızlı bazen dinlenerek de olsa, yavaş yavaş da olsa, hiç durmuyor, yürüyor yürüyor yürüyordu. Adı üstünde yolcuydu o, yolda kalmalıydı. Yolun sonuna varana kadar durmamalıydı.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Peki, sadece durmak mıydı tek sorun? Hayır, yazık ki karşısına onu ana yoldan çıkarmak isteyen bir sürü şey çıkıyordu. Ne dikkat dağıtıcılar… Onu hedeften uzaklaştıran ve yoldan çıkaran ne tuzaklardı onlar. Bazen korku ve acıyla kaçmak zorunda olduğu şeyler; bazen de peşinden koşmaktan kendini alıkoyamadığı, büyüsüne kapılıp karşı koyamadığı yolcuyu kendine çeken şeyler. Bazen acı, bazen de hazla ilgiliydi yolcunun tuzakları. Bazen kaygı duyuyor, bazen de başı dönüyordu etkisinden o şeyin. Onlara bakarken, tam tutmaya ya da ondan kaçmaya çalışırken ana yoldan uzaklaşıyordu çünkü. Farkettiğinde ise hemen geri dönmeliydi. Yoksa ana yoldan daha derinlerine girerse kayboluyordu o sisli, puslu, engebeli, ara yollarda… Bir girdap gibiydi, çok tehlikeler vardı oralarda.

Sonra zaman da geçmiyordu. Hedefe ulaşmak için uğraştıkça yol daha da uzuyor gibi hissediyordu yolcu. Ama yoldaki en büyük destekçisi ‘sabır’dı. Acı, haz ve geçmek bilmeyen zaman engeline karşı onu diri tutan sabrıydı. Dayanıklılığı ancak sabrına bağlıydı, ayakta kalmasını sağlayan da... Yorulsa da yüzündeki tebessüm sabırdandı; sessiz, derin, teslimiyet dolu bir sabır…

Üstelik yolcu yalnız da değildi. Başka yolcular da vardı. Yüzlerce, binlerce, milyonlarca yolcu... Hepsi ana yolda kaldıkça hedefe yaklaşıyor, hedefe yaklaşıkça da yolları çakışıyordu.

·       Kimi yolu tamamlamıştı.

·       Kimi de ormanın derinliklerinde kaybolup aklını yitirmişti.

·       Kimi dönüyor, dönüyor anayolu tekrar bulmaya çalışıyordu.

·       Kimi ana yolda hızla devam ediyordu.

·       Kimi düştüğü tuzağın etkisiyle sarhoştu.

·       Kimi de kendi hedefine varırken yoldan çıkanlara yardım ediyor, destek oluyordu. Ana yolu gösteriyordu, onların derdini dert edinmişti. Kendi emanetlerini korurken başkasınınkini de koruması için destek verenlerdi.

En kaliteli, en iyi yolcular bunlardı; en kıymetli olanlar… Üstelik o yolu ilk defa gitmelerine rağmen yoldaki tuzakları çok iyi biliyorlardı. Ellerinde yolu tanıtan, deneyimleri anlatan haritaları vardı. En çok çabalayan, en çok uğraşıp yorulan yolculardı bunlar.

Şikâyetsiz ve sabırlıydılar…

Ve hepsi yoldaydılar.

 Yazık ki yolculuk ise sadece bir kerelikti. Tekrar baştan başlanmıyor, geride dönülmüyordu.

Yolunuz açık olsun yolcular…
Yolunuz açık olsun ana yolda kalanlar…
Yolunuz açık olsun ana yoldan çıkanları toparlayanlar…
Yolcular… Yolcular…

 İyi yolculuklar…


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




Yorumlar

Emel dedi ki…
Ana yolda kalan yolculara selam olsun, ana yolda kalmak isteyenlere, ana yolda kalmak isteyen veya ana yoldan çıkanlara destek olanlara, toparlayanlara, omuz verenlere, dert edinenlere, senin problemin ama beni de ilgilendiriyor diyenlere selam olsun...
HY dedi ki…
Yolda olup, hep doğru yönde ilerleyebilmek, bir de aynı yolda olanlara yardım edebilmek, ne güzel anlatılmış.Kaleminize sağlık.HY