FERRARİ’ YE BİNMEK İSTİYORUM
“FERRARİ’ ye binmek istiyorum.”
“İstanbul’da mı? Komiksin! Bu
şehirde onu nasıl kullanacaksın! Trafik var, yollar bozuk“
“Olsun! İstiyorum!”
İnsanoğlu çok garip bir canlı,
kimsenin sahip olamadığına sahip olmak ister. Kaç kişi bu hayatta öyle bir
arabaya binebilir ki! Ya da bir Dünya güzeli ile evlenebilir ki? Ya da bir
adaya sahip olup orada yaşayabilir ki. Ama ister işte! Bunlar insanın diğerlerinden
üstün olma isteğinden başka bir şey değildir çoğu zaman. İnsana “çok acayip”
veya “en” olan çekici gelir. Onlara sahip olmak, insanların ona hayranlığını
arttıracak sanır. Alkışlanacağını, herkesin ona “bravo” diyeceğini düşünür.
“Hey! Hepiniz bana bakın! Kimsede
olmayana sahibim!”
İnsan ona verilenin dışındakini istemeye eğilimli bir canlı.
İnsanın zayıf noktalarından biri de bu, sınırının dışındakini istemesi. Haddini
bilmiyor olması!
Oysa insanların arasında sivrilmek
ise niyetin. Kimsenin sahip olamadığı bir araba, ev veya eş… seni ne kadar
yüceltir ki? İmkanı ile zirveye varmış olan, gerçekten “aferin”i hak etmiş mi
olur?
“Bravo en iyisine sahip oldun” diyen
olmuş mudur arkasından? Yoksa “bende niye yok!” diyenler daha mı çoğunluktadır?
O zaman nedir bu istek!
“Bak ben senin yapamadığını yaptım”
demek insanı neden mutlu eder ki?
Ah keşke bilse insan! Bu göze
sokmalar, karşısındakini kendine düşman etmekten başka bir işe yaramaz.
Ah keşke bilse insan! Kalpleri
birbirine parçalı hale getirir. Başkasının sahip olduğu şeyi istemek onu sana
düşman eder. Bu en yakının bile olsa.
Ah keşke bilse insan! İyilikte aynı
yöne bakanlarla, aynı yerden yardım bekleyenlerle, aynı şeyi isteyenlerle bir
araya gelmektir asıl önemli olan.
O zaman kalpler birleşmiş olur.
Birbirine çelme takmadan, kıskanmadan, arkasından konuşmadan ama her daim
iyiliğini isteyerek. Ferrari’ye sahip olmaktan öte bir zenginlik değil mi bu?
Düşünsene, yanındakiler ile kalbin
aynı şey için atıyor. Üstelik iyilikte! Kan bağından bağımsız. Bir bakış, bir
gülüş, bir kelime, bir duruş yetiyor anlaşmaya. Anlaşmazlığın olsa da en fazla
üç gün sürüyor.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;
“insan etrafındakilerin ortalamasıdır”.
Peki sen o ortalamayı bir konuda
yüksek tutmak istesen, bu bir spor araba ile mi olsun isterdin? Düşünsene
hayattayken araban konuşuluyor, ölünce arabanla anılıyorsun. Oysa bazen
insanların adları bilinmez, ama yaptıkları iyilikler anılır.
“Kim yaptı ise bunu, eline
sağlık.”, “kim icat ettiyse, bunca insanın işi kolaylaştı”
İnsan zirvede dolaşmayı pek sever
ama o yükseklik anatomisine, yaşantısına çoğu zaman uyumlu değildir. Yüksekte
uçan kuşlar gibi olmak çok cazip gelse de o kadar yüksekte olmak insanın başını
döndürebilir. Belki ortalamanın
üstündedir ama ortalamayı yükseltmek ona bir fayda sağlamaz.
Yanına her yaklaşan o zirveyi merak
ettiği için gelir. Zaten de hayatta kıymetli olan zirveler, kimsenin dikkatini
o kadar çekmez ama kişiyi ve etrafındakileri mutlu eder.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar