Düşünebilmek...
Düşününce insan ne tuhaf bir canlı.
Çok dallanıp budaklandırmadan karşısına bir taş koysak, taş insanı seyretse,
çok şaşırır. Hadi biraz dallansın, bir bitki seyretse, o da çok şaşırır. Neden
mi? Şaşırtıcı çünkü. Çünkü şu dünyadaki diğer tüm varlıklardan farklı.
Bununla ilgili söylenen, yazılan
çok şey var. Daha da söylenecek olan ve hatta yazılacak olan çok şey de
olabilir. Ama hepsi insan tarafından olacağı için içerik de aynı kalacak.
‘’Evet insan farklı çünkü insan düşünen bir varlık.’’ İnsanı diğer her şeyden
ayıran özelliği düşünebilmesidir.
Peki insan gerçekten düşünüyor mu?
İşin özünde düşünmek
çok önemli ve çok zor bir eylemdir. Bir farkındalık gerektirir. İnsanlar
hayatın içerisinde yaşamlarını sürdürürken çoğunlukla düşündüklerini fark
etmezler. Buna ek olarak, neden düşündüklerini ise neredeyse hiç düşünmezler.
Herhangi bir ihtiyaç ya da istek anında, ona ulaşabilmek için düşünürüz.
Aldığımız karara göre de hareket başlatırız. Ve gün içerisinde bunu milyonlarca
kez yaparız. İnsana neden bir düşünce sisteminin verildiğini idrak
etmediğimizde, zihin düşünür, karar verir ve harekete geçer. Doğru mu seçti
yoksa yanlış mı diye bakmaz.
Acıkırız, "Ne yiyeceğiz?"
Seçenekler içerisinden birini seçip yeriz. O seçim sırasında düşündüğümüz şey
Salata mı yoksa makarna mı yesek?" olabilir. Hazza ya da faydaya göre
seçim yaparız. O seçimi yapana kadar aslında binlerce şey geçer aklımızdan.
Salata ile ilgili detayları düşünürüz, ya da makarna ile ilgili detayları
düşünürüz. Hangi sosu istediğimizi düşünürüz. Ama her salise de bir detay
düşündüğümüzü çoğunlukla fark etmeyiz. Hızla bir seçim yapıp devam etmeyi ustalaştırdığımız
için sebep sonuç ilişkisi kurmayız. En çok da bu seçimi yaparken neyi neden
yaptığımızı düşünmeyiz. "Yediğimiz temiz mi, bize toplamda fayda verecek
mi?" diye düşünmeyiz. Bunu çok basite alırız. Ama basit dediğimiz şeyler
aslına en önemli detaylar olabilir mi?
İnsan düşünerek pek çok seçim yapar ve karar verir. Ve verdiği kararları uygulamaya geçmek ister. Kişinin mizacına bağlı olarak kimisi hemen, kimisi biraz erteleyerek başlar. Ama iş sürekliliğe gelince işte orada çok önemli bir kavram karşımıza çıkar. ‘’Disiplin’’
Deneyimsel Tasarım Öğretisi
der ki; "İnsan basite disipline olabilmeli. Basite disipline olmak
istiyorsa en küçükten başlayıp adım adım ilerlemeli. Çünkü hiçbir şey
birdenbire olmaz. Bir kişinin, disiplinli olabilmesi için istediği sonuca
ulaşıncaya kadar, ona uyumsuz olan tüm isteklere sınır örebilmeli. Bunun için
en küçükten başlamalı ve gevşeklik göstermemeli."
Erken yatmaya karar verdiyse,
öncekinden beş dakika erkenle başlama. Dün gece on ikide yatıp bugünden itibaren
dokuzda yatmaya başlayamayız.
Ders mi çalışmak istiyor? Her gün
bir sayfa sadece. Bir günde tüm notları okuyup yazamayız.
Hiç gördük mü bir kadının 8 yaşında
çocuk doğurduğunu? Bir anda sekiz yaşındaki çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya
çalıştırıyor mu bize hayat?
Yeme,
İçme,
Giyinme,
Okula gitme,
Ders çalışma,
Arkadaş edinme,
Oyun oynama... Biz bunları adım
adım yaşıyoruz. Kucağımıza verilen en küçük insan ile, en küçükten başlıyoruz.
Beslenme, uyuma ve temizleme ihtiyaçlarına disipline oluyoruz.
Hayat İnsanı Hiç Zorlamaz.
Ama insandan verdiğimiz doğru
kararlarda disipline olmasını bekler. "Sıkı durun, gevşemeyin" der.
"Kendisinde azim bulunamayan gibi olmayın" der. Aslında hayat insanı
çok iyi tanır. İnsana verdiği kararı hatırlatmak için sürekli sorular sorar.
Çünkü insanın ümidini kaybettiğinde gevşeklik gösterdiğini bilir. İnsan ise
‘’Ben yapamayacağım.’’ ya da ‘’Zaten yapamam ki!’’ veya ‘’Bu kadarını
becerebildim.’’ diyerek hayatın verdiği desteğe nankörlük eder.
Oysa kalp hiç ‘’Ben bu kadarını
becerebiliyorum.’’ deyip, üç gün çalışıp, dört gün işi bırakmaz.
Mide sindirimi kesip ‘’yoruldum
artık, nereye kadar uğraş dur’’ demez.
Beyin ‘’Düşünmekten bıktım usandım,
ben artık boş boş takılacağım, ne yoracağım güzel kafamı’’ demez.
Aslında her insanın bunları görüp
teşekkür etmesi gerekmez miydi?
Hiçbir ağaç ‘’Meyvelerim belimi
büktü, her şeyi bırakıp çekip gideceğim.’’ demez.
Hiçbir kuş ‘’Bir kanat daha
çırpamayacağım, bugün evde yatasım var.’’ demez.
Ama insanız, biz diyoruz.
Yaptığımızda çok fayda göreceğimiz
şeyleri erteleyebiliyoruz.
Yapmadığımızda çok fayda
göreceğimizi çoğu şeyi normal sayıyoruz.
Basite disipline olmayıp her şeyi
bir anda istiyoruz. Sahip olmadığımız şeyler için nefesimiz daralıyor ama
bedelini ödemeyi hiç düşünmüyoruz.
İş yerinde öğle yemeği vakti
gelince hiç gevşemiyoruz ama bizi toparlayacak hareketlerin vakti geldiğinde
‘’off kim yapacak’’ veya ‘’ sonra yaparım’’ diyoruz.
Yaşamın içinde bize hep söylenen bir söz var. Sıkı durun, gevşemeyin, Hayata şahit olun, teşekkürlü olun ki mutlu ve başarılı olabilesiniz.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Elinize sağlık :) İçeriği güçlü, çok güzel bir yazı olmuş gerçekten :)