Neredeyim Ben

 NEREDEYİM BEN

''Neredeyim ben? Neredeyim?'' diye söylendi Aylin. “Bedenim burada ama aklım nerde?” Sıradan bir günde yine düşüncelere dalmış, işe yetişmeye çalışıyordu. Aklında dün geceden sabaha yapmayı planladığı fakat vakit bulup yapamadığı ev işleri vardı. Bir yandan araç kullanıyor, bir yandan da günü planlamaya çalışıyordu. Evin işleri, yerine yetiştirilecek toplantı notları, oğluyla yapmak istediği hem eğlenceli hem verimli aktiviteler, eşiyle gitmek istedikleri tatil… Bla bla bla… Bunları düşünürken aniden önünde duran aracı son anda fark etti. Az kalsın çarpacaktı ki direksiyonu yana kırdı. Neyse ki orası boştu da öndeki araca çarpmadı ama sağdaki tretuvara ufak dokunarak kazadan kurutuldu. 

Trafik akıyordu ve Aylin ne olduğunu, kimin suçlu olduğunu anlamadan yola devam etmişti. Kimin dikkatsizliğinden olduğu önemli miydi, neden böyle bir şey yapmıştı? Bunları düşünmeye gerek var mıydı onu da bilmiyordu. Zaten düşününce ne bulacaktı ki? O kadar çok iş vardı ki kafasında evirip çevirmesi gereken… O olay da yaşanmış ve geçmişti. Ayrıca korkması dışında başka bir etkisi de olmamıştı bu küçük kazanın. 

Geçen hafta benzer şekilde, hafif hasarlı bu tür kazaların eşiğinden iki kez döndüğü hatırladı. Neden böyle dalgın araba kullanıyordu? Yıllardır kullandığı için direksiyon başında rahattı. Zaten iyi araç kullanması ve rahatlığıyla bu tür küçük şeyleri atlatabiliyordu. Sorun, bugüne kadar böyle şeyleri bu kadar sık yaşamıyordu. Herhalde insanlar hep birlikte anlaşıp Aylin’in tam önünde aniden frene basalım diye bir karar almadılar. Böyle bir karar almadılarsa o zaman belki de Aylin onları geç fark ediyor olabilir miydi? 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Aylin’in hem yolu hem de düşünceleri bitmemişti. Bu yüzden trafiğin sıkışıklığına da aldırmıyordu. Dün geceye gitti zihni. Tam yemeği yaparken eşi bir şey sormuştu. Aylin de anlamadığı için iki kez tekrar ettirmiş sonra da eşi pes edip gitmişti. “Ben yemek yaparken ne düşünüyordum da eşimi duymadım. ‘Neredeyim ben?’“ O anda sabah teslim ettiği dosyanın eksiklerini düşündüğünü hatırladı.

Yemekten sonra oğluyla oyun oynadıkları zaman geldi aklına. Gün içinde ona vakit ayırabildiği uyku öncesi en kıymetli anlardı. Bir ara çocuğun eli trenin iki vagonu arasına sıkıştı. Çığlık çığlığa “Anne parmağım çıkmıyor, baksana.” diye bağıran çocuğun elini kurtarırken ayılmıştı adeta. Uykuda değildi tabi ki. Geçen gün üst komşunun getirdiği tatlıyı çok beğenmişti. Tam da tarifini isteyip hafta sonu misafirlerine o tatlıyı yapmayı düşünüyordu.

Her gün bu yolda yapacakları, yapamadıkları, yetiştirmesi gerekenleri düşünüyordu Aylin. O küçük kaza onda görünenden daha büyük sarsıntıya sebep oldu aslında. 

Bedeni bir yerlerdeydi fakat düşünceleri, aklı başka yerlerde, başka işler hallediyordu. Masumdu aslında çünkü yetişmesi gereken çok iş vardı. Onları düşünüyordu fakat bir şey vardı ki hiç olması gereken yerde olamıyordu galiba. 

Her şeye yetişme telaşı hayatı ıskalamasına neden oluyor ve bir de hiçbir şeye yetişemiyordu. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Neredeysen orada ol”. Yani önce bulunduğun yerin hakkını vermek gerek.

Marifetli bir canlı olan insan hayatında pek çok rolü bir arada yaşamayı başarabilir. Bir yerde anne-baba, bir yerde çalışan, komşu, evlat, arkadaş olabilir pek ala. Fakat bu rollerin isimlerini almak o rolün hakkını verdiği anlamına gelir mi? 

