Bizim Dereye Ne Oldu?

Doğaya Uyum

Belki çocukken şahit olmuşuzdur, buğday arpa biçme zamanı serçeler yüzlerce binlerce sürüler halinde bir konar, bir kalkar buğday yığınlarının üzerine.

Onların birbirleri ile uyumlu hareketleri insanı şaşırtır.

Birbirlerine çarpmadan nasıl da uçarlar.

Son zamanlarda sayıları o kadar azaldılar ki bir kaç tane ancak görebiliyoruz kimi yerlerde.     

Damla, bu sene köye gittiğinde serçelerin mavi plastik kovanın içinde yıkanmaya çalıştıklarını görünce çok şaşırdı.

Sonra sarı bir köpek susuzluktan Damla’nın anneannesinin kapısının önünde bekliyordu.

Çok garip hemen köydeki evlerinin yanından geçen dere ne güne duruyordu? Niye oradan su içmiyorlar da bahçe kapısının açılmasını bekliyorlardı, musluk suyu içebilmek için.

Yüzlerce belki de binlerce yıldır akan bu dereden neden su içmiyorlar, yıkanmıyorlardı bu hayvanlar?

Çok değil 20-30 yıl önce balık tutulan, kenarındaki çeşmelerden buz gibi soğuk sular içilen bu dere artık çok da etkili değildi.

Artık kurbağalar da ötmüyordu.

Su yılanları yok, renkli derileri ile dikkat çeken.

Hatta sivrisinek, karasinek bile azdı eskisine nazaran.

Dere temizlerdi köyü eskiden. 

Çer çöp ne varsa tazelenirdi etraf, yabani otlar, dikenler temizlenir, taze çimenlere yer açılırdı her yıl yeniden.

Artık azıcık suyu kalmıştı ve de durgun... Durdukça da hem kendi kirleniyor hem çevreyi temizleyemiyordu.

Deneyimsel Öğreti der ki; "Duran her şey kirlenir bir süre sonra..."

Köpekler derenin kenarında ama susuz...

Serçeler mavi plastik leğende yıkanmayı tercih ediyorlardı, o derede zehirlenmek yerine.

Balıklar çoktan terk etmişti sanki. 

Kurbağa seslerini bir daha dinleyebilecek miydi Damla bilmiyordu.

Artık suyu çok azdı derenin...

Gürül gürül akan suyu kıvrıla kıvrıla bir gelin gibi süzülerek giderken etrafını yeşillendiren bereketlendiren halinden eser kalmamıştı.

Küstü mü bize diye düşündü.

Elinden balıklarını, kurbağalarını, sineklerini, kumlarını, rengârenk yusufçuklarını aldığı için miydi?

Alışveriş karşılıklı değil midir bu hayatta?

Bir dengesi yok mudur?

Hep almak mı insanın işi gücü...

Ne kadar alırsa alsın insanoğlu doğadan hep daha fazlasını ister de,

Hiç sonunun ne olacağını düşünmez mi?

Bu kadar kurt, kuş, arı, kelebek, köpek, kedi şimdi nerde yıkayacak kanatlarını, ayaklarını,

Ördekler, kazlar nerede büyütecek yavrularını...

Bugün sarı köpek su içemiyor, serçeler yurtlarını terk ediyor.

Bal arısı görmek için çaba gerekiyor.

Yılanlar evlerin kapılarına geliyor, su istemek için belki de...

Görünüşte her şey aynı gibi ama yakından bakınca işler biraz karışıktı.

Şimdilik bizim musluklarımızdan içebileceğimiz, kullanabileceğimiz suyumuz akıyor...

Ya sonra...

Biz deremizin elinden her şeyini tüketinceye kadar aldık da yerine ne verdik?

Ya bir gün o da bize bu zehri geri verirse...

Ya bir gün bize akarsuyu kim getirebilir suyumuz çekiliverirse?

Başarı Psikolojisi hakkında


Yorumlar

GNS dedi ki…
Ne kadar güzel olmuş.
Kalbinize sağlık

Suyumuz cekiliverirse bize kim şu getirecek?