Beş Erkek Kardeştiler
Elektrik
malzemeleri satıyordu. Perşembe pazarında küçük bir toptan satış yeri açarak
başlamıştı işe. Sonra baktı ki elektrik daha çok girecekti insanoğlunun
hayatına, başladı ufak tefek elektrik panoları işi yapmaya. Önceleri küçük bir
atölye ile başladı, sonra iş büyümeye başlayınca küçük kardeşleri de ona yardım
etmeye başladılar. Sonra üniversitede biri işletme okudu, diğeri elektrik, bir
diğeri satış pazarlama.
İşler
güzel gidiyordu. Seçtikleri bölümler birbirlerini destekler nitelikteydi.
Birlikte çalışmaya başladıklarında ise işleri hiç tahmin etmedikleri kadar
yolunda gitmeye başlamıştı. Memur olan
abi de bıraktı memuriyeti. Ankara’daki işleri yürütmek için kardeşleri ile
çalışmaya başladı. Tam da Ahmet’in öngördüğü gibi oldu. Elektrik işleri o kadar
çok arttı ki, bir yandan inşaat sektöründeki patlama, diğer yandan tüm
binaların ışıl ışıl olma isteği derken, bizim kardeşlerin işi on yıl gibi bir
sürede holding kurabilecek seviyeye geldi.
Bu
gelişmelere kendileri de inanamıyorlardı. Yüzlerce kişinin çalıştığı fabrikaları
hem perakende hem de toptan satışta hiç beklenmeyecek noktalara gelmişti.
Yurtdışına da açılmaya başlamışlardı. Artık yönetmeye bile yetişemiyordu beş
kardeş. "Keşke beş kardeşimiz daha olsa" diyorlardı. Bu zamanda güvenilir insan
bulmak çok zordu. Herkes canla başla çalışıyordu. Var güçleriyle bedel ödüyorlardı.
Bir
süre sonra işler rayına oturdu. Artık eskisi kadar çok çalışmıyorlardı.
Herkesin yerine yeni müdürler alındı. Firma hızlıca büyümeye devam ederken
kurumsal hayata adım attılar. Fakat Ahmet artık sıkılmıştı bu işlerden, "Yenilikçi bir şeyler yapmalıyız, yeni alanlarda da işe koyulmalıyız" demeye
başladı. Yeni bir şeyler yapmak istiyordu ama istediği işler kendi işleriyle
hiç benzer değildi. Yeni alanlardı. Yeni ve bilmedikleri alanlar. Onlar için
yeniden çırak olma zamanı gelmişti.
Hangi
işi yapacaklarına uzun süre karar veremediler. En son hamburgerin
piyasaya girmesiyle ve hamburgerci kuyruklarının oluşmaya başlaması ile
Ahmet’in gözleri parladı ve “İşte bu! Türk hamburgeri yapacağız!” dedi.
Kardeşlerinin itirazlarına aldırmadı ve “Yaptığımız işi de ben kurdum, ne oldu
zarar ettik mi? Bak ne güzel işler
yapıyoruz!” diyerek onları da ikna etti.
Büyük
bir hızla hamburger işine girdiler. Hem de Türk hamburgeri. İstanbul’un en
pahalı semtlerinin birinde beş katlı çok lüks bir hamburgerci açtılar.
Mermerlerinin İtalya’dan geldiği bir binadaydı bu. Daha başlamadan yavaş yavaş
elektrikten kazandıkları paraların çoğunu hamburgerciye yatırmaya
başlamışlardı. Bu arada çocuklar büyümüş, ihtiyaçlar istekler
artmış, Avrupa ve Amerika’daki okullarda okumaya başlamışlardı. Aile bireylerinin tüketimi
her geçen gün artıyor, isteklerinin ardı arkası gelmiyordu.
Sonunda
hamburgerci açıldı büyük reklam giderleri ile. İlk zamanlar gerçekten dolup
taşıyordu. Sonun başlangıcı olduğunu kimse fark edemedi bu nedenle. Tam da bu sıralarda
metro inşaatı başladı ve ne hikmetse hamburgercinin tam önünde büyük çukurlar
kazılmaya başlandı. İnsanlar dükkânın önünden bile geçemiyorlardı.
Yavaş
yavaş işler bozulmaya başladığında elektrik sektöründe yeni firmalar kurulmaya
başlamıştı. Hamburgerci ile ilgilenmekten kimse piyasada neler olup bittiğinin
farkına varamadı. Zaten yeni satış politikaları küçük işletmelerle iş yapmadığı
için birçok müşterileri çoktan vazgeçmişlerdi. Bir taraftan işler bozulurken
diğer taraftan rahatlık tuzağındaki çocuklardan, eşlerden sorunlar
çıkmaya başladı. Kiminin eşi yüksek tazminatlar alarak boşandı, boşanmayanların
ise hayatı çekilmez hale gelmişti. Ve sonunda geriye ne elektrikçiden bir şey
kaldı ne hamburgerciden. Sahi bu kadar zamanda çaba ile kurulan bu işler nasıl
bu kadar kısa zamanda bozulmuştu?
Hiç
kimse başladığı işte başarısız olmak istemez.
Her
insan elini attığı işin verimli bir şekilde nihayete ermesini, ektiği
tohumların yeşermesini ister. Çünkü çok ciddi emekler verir, bedeller
öder. Peki ne olur da bazen büyük heveslerle başladığımız işleri elimize
yüzümüze bulaştırırız?
Nerelerde
hata yapıyoruz?
Hayatın içinde birçok konuda olduğu gibi
ticaretin de yasaları var. Biz bu yasaları bilmediğimiz zaman,
hızlıca büyümeye, kısa yoldan zengin olmaya ya da bilmediğimiz işlere
girişmeye başlıyoruz.
Hayatta
hiçbir şey bir anda olmaz…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "Hayatta hiçbir şey birdenbire olmaz."
Her evrenin aşamaları vardır. Doğaya baktığımızda da bunun birçok
örneğini görürüz. Bitkilerin büyümesinin, hayvanların gelişmesinin, mevsim
geçişlerinin, her detayın kendi içinde süreçleri vardır. Ticaret hayatında da
bu böyledir. Her aşamanın yasasını bilir ve ona göre hamleler yaparsak başarılı
olma potansiyelimiz artar.
Peki nedir bu detaylar?
- İnsan bir işe nasıl başlamalı?
- Ne kadar süre sonra yeni bir işe niyet etmeli?
- Bilmediği bir işe başlayacaksa öncesinde ne gibi hazırlıklar yapmalı?
Yorumlar