Yani evladıyla vakit geçirirken hafta sonu gelecek misafirini düşününce yapacakları kolaylaşır mı? Yazık ki hayır. Zamandan tasarruf etmediği gibi yaptığı işin kalitesi de düşer. Gözünün önünde o çocuk büyür, göremez yetişir mi, bilemez? Onun bakışlarındaki değişimi, mutluluğu, mutsuzluğunu fark edemez ve detayları kaçırır. Eşiyle sohbet ederken işteki dosyaları zihninde dizerse eşinin o gün canını sıkan bir şey olup olmadığını kaçırır. Gün gelir eşi de ona bir şeyler anlatmaz olabilir. 

Eşiyleyken bir eş, çocuğunlayken bir anne, işinin başına varınca da verimli bir çalışan olmaktır asıl mesele. Hayattaki rollerin hakkını vermek yani... 

En güzeli,   

Şimdi ne yapıyorsun?

Şu an burada kiminlesin?

Neye ihtiyacı var? Bunlara odaklanmaktır… 

İnsan marifetli olduğu kadar da sınırlı bir canlı. Sınırlarını bilmek yetişebileceği şeyleri de bilmesini sağlar. Bir koltuğa iki karpuzu sığdırmaya çalışıp kendini oyalamak, hayatı yaşıyorum zannetmektir. Bu şekilde yaşamak ise sevdiklerine, en çok da kendine haksızlıktır. 

İnsan aynı anda farklı birçok rolde ve sahnede olabilir.  Anne, baba, eş, arkadaş, evlat, iş arkadaşı... Buralardaki rollerinin hakkını vermeyi kim istemez ki? Bunun için yanında birileri varken, zihniyle konuşmayı bırakıp, yanındakilerle ilgilenmek ve onları dinlemekle işe başlayabilir. Önünde her ne iş varsa ona odaklanıp o işin hakkını vermeye çalışabilir... 

O zaman bulunduğu sahnedeki rolünün hakkını verebilenlerden olmak dileği ile...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu



Yorumlar

Adsız dedi ki…
Hayata yetişememek, zamanın yetmemesi gibi birçok şeyden dem vuruyor insan. Halbuki yetişemediklerine üzülmeden önce elindekilerle ne yapabileceğine odaklanmak gerekir. Daha fazla şey yapmak isteyen insan en yakınındaki, kendisine en çok ihtiyacı olanları gözden kaçırabiliyor. Farkındalık için teşekkürler...
Merve dedi ki…
Neredeysen orada olmak ne kadar basit ama ne kadar da yapılması güç bir şey…
Yapabilenlerden olmak dileğiyle…
Adsız dedi ki…
Çok doğru bulunduğu yerin hakkını verebilmek. Birçok insanın farkında olmadan yaptığı ama zararını yaşadığı. Çok güzel bir yere değinilmiş düşünsenize sağlık 🙂
Adsız dedi ki…
Yapılacak o kadar çok iş var ki, hepsini aynı anda yapıp bitirmek istiyor insan :( Teşekkürler elinize sağlık
Duygu dedi ki…
Bulunduğun yerde olmak... ne kıymetli 🌸🍀
SZ dedi ki…
Kaleminize sağlık...
Emel dedi ki…
Yüzlerce parçaya bölünemez insan aynı anda her yerde olamaz, olmaya çalıştıkça da yaptığı şey ne ise kalitesi düşer...
NEREDEYSEN ORADA OL... Ne basit ne kolay bir çözüm işte 😊
Yaren dedi ki…
Belki de birçoğumuzun yaşadığı sorun... Umarım nizlerde farkındalık oluşturur...
Adsız dedi ki…
Rolleri edinmek kadar o role yakışmak da önemli. Kaleminize sağlık...
Zerrin dedi ki…
Koşturmacanın içinde sakinleşip, bulunduğumuz yerin hakkını verebilsek ne güzel olur. Teşekkürler
Leyla dedi ki…
Çogu zaman birden fazla yerde olmaya çalışip aslında hiç bir yerde olamadığımız gerçeğini farkına varmamizi sağlayan bir Yazı olmuş.Ellerinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Onca konuşmanın karşılığında anlamsız bakışlara maruz kalındığı anlar.. İnsanlara kendisini değersiz hissettirdiği anlar.. İnsanın gitgide bencilleştiği iletişimi..Bulunduğun anda bulunduğun yerde olmak kendine ve karşındaki insana hakkını vermeye vesile oluyor. Elinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Sürekli başka şeyi düşünürken
Nasıl yaptığımıza odaklanabiliriz?
Çok güzel anlatılmış,
Teşekkürler
HY
Adsız dedi ki…
farkındalık sağlayan bir yazı olmuş. elinize sağlık
Adsız dedi ki…
Gerçekten neredeyim ben?
D.K. dedi ki…
Sınırsız gibi görünen dar alanlar...