Gözünüz Aydın
Birbirlerini
severek evlenmişlerdi. İkisi de toplumda kabul görmüş mesleklere sahiplerdi. Evleneli uzun
zaman olmuştu ancak ikisinin de çok uzun zamandır bekledikleri evlilik
kariyerlerinin en önemli noktası olan o bebek haberi bir türlü gelmiyordu. Ümitlerin
tamda azaldığı esnada doktordan gelen o ses “Gözünüz aydın, bir kızınız
olacak.” haber karşısında sadece bakışmışlar konuşmaya gerek duymamışlardı. Bakışlarında ki o mutluluk
her şeyi anlatıyordu birbirlerine.
Bu
sesi duymayı o kadar uzun zamandır bekliyorlardı ki... gelen müjde ile mutluluk, hüzün, sevinç
hepsi bir aradaydı. “Tamam şimdi hayatımıza yeni bir prenses geliyor ve onu
prensesler gibi yaşatacağız.” Aileye geç geldiği düşünülen prenses ne istese
halloluyordu, herkesin etrafında pervane olduğu bir hayattı. Nazı herkes
tarafından kucaklanan bu küçük bebeğin, ağlamasına bile izin verilmez her
isteği yapılırdı. İmkan denizinde kulaç atan bir prenses. Hiç açlık
duyamamış, hareket etmek için zorlanmamış, beklentisi farkında
olmasa da hep başkalarından olan bir prenses.
Günler
ayları, aylar yılları peşinden sürükledi. Bebekler yürüdü, konuştu, büyüdü. Ama
prensesler, prenses olarak kaldı. Her şey onun etrafında dönerken, kendini
bulmayı göze alamadı.
Şimdi
okuduğu üniversiteyi bitiriyordu. Ve elbette ailesinin onun için bir iş imkanı
oluşturmasını bekliyordu. Ailesinden
bugüne kadar hiç işitmediği, onlardan hiç beklemediği isteklerle karşılaşıyordu.
Ondan anne babası gibi saygın bir meslek sahibi olmasını istiyorlardı. ‘’Toplumda
saygı görülen biri olmalısın, kariyer sahibi olmalısın’’ gibi cümleler duymaya
başlamışlardı. “Bana nasıl olurda böyle bir baskı kurmaya çalışırlar? Nasıl
benden bir beklentiye girerlerdi? Bir tanecik kızlarıyım bana iş
bulamayacaklar mı yani” içten içe huzursuzluklar yaşamaya başlıyordu. Sanki ona
bu yaşına kadar ördükleri camdan pembe kalesi yıkılıyor, her şey toz duman oluyordu.
İlişkide olduğumuz insanların bedellerini
elinden alıp onlar adına onların ödemesi gereken bedelleri ödemek
isteriz. Bazen çok sevdiğimiz, bazen çok sevilmek için, bazen saygı duyduğumuz,
bazen de saygı duyulan insan olmak için. İnsanların bedellerini ödediğimizde daha
iyi olacaklarını, ferahlayacaklarını zannederiz. Ancak gün sonunda
gelinen noktada karşımızda ümitsiz, beklentisi dış dünyadan yüksek, tepkisel,
tartışmacı insanlarla karşılaşırız.
“Sen rahat et diye yapmıştım."
"Sana da ne yapsam yaranılmıyor.”
"Senin iyiliğin için."
Cümlelerimiz artmaya
başlar. Zıddında da ilişkide olduklarımız problemlerini çözmek için adım atamayan, onun acısını yaşamamak içinde eğlendiricilere sahte süreçlere meyil eden
insanlar haline dönüşür.
Ümit için, kendi yapıp ettiği
süreçlerinin, sebeplerinin farkında olan insan olmak gerekir. İnsan sebeplerini
bilince bugün değilse de yarın mutlaka daha güzel için bir kapı açılacak. Bedel
ödeyen insan ‘’ Ben şimdi kendi çabamı ortaya koyayım’’ der ve sonuçlara
takılmaz.
Beklenti insanın ümidinin, mutluluğunun anahtarıdır.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Ellerinize sağlık
Yaşam hakkı gibi bedel ödeme hakkını da insanların elinden almıyor olmalıyız