Yol Üzerelik...
Aslında hepimiz bir yol
üzereyiz bu hayatta…
Fakat bu yol üzerelik her
birimizin parmak izi gibi, bambaşka …
Kimimiz dünyanın bir ucundan diğerine bir yol tayin eder kendine, kimimiz ise yan sokaktan varmaya çalışır hedefine. Ama bu yol üzerelik hiç bitmez, sadece değişir öyķüden öyküye...
Fakat dışarıdan bakıldığında sanki birileri hayatın içerisinde daha çok bedel ödemiş, hatta haksızlığa uğramış gibi gelir. Ya da tam tersi, bazıları da hedeflerine daha kolay yoldan, torpilli ulaşmış gibi gelir bizlere.
Peki bu
işin yok mudur bir ölçüsü?
Nedir gerçeği?
İnsan etrafında olan biten
olayları, insanları, durumları hiç durmadan kıyaslar. Çünkü biz farkında olmasak
da zihnimiz böyle çalışır. Bu aslında güzel bir şeydir ancak bazen bizden daha
iyi ya da daha kötü durumda olanlarla ilgili yanlış yargılara varmamıza sebep
olur. Her zaman doğru çıkarımlar yapamayabiliriz. Birimizin asla yapamam
dediğini bir başkasının kolayca yapabildiğini görürüz. Birinin yavaş yavaş
yaptığını bir diğeri hızlıca hallediverir. Bize göre karşımızdaki kişi mucizevi
bir şey başarıyordur. Olayın özüne baktığımızda kendi potansiyeline, yaşam koşullarına göre olması
gerekeni rahatlıkla yapıyordur aslında. Biz ise kaplumbağa hızında
hareket ettiğimiz için kendimizi suçlar dururuz. Sonuçlar farklı gibi görünse
de sergilenen performanslara baktığımızda ortaya çıkan sonuç aynıdır.
Birisi sabah erkenden
düşer yollara. Çalıştığı fabrikada ürünler
bekler onu paketlenmek için tezgahta…
Diğeri, henüz okumayı
sökememiş mini mini birlerine öğreteceği heceler ile girer sınıfa.
Bir başkası maharetini
bugün hangi saçlar üzerinde gösterecek acaba? Elinde anahtarı açtı berber dükkânını.
Öte yandan evde çocuklarına
hazırlamış kahvaltı sofrasını bir anne de
günün planını yapmakta; “bugünkü işlerin sırası şöyle olacak” diye…
Şurada da
vapura binen birisi, elindeki kıymetli bilgileri öğrencilerine
aktarmak için eğitim yerine giderken.
Her birinin hareket
merkezi farklı ancak yaptığı şey aynı, fayda ve üretim üzerine…
Aslında doğadaki her şey bir hedef doğrultusunda hareket eder ve biz her ne kadar bunu fark etmesek de her şeyin bir yolu yordamı vardır. Kısa yoldan bir yere varan yoktur. Her şey olması gerektiği gibi olur. Her su damlasının amacı denize ulaşmaktır aslında. Peki denize düşene iltimas geçmiş midir doğa? O direk denize düştü diye. Dışardan bakınca, ilmi olmayınca, detayı bilmeyince insan, öyle zanneder ama aslında her denize düşen su damlası denizin dibine iner. Ağırdır, olgunlaşamamıştır. Sonra toprağın altından ilerleyerek temizlenir, kayaların kumun içinden geçer ve su altı kaynaklarına ulaşır. İşte o zaman içilecek, tarlayı, bağı, bahçeyi sulayacak, hayvanların susuzluğunu giderecek kıvama gelir. Bu sefer de yeryüzüne doğru hareket eder. Sonra da denize ulaşarak yolculuğunun ilk döngüsünü tamamlar. Aslında bu hayatta avantajmış gibi gözüken şeyler her zaman avantaj olmayabilir. İnsan bu dünyada adaletin olduğunu görmeyince hep kendini çöle düşen su tanesi gibi görüp, denize düşeni kıskanabilir. Oysa insanın tek konsantre olması gereken yol değil midir? Yol ve o yolda karşılaştıklarına karşı ne yaptığı…
Başkalarının yoluna odaklanmak yerine kendi
yolumuza odaklanmalıyız. Yolumuzun üzerinde kendi yolunun üzerinde olanlarla
karşılaşabiliriz. Onlara ne faydamız var? Onlardan bize ne fayda var? En fazla
buna bakabiliriz. Yoksa herkesin yolu kendi hayrına ve yolda karşılaştıklarının
hayrına…
Peki neden onlarla aynı yolda karşılaştık? Çünkü
ulaşmak istediğimiz yer aynıydı, hedefimiz aynıydı, aynı hedefi isteyenlerin
yolu ister istemez birleşecekti.
Yolları birleştiren, aynı yöne ödenen benzer bedeller
aslında. İster istemez kesişir o yollar. Ama hayat ödediğimiz bedelde bizden
çıkana bakar. Neye rağmen ne yaptık? Kime rağmen yaptık? Neyi, Kim için yaptık? Kim
için neyden vazgeçtik, sakındık?
İnsanın yaptığı şeyde nedenleri ne kadar çoksa,
yolda kalması o kadar kolay oluyor. Yoksa en ufak rüzgârda yönünü şaşırıyor,
savruluyor.
Yol uzun, yol çetin. Düzlükleri olduğu gibi sarp yokuşları, dik yamaçları da olacak elbet. İnsan geri dönüp baktığında onu hedefinden alıkoyan sadece kendi yapıp ettiklerinin olduğunu görecek yolun sonunda. Ya da kendisine rağmen vardığı yere şükredecek, bedellerinin kabul olmasıyla…
Yorumlar
Ellerinize sağlık