Dilim damağım kurudu...
Güneş tam tepede sapsarı parlarken bakkala zor attı kendini.
Girer girmez meşrubat dolabının üzerinde asılı olan kağıtta ne yazdığını
okumaya çalıştı.
“Karar verince, kapıyı açınız” yazıyordu dolabın kapısında…
“Oh, çok şükür, çölde suya kavuşmuş gibiyim abi” dedi. Sonra "ne kararsızlığı olacak dolap kapısını açmakta" diye düşündü.
“Dilim damağım kurudu, vızır vızır arabalar, sıcak esinti
de bir yandan, asfalt üstüme yapıştı sanki. Çok kararlıyım su ver bana abi.” "Karar verince oturunuz" diye yazmamış
ama "Şu tabureye de oturmaya çok kararlıyım" diye düşündü Ayşe.
“Çok yoruldum, oturup biraz soluklanayım.“
“Ayşe
kızım, bu ay elektrik faturasını görünce, benim de içim yandı açıkçası.
Ben de senin gibi aldım bir soğuk su içtim üstüne. O meşrubat dolabının kapağı
açık kaldığı sürece ne kadar elektrik yakıyor biliyor musun sen? Devir tasarruf devri artık” diye söylenmeye
başladı Mustafa abi. Müşteri gelince onunla ilgilenmeye başladı. Ancak Ayşe‘nin
gözleri yazıya bir daha gitti.
"Karar
verince kapağı açınız." "Doğru" diye düşündü. "Kolay para kazanılmıyor."
Bu hayatta kazanılan her şey emek ister.
Mustafa
abim tatil yapmadan çalışır. Erken açar, geç kapatır. Onun bu emeği bizim
dolabın kapağını açıp kararsız bakışlarımızla heba mı olsun? "Kararsız bakışlar" deyince bir daha düşündü. O kararsız bakışlar çok tanıdık
geldi. Bu sabah aynada makyajını yaparken kendi gözlerinde görmüştü.
On yılını verdiği şirket, tazminatıyla onu kapıya koymuştu.
Sonrasında "kendi işimin patronu olmalıyım artık" diyerek bütün birikimiyle
pastane açmıştı. Hayalini kurduğu o pastanenin kapısına şu sıralar kilit
vurmaya hazırlanıyordu.
“Keşke şu meşrubat dolabına bunu yazacağına benim
alnıma yazsaydın Mustafa abi. Bu işe hiç düşünmeden karar verip girdim. Kızım
sen evde kek bile pişirmemişsin ne pastanesi demedim kendime. Ben zannetmiştim
ki, beş çayında arkadaşlarla pastanede muhabbet eder, takılırız. Oysa şimdi tüm birikimim de gitti. En önemlisi
de zamanım gitti” diye kendisiyle konuşuyordu Ayşe içten içe. Zamanı bir burada
gitti sanki Ayşe’nin! Asıl büyük zaman kaybını sekiz yılık uzatmalı nişanlısıyla
yaşamıştı. O kararsız bakışlarını kaç yıl çekmişti oysa ki...
“Üniversitenin her dersinde amfide ders anlatan hocaya
bakarken sende de yine o kararsız bakışlar vardı Ayşe Hanım dedi kendi kendine.
Aslında o bölümü istemiyordu, popüler diye yazmıştı. Acaba diğer meslekte nasıl
bir Ayşe olabilirdi? Ayşe kızım sen bu kararsızlıktan dolayı aslında üniversite
kapısından hiç girmedin. 'Üniversite okudum' deme kendine. Buradaki meşrubat dolabının
kapısını açıp bekler gibi yıllarca bekledin. Hayata kararlı bir giriş yaptın mı
ki? Ah Mustafa abi ah... Fazla yanan elektriğin faturası gibi, boşa geçen zamanında faturası olmalı..."
Peki, nasıl karar verilir?
Karardan önce insan, ne isteyip ne istemediğini netleştirmeli. Her şeyi aynı anda istemek de
kararsızlığa yol açıyor.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki, “Her karar bir vazgeçiştir.”
İnsan karar verirken iki şeye karar verir. Nelerden vazgeçtiğine ve neyi istediğine. Kararda emin olmak için de netleştirmesi gerekir. Öncesinde küçük hamleler yaparak testler yapmak netleşmeyi kolaylaştırır. Tüm varlıkla, tüm güçle bilinmeyen bir işe girmek yerine, asıl karar öncesinde küçük alanlar oluşturulmalı.
Suya girmeden önce ne kadar derinliği var, ısısı nasıl diye ayağımızı uzatırız önce değil mi?Ben pastane açmadan önce gidip kasasında durduğum,
mutfağında vakit geçirdiğim bir pastane oldu mu? Olmadıysa o kararımızda sağlam durmamız biraz zor.
Bedelini ödemeye insan ne kadar hazırsa o
kadar kararlı olabiliyor aslında. Ölçülmesi gereken önemli bir mesele. Sorumluluğunu
alacak kararlılık kendisinde ne kadar var?
Kararını insan verdiğinde aslında "bu işin bedeline razıyım" demiştir. Bedelini ödemeye insan ne kadar hazırsa, o kadar sağlam karar almış olur.
Önemli bir meseleden biride şudur: Bir insanda sorumluluğunu alacak