Bir Şeyi Yanlış Yapıyordu Ama Neyi?
Ayşe puslu bir İstanbul sabahında
martılar uçuşurken vapura bindi. Karşısında
birbirlerine bebekler gibi sevgiyle bakan bir çifti görünce gülümsedi. Birden
eski günlere gitti. Ve eskiden yaşadığı bir hali hatırladı. İyi bir
üniversitesinin iyi bir bölümünü bitirmişti Ayşe. Stajını tamamlamış, mesleğini
de yapmaya başlamıştı. Okulun üçüncü sınıfında çalışmaya başlamıştı. için
aslında O nedenle meslekte ikinci yılıydı olsa da neredeyse ama sanki dört, beş
yıldır çalışıyormuş gibiydi. ve Kazancı ile kendini döndürmeye başlamıştı. Çok şükür etrafında da sevilen ve aranandı
biriydi. Kalabalıkları çoktu yani. Ama bir eksiklik bir burukluk vardı
içinde. “Nereye gitsem tek başımayım.” diyordu. Aslında çok güzel olmadığını
biliyordu ama çok güzel olmayanlarında bir erkek arkadaşı oluyordu. Ve o da
artık hayatında bir erkek arkadaşı olsun istiyordu. Ama etrafında olan erkekler
onu genç bir hanım gibi görmüyorlar ve hep başkaları ile ilgileniyorlardı. Bir
yerlerde bir şeyi yanlış yapıyordu ama
neyi?
Bak yine aklına
gelmişti ve yine ve yüreğini sıkmıştı. Aslında bu duygunun yeniden
canlanmasının bir nedeni vardı. Nedeni, aynı okulu bitirdiği ve okul yıllarında
samimi arkadaşı olan ve Zuhal İstanbul’a taşınmıştı. Eşi ile beraber kendisini
ziyarete geleceğini bildirmesiydi. Arkadaşı Zuhal çok güzel bir kızdı. Ve Okulda
iken tüm erkekler onun etrafında dönerdi. Ama nerdeyse Ayşe’ye hiç talipli
olmazdı. Hatta bir gün gruptan bir kız, Ayşe’ye “Ya sen Zuhal’ le nasıl arkadaşlık edebiliyorsun? Herkes onun peşinde
hiç mi kıskanmıyorsun?” diye sormuştu. O an ilk ağzından çıkan cevabı “Yooo, neden kıskanayım ki?” olmuştu.
Sonra bu lafın üzerinde
düşündüğünde, gerçekten kıskanmadığını fark etti.
ve Kendi kendine “Onu Yaratan güzel
yaratmış, ama beni de eksik bırakmamış ki.“ dedi. Evet, Zuhal kadar güzel
değildi ama ona göre de daha aktifti. Daha çok arkadaşı vardı, daha çabuk
hayata atılmıştı. Kendi ve parasını kazanıyordu. Zuhal ise evlenmişti ama henüz
işe başlayamamıştı. Birinin yanında
nasıl çalışacağını bilmiyordu, bundan da kendisine Ayşe’ye dert yanıyordu.
Ayşe, hayatında bir erkek arkadaş edinebilmenin mevzusunun tek başına güzellikle ilgili olmadığını hissediyordu ama nedenini anlayamıyordu.
Zuhal eşi ile geldiğinde çok mutlu oldu. Eski günleri yâd ettiler, eşi de tatlı bir adamdı. Adam diyordu çünkü aralarında on iki yaş vardı. Adamın ekonomik olarak durumu iyiydi ve O nedenle seçmişti Zuhal. Ayşe de sevmişti Ali’yi, beyefendiydi, Zuhal’ e hayran olduğu çok belliydi.
Ayşe onları yemeğe götürdü ama o
gecenin sonu Ayşe için çok kötüydü. Hıçkırıklara bürünerek ağlıyordu
yatağında.
Yok yok Yemek çok güzeldi, sohbet
çok güzeldi, hiç kötü bir şey olmadı ama sohbet sırasında. Ama bütün gece
yemekte Ali, eşi Zühal’in yanağını okşuyor ona sanki bebeğine bakar gibi
bakıyordu. İşte zaten ne olduysa orada oldu, içi cız etti Ayşe’nin. En zayıf
yerinden vurulduğunu hissetti. Arkadaşı için çok mutluydu ama kendisi için de
böyle bir sevgi istediğini fark etti.
Ve Bütün gecesini ağlayarak geçirdi ve ama aynı zamanda da dua etti. ederek geçirdi. Beni de böyle seven bir eşim olsun diye. Yıllar sonra, o vapurda karşısındaki gençleri görünce bu hikâyesi aklına geldi, gülümsedi.
Çünkü Zuhal ve eşi ile geçirdiği
gecenin sabahında, kendine bir söz
vermişti. eşinin o gece gitmesinden sonra ağlayarak geçirdiği gecenin
sabahında kendi kendine söz verdi, “Bu
konuda bir daha ağlamayacağım. Şimdi hayatımda gerçekten beni böyle sevecek
doğru ve dürüst birini bulmak için şimdi ne yapmam gerekiyor? Nasıl biri
olmalıyım? Bir kadın, doğru bir erkeği nasıl bulabilir? Ve en önemlisi doğru
bir erkek kim olmalıdır? Şimdi bunlara bakacağım.” dedi.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; İnsan
ancak oluşturduğu sebeplerin sonucunu yaşar.
O tarihten sonra
kendinin yapması gereken ama hep yapmakta zorlandığı işleri listeledi. ve En
kolayından kolayına gelenden yapmaya başladı. Karşılaştığı engellere rağmen ısrarcı oldu. ve “Ne
engel çıkarsa çıksın hedefimden geri durmayacağım.” dedi. Bu onun kendinin daha iyi bir versiyona versiyonuna gelme savaşıydı.
Tüm zorluklara rağmen artık yeni
hayat stiline alışmıştı. ve Hayat karşısına Ahmet’i çıkartmıştı. İçkisi,
sigarası yoktu, çalışkandı da. Zengin değildi ama iyi niyetliydi. Daha bir iki
görüşmesinden sonra niyetini açıklamış ve Birlikte olunca, kalkarız inşallah
her şeyin altından demişti, samimi bir şekilde. Öyle korumaya çalışıyordu ki
Ayşe’yi, “Gelin ata binmiş ya nasip
demiş! Evleninceye kadar öyle el ele gezmek doğru değil.” diyordu.
Evlendikten sonra ise hep elini tuttu Ayşe’nin. Bu sefer de, “İnsan eşini bırakmamalı.” demeye
başlamıştı.
Çok şükür mutluydu. Duaları kabul
olmuştu. Onun elini bırakmayan ve onu seven bir eşi vardı.
İnsan ümidini kaybetmeyip, kaybetmemeliydi. Doğru hedefler belirlemeli ve doğru hamleler yapmalıydı. Böylece hayat karşısına hedef belirlediğinde ve ona göre doğru hamleler yapmaya başladığında, hayat karşısına iyiyi çıkarıyordu.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Kaleminize sağlık...