Değişen Neydi?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Elektrik Kesilince...

Ne zaman elektrikler kesilse, çocukluğu aklına gelirdi. Mum ışığında dedesi, anneannesi ve diğer akrabaları ile uyuyana kadar yapılan tatlı sohbetler… Ne güzel günlerdi. Hatırladıkça çocukluğun en temiz duyguları ile içi doluyordu

Sohbetleri ne hakkında mıydı?

Önce o günün değerlendirmesi yapılırdı. Dedesi tarladaki ekinleri biçtiğini anlatır ve mahsullerinin bereketi için dua ederdi. Boncuk gözleri, konuşurken yüzündeki tebessümü, ne kadar yorgun olursa olsun kaybetmediği neşesi vardı, sevgili dedesinin. Anneannesi de sütü yayıkta tereyağına dönüştürmüş, onlara on gün yetecek kadar ekmeğini tandırda pişirmişti, halinden çok memnundu ve şükrediyordu. 

Kendi kendine “Mutluydu bu insanlar, o kadar yorucu işlere rağmen” diye iç geçirdi.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki “ İnsanın ürettikçe üretesi, tükettikçe tüketesi gelir”

Ne kadar da doğruydu, anneannesi ve dedesi, sürekli üretimdeydi, ihtiyaçlarını üretmek için çalışıyorlar ve bundan da keyif alıyorlardı. Tüketimleri de bir o kadar azdı. Doğaya, yaşadıkları ortama çok uyumluydular. Akşam olunca, mum ışığında dedesi geçmişte başına gelenleri anlatırdı, sonra da e artık yatalım yarın erken kalkcaz derdi, uyumadan önce anneannesinden kendisine masal anlatmasını isterdi, o masalı dinlerken uykuya dalmanın tadı da ayrıydı.
Elektrikler hala gelmemişti, hatıralarında biraz daha dolaşmak istiyordu. Bu sefer de çocukluğunun bayramları geldi aklına. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bayram sabahı gözünü erkenden açardı, çünkü o gün bayramdı ve erken kalkmalıydı! Barış Manço’nun da dediği gibi şarkısında “Bugün bayram erken kalkın çocuklar, elinizde taze kır çiçekleri, giyelim en güzel giysileri, üzmeyelim bugün annemizi.”

Yatağının hemen yanında, sandalyede duran bayramlık kıyafeti ve ayakkabısına bakardı. Yaşasın! Bugün bayramdı ve bayramlık kıyafetlerini artık giyebilecekti. Bir haftadır bu anı bekliyordu. Bayram demek, yeni kıyafet ve ayakkabı demekti. Bayrama son on gün bir hafta kala yapılırdı alışverişler. Ta ki bayrama kadar dolapta saklanırdı bayramlıklar. Bayramdan bir gün öncesi ise baş ucuna alınırlardı. O kıyafetleri hayal ederek uyunurdu.

Hatırladıkça ne tatlı heyecandı öyle, yüzünde gülümseme ve ah çekmeler oluştu.

Peki, şimdi nasıldı bayramlar?

Hiç de heyecanlı bekleyiş falan yoktu görünende.

Bunun kabahati bayram mıydı?

Yoksa her yıl gele gele yorulmuş muydu?

Artık oynamak istemiyor muydu?

Neden? Çünkü ne alınan bayramlığa heyecanlanan çocuk görebiliyordu etrafında ne de bayram öncesi olan o tatlı telaşları...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Şimdilerde yoğun iş hayatı olan insanlar… Dinlenmek ve bir yerlere kaçmak için fırsat kuponu olarak görür oldu bayramları. Ya da bu fırsat bir daha ele geçmez, mesailer de çift sayılıyor diye mesaiye kalanlar da vardı. “Of ne yapacağız abi evde kalıp bayram ziyareti mi? Çalışıp para kazanayım bari yaz tatili için para biriktirmek lazım.” ya da “Bayram mı kaldı! ne bayramı, ben odamda takılıyorum” demeler başlamıştı.

Çocukların yüzüne bile bakmadıkları yeni kıyafetleri de cabası… Neden? Çünkü onlardan dolapta bir sürü vardı. Ortaokula geçen bir çocuğa alınan cep telefonu bayram sevincinin yerine geçmişti. Oysa o çocuklar, bayramda elinde poşet ile şeker toplamak için komşu zili çalardı eskiden. Şimdi ise, artık pek bir şeye ihtiyaçları kalmadı. Her istedikleri, daha istemeden alındığı için... Birbirleri ile oyun bile oynamıyor çocuklar, aynı odada, dört çocuğun elinde dört telefonla, koltukta izleri çıkana kadar oturduklarını görür olduk.

20-30 yıl önceye göre ne oldu da bu denli fark oluştu bu arada?

Değişen zaman mı oldu? Yoksa insanlar mı?

Zaman desek, zamana baktığımızda da aynı günler, aylar ve mevsimler... Hâlâ bahçedeki o erik ağacı, zamanı gelince erik vermeye devam ediyor. Papatyalar nisan, mayıs aylarında kırları süslemeye devam ediyor. Koyun ve keçiler, bahar aylarında kuzuluyor. Güneş yine sabah aynı yerinde doğmaya ve batmaya devam ediyor. Ayın evrelerinde de bir farklılık göremiyoruz, döngüsünü tamamlıyor. Yine, kış aylarında üşüyor ve yaz aylarında da terleyebiliyoruz... Her şey gerçeğine uyumlu buralarda.

Peki Gerçek ne?

Tutarlı olan her şey...

Değişen zaman değilse ne peki?

İnsanın davranışları aynı mı?

Ne oldu da insan davranışları bu kadar değişti?

İnsanı mutlu eden davranışlar, olaylar nasıl bu kadar değişebildi?

Peki değişen bu davranışlarda insan gerçekten mutlu mu?

Bu değişim insanı dününe göre daha iyi durumda mı getirmişti peki?

Aklında bu sorulara cevap ararken elektrik çoktan gelmişti. Etraf aydınlanmıştı bile...

Aklımızda ki soruları gerçek cevaplarına kavuşup zihnimizin aydınlanması ümidiyle…


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu






 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
İnsanı düşünmeye iten güzel bir yazı olmuş
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık 💐
tarçınlıcevizli dedi ki…
o günlere götürdünüz beni teşekkürler
Adsız dedi ki…
dünyanın haline bakınca hayal gibi..ama hepsini yaşadım erik ağaçları şahidimdir:)
ceren dedi ki…
insanın ürettikçe üretesi tükettikçe tüketesi geliyor gerçekten, teşekkürle
Hatice dedi ki…
Değişen zaman mı oldu yoksa insanlar mı?
Bahar dedi ki…
Karanlığa yakılan mum ile etrafta ne var ne yok görebiliyorsa insan;

Acaba projektörü hayatına,kendine çevirdiğinde hangi gerçeklerle yüzyüze gelecek?

Hadi sor kendine;
Ben ne ürettim bu yaşıma kadar?
Neyi ustalıkla yapıyorum?
Acaba hayatta daha neler üretebilirim?
E.U dedi ki…
Değişen zaman değil, ne yazık ki insanlar, insanların davranışları…
Keleminize sağlık 🌸