Yol...
Ne kadar yolu kalmıştı bilmiyordu
Esra.
“Aslında bilmediğim ne çok şey
vardı” diye düşündü, arabaların fren lambalarından oluşan kırmızı dalgaya
bakarken.
Bu kadar araba, bu kadar insan
nereye gidiyorlar?
Saat kaç olmuş hala trafik var
hala bir koşuşturmaca ne zaman bitecek bu yol, bu koşuşturmaca?
“Herkes gideceği yerin hayalini kuruyor mu?” diye düşündü. Herkes gideceği yerde mutlu olacak mıydı mesela?
Kimisi yerinde duramıyordu,
sürekli şerit değişiyordu.
Kimisi sürekli korna çalıyordu,
Onları sabırsızlaştıran neydi mesela?
Bir de en yolun sağından yavaş
yavaş gidenler vardı, onların sanki hiç acelesi yoktu.
Neydi insanları yolda bile bu kadar farklı kılan?
İnsanlar birbirinden farklı
algılar, farklı aktarırlar.
Kendine benzeyeni daha bir yanına almak ister, daha güvenilesi insanmış gibi zanneder.
Peki gerçekten öyle midir?
Kendine benzeyen insan mıdır onun şifası yoksa zıddında olanı mıdır?
Hayat insana sorular sorar ve doğru cevabını ister.
O
arada gözü saate takıldı, gideceği yere bir hayli geç kalmıştı.
Aslında plan yapmış, tam vaktinde orada olmalı, oyalanmadan tekrar çıkmalıydı.
Gittiği
yerlerde çok kalmaz, yapılacak çok iş var derdi kendi kendine.
Deneyimsel Öğreti derki; “Geçici olan bir şeyden kalıcılık bekleme". Çükü kalıcılık beklemek tıpkı arabanın tekerini çıkarıp Sürüye sürüye arabayı götürmek gibidir.
Geçicilik
nasıl bir şeydi?
Hayatında bir planı var mıydı?
Geçip
giden hayatları, yaşanılan olayları düşündü.
Hakikaten de öyleydi.
Tanıdığı
insanlar arasında birçok kişi geldi gözünün önüne.
Kariyerinin
zirvesinde hayata veda edenler...
Çok
yoğunuz diyen görüşemediği arkadaşları vardı.
En
son çocukluk arkadaşının taziye mesajı aklına geldi.
Telefon rehberinde silmeye kıyamayıp isminin yanına “Rahmetli” diye ekledikleri vardı.
Navigasyonun
sesiyle irkildi; "varış noktasına ulaştınız."
Aslında herkes bir yol tutmuş gidiyordu.
Evet bir yol vardı gidilen…
Peki gidilecek adresin farkına varmış mıydık?
İnsanoğlunun
amacı yoksa,
Yolunda oyalanır, yalpalar, düşe kalka gider.
Kimi zamanda yüz üstü sürünür.
Öyleyse...
“Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi”?
Yorumlar