Bambaşka Bir Hayata Uyanmak...

Bir Sabah Bambaşka Bir Hayata Uyansan...

Yediğin, içtiğin, gördüğün, tanıdığın her şey değişse... 

Bunu bir günde kabul edebilir misin? 

Her gün gözlerini açtığın odanın duvarları,

"Günaydın" dediğin komşun,

Yemek yaptığın mutfağın.

Akşam olunca yorgunluk kahvesi içtiğin köşe koltuğun,

Bir tiyatro dekoruymuş gibi bir anda değişse,

Uzun bir süre tekrar göremeyeceğin söylense.

Ne hissedersin? Vedalaşmaya bile vakit bulamadığın anılarını, tanıdıklarını, sevdiğin her detayı bir anda çekip alsalar ve sana yeni bir hayat verseler hemen uyumlanabilir misin?

Aidiyet duygun bir anda yerle bir olmuşken...

Yeni başlayacak olan hayatınla ilgili en ufak bir fikre sahip değilken yaşama sevincini koruyabilir misin?

Özlediğin her şeyin yasını gizlice tutmaya başladığında,

İçinde yanan kandilleri yeni gerçekliğin rüzgârı söndürürken, sen de hiç durmadan yakabilir misin?  Neden söndüğünü sorgulamadan.

Şikâyet etmeden, yorulmadan ve vazgeçmeden yakmaya devam edebilir misin? Sıkıca sarıldığın sebeplerin varsa "Evet". Yoksa ikinci alevden sonrası hep karanlık. Asla yakmaya devam edemezsin. Bir kaç denemeden sonrası hep saçmalık gibi gelir. Boşa kürek çekiyormuş gibi hissedersin. Çakmağı da, kibriti de uzaklara fırlatıp ümitsizliğin karanlık dehlizlerine gömülebilirsin. Halbuki her yaktığında sönme ihtimalini kabul etsen, sebeplerini gözden geçirsen, kandil ışık saçmasa da yakmaya devam edersin. O söner, sen yakarsın. Çünkü hayat tam da  buna bakar.

Ne kaybettiğine, ne kadar kaybettiğine değil, kaybettiğinde ne tepki verdiğine, nasıl bir performans sergilediğine. Dekor her değiştiğinde hızlıca yenisine uyumlanman ve yeri geldiğinde doğaçlama yapabiliyor olmanla ilgilenir. Diğer türlü esnek değilsindir. Esnek olmayan ve hızlıca uyumlanamayan bir oyuncuyu seyirci ne kadar keyifle seyreder? Oynayan ne kadar keyifle oynar?

Kaybediş zamanlarında çoğumuz bunu unuturuz. Sihirli bir değneğin gelip her şeyi eski haline çevirmesini bekleriz. Kaybettiğimiz her neyse zihnimiz ona odaklanır. Kaybedilenin bizdeki yeri ne kadar büyükse o kadar büyük bir kuytu oluşur. Kuytuyu doldurmak için çabalamak yerine, kuytunun hissettirdiği boşluk ve sızıya sırt üstü teslim oluruz. Hayat doğru hamleyi yapmamızı beklerken sahip olduğumuz marifetleri birer birer kaybederiz. Marifetler nazlıdır, nankördür. Sahip çıkılmamaya, hareketsizliğe, atalete gelemezler. Gözünün yaşına bakmadan bavulunu alır giderler. Derinleşen kuytunla baş başa, daha zayıf ve güçsüz  kalırsın.

Yaşadığın her neyse güçlü bir kabul sürecinin ardından harekete geçmen gerekir. Çünkü durgun su bulanır, çok hızlı kirlenir. Boşluğun uğultusunu, kuytunun sancısını hissetmemek için yerini yeni, taze ve güzel anılarla doldurman gerekir. Bunun için de bir miktar çaba ve azme ihtiyaç vardır. İnsan başta asla yapamayacağını zanneder ama tarihe baktığımızda bunun örnekleriyle doludur. Kayıplarının ardından daha güçlü ve marifetli çıkabilmiş insanlarla dolu tarihin tozlu sayfaları. Tüm olay yaşananlara nasıl tepki verdiğimizle ilgili aslında.

Bu çaba yanında beklemediğin bir hediyeyle gelir; "Yaşama Sevinci"

Sonra yeni hayatının güzelliklerini bir bir fark etmeye başlarsın. Boşluğun dolmuş, kuytun küçülmüştür. Meğer onsuz asla yapamam dediğin kişi ya da şeyler, kocaman bir zandan ibaretmiş.

İnsan her şeye alışıyor. Öyle ya da böyle uyumlanıyor, ahenk kuruyor. Kendini kayıp kıtalar atlasında zannetse de hemen arka sokakta olduğunun farkına varıyor. Günün sonunda yolunu buluyor,  ya yumuşak bir geçişle ya sert bir düşüşle. Ya daha güçlü çıkıyor sürecinden ya da dününe göre daha gerilerde. Her türlü yaşamaya devam ediyor ve buna bir şekilde alışıyorsak o zaman burada önemli detay şu; Ne kadar çabuk ve konforlu bir geçiş istiyorsun? Çünkü zaten kaçış yok, ya uyumlanıp devam edeceğiz ya da yolun sonunda hala yeni hayatımıza direnç gösteren, mutsuz, isyankâr biri olarak hayatımıza devam edeceğiz. İşin ilginç yanı bu iki seçenekten birini tercih etmek bizim elimizde. Çünkü irademiz var. Kuytunun uğultusuna kulak veren, başka seçeneği olmadığını zannetse de hep iki seçenek var. İnsan bazen bir sonraki sahnesinin o seçenekte gizli olduğunu unutur. Seçenekleri görüp doğruyu seçince mutlu olur...





 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Son zamanlarda okuduğum en iyi yazı. Çok derin, faydalı.
Faydaya hızlı uyum hayatın sırrı gerçekten. Başka türlüsü mutsuzlukla geçen günlerden ibaret oluyor…
GNS dedi ki…
Çok güzeldi.
Niyetinizi sağlık
Adsız dedi ki…
İster istemez kendini hayal ediyorsun o sahnede... Ya her şey değişirse...
Kaleminize sağlık...
Adsız dedi ki…
Her daim iyiye ahenk olma azmi ve sabrı nasip olsun.kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Tam olarak neden böyle hissettirdiğini bilmiyorum ama beni çok etkiledi ve duygusal bir hale soktu bu yazı, okudukça fikirlere çok hak verdim.
Betül dedi ki…
Emeğinize sağlık 🌼
Adsız dedi ki…
Tam da çocuğumun ihtiyacı olan bir konuydu, nasıl anlatacağımı da bilemedim, yazıyı gönderdim ��Elinize sağlık