Liste Başı Olmak

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


LİSTE BAŞI OLMAK

İnsanın özellikle gençken listenin en başında olma isteği oluyor. Gelgelelim artık orta yaşına gelince bunu aşmış olması bekleniyor. Çünkü liste başı olmak çok cazip gözükse de aslında öyle olmadığı yaşanarak öğreniliyor. “Listenin kaçıncı sırasındayım” diye başkaları ile kendini kıyaslamak insana pek yakışmıyor.

Geçen akşam ben de bu davranış içinde buluverdim kendimi. Eşimle çaylarımızı koymuş içiyorduk:

“Ayten’ler bu sene yazlıklarını değiştirmişler duydun mu?”… Sonra, “Hayat onlara güzel. Bize de ancak köyün bahçesi, bostanı.” deyiverdim.

Neden böyle söyledim bilmiyorum? Aslında kötü bir niyetim yoktu. Sanırım biraz bunalmıştım bostanı basan böceklerden ve çıkan yabani otlardan. Kaç zamandır aklımda tatile gidip dinlenmek vardı. Bir de senelerdir var olan evi büyütme hayallerim… Tüm bunların üstüne, sosyal medyada Ayten’in yeni yazlığında güneşlenirken koyduğu fotoğrafları görmek kendimi tutamamama sebep oldu herhalde. Utanmıştım söylediklerimden ama olan olmuştu. Neyse ki eşim beni iyi tanıyordu. Olaylara bakışı ile hep beni dengelerdi. O akşam da aynı şey oldu. Elindeki çayı usulca masaya bırakarak:

“Biliyorsun değil mi? Ayten ve Sadık’la aynı fakülteden mezunuz. Ta o zamandan sahip olma isteği ve hırsları fazlaydı ikisinin de.  Hatta flört etmeye başladıklarında, ‘Bu ikisi aynı ipte nasıl oynayacaklar?’ demiştim. Onların ikisi okul hayatları boyunca hiçbir gruba dahil olmadılar biliyor musun? Hiç kimse ile kaynaşmadılar.

Bizim arkadaş grubunu biliyorsun çoğu ile hala görüşüyoruz, okulu sadece ders olarak görmezdik. Okul bizim için bir fırsattı. İnsanın çevresini genişletmesi, dünyayı tanıması için bir fırsat. Hepimiz en çok fakültede farklı ortamlar bulacağımızın, deneyimlerimizi arttıracağımızın farkındaydık. Bir kere zamanımız vardı, sorumluluklarımız daha azdı. O nedenle farklı kulüplere katılır, bir sürü sosyal etkinlikte görev alırdık. Paramızın yettiği kadar gezer, yeni yerler görürdük.

 Sadık’ın ise tek hedefi sınıfın en iyisi olmaktı. Her konuda alkışlanmayı çok isterdi. O nedenle herkes onun rakibi idi. Samimi dostluklar kuramazdı. İkinci olursam endişesi yaşamından keyif almasına engel oluyordu. Ayten nasıl Sadık’ın bu gergin hallerine katlanıyordu biliyor musun? O da okulun bir numarası ile birlikte olmak istiyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bu arada biz gezer tozardık, her yere girip çıkardık ama bir taraftan da çalışırdık. Hatta hepimiz okurken iş hayatına bile adım attı. Notlarımız da hiç fena sayılmazdı. Projeler için çok farklı fikirler üretmiştik. Hocaların takdirini almıştık kaç defa. Ama alkışlanma peşinde hiç koşmadık. İyi işlerde adımızın geçmesi yeterli idi. Amacımız iyi bir öğrenci olmak ve işimizin püf noktalarını kavramaktı. Amacımız iyi bir öğrenci olmak ve işimizin püf noktalarını kavramaktı. Bu da bize birkaç kez birinciliği getirdi. Projemiz örnek gösterildi ve sergilendi.

Sadık, restorana gittiğinde bile “Menüdeki en lezzetli yemeği hangisi?” diye sorar, öyle yerdi.  Her şeyin en iyisi ve en dikkat çekeni olma isteği onu bizden uzaklaştırmıştı. Okulun tamamı onun için geçilmesi gereken bir engeldi. Bizim başarılı olduğumuz zamanlarda değil tebrik etmek, göz göze gelmek bile istemiyordu. Oysa biz başarılarımızı göstermek ve popüler etmek taraftarı değildik. Çünkü projeleri yapmaktan keyif alıyorduk. Sonundaki başarı onun ikramiyesi gibiydi. Daha iyisine sahip olmayı değil, daha iyisini yapabilmeyi istiyorduk. Alkışlanmak önceliğimiz değildi hiç.

Sonrasını biliyorsun işte… Sadık ve Ayten bizden sonra evlendi. Evlenmeleri bile bir proje idi sanki. En gösterişli düğünü yapabilmek için gerekli şartları oluşturmak beş yıllarını aldı. Dillere destan(!) bir düğün, dillere destan(!) bir çift; hep yarış ipini ilk göğüsleyen olma isteği… Bu onları sürekli tedirgin, kaybetmekten ödü kopan ve her şeyi kontrol etmeye çalışan bir hale soktu. Ne okuldan ne hayattan keyif aldılar. Hayatları hep bir stres ve koşturmaca ile geçti. Sadık çok çalışmaktan çocukları büyürken yanında olamadı. Çocukları da zaten proje gibi gördüler. “En iyi okulda bizimkiler okuyor!” demek için o küçük kızı hiç istemediği bir okula yazdırdılar.

Oysa en iyisi olmaya çalışmak bizden çok şey götürür. En iyisi olmaya çalışmak insanın kaygılarını artırır. Sevdiklerine ayıracağı zamandan çalar. Geriye dönüp baktığımda, iyi ki yaşantımızı küçük tuttuk diye düşünürüm hep. Aileme, sevdiklerime başka türlü nasıl vakit ayırabilirdim ki? Beraber çıktığımız doğa yürüyüşlerinin, kamplarının, sinema gecelerinin tadını hiçbir şeye değişmem? Şu bahçede ne kadar keyifli günler geçirdik. Çocuklarımızı doğanın içinde büyüttük.”

Haklıydı, nasıl da bir an gaflete düşmüştüm.

İnsan sahip olduklarını görmezden gelip başkasının sonuçlarına odaklanabiliyor. Hâlbuki bir şeye sahip olmak, başka şeylerin de bizden gitmesine sebep olur. Başkasında olmayıp kendinde olan şeyleri göremiyor insan. Böylece hayata nankör davranabiliyor.

İnsan değil başkasının elindekileri istemek, kendi yapıp ettiklerinin karşılığından bir miktar azına bile razı olunca, hayatta öyle ikramlanıyor ki…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: En iyisini hak et ama bir altına razı ol. Çünkü asıl mutluluk orada.

İnsan bu hayatta en iyisini kovalamakla bir ömür geçiriyor. Hayal ettiği yere varmak için senelerini harcadığı halde tatmin olmuyor. Hep daha fazlasını istiyor. Oysa mesele, daha fazlasına sahip olabilecekken daha azı ile yetinebilme marifetinde saklı. İşte, o zaman insan hayatın ona verdikleri ile mutlu olabiliyor ve elindekilerin kıymetini biliyor.


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




                                                                                                                                                    

Yorumlar

Kader dedi ki…
Bir yarışın içinde hissediyoruz çoğu zaman kendimizi.
Ne olduğu belirsiz ve hep birinci olma isteği .
Kaleminize sağlık ��
Çiğdem Saka dedi ki…
Hep "Enlerde " yaşamak enler için yaşamak , en iyisine sahip olmaya çalışmak çok yorucu çok gergin
CM dedi ki…
Ne kadar iyi anlatılmış. Kaleminize kuvvet :)
Adsız dedi ki…
Bi türlü tatmin olamıyor, en iyisi; çok pahalı. Kaleminize sağlık.
Adsız dedi ki…
Bu geçici dünyada liste başı olmak için kısa bir zaman ama insan liste başı olcam diye hayatı kendine zehir ediyor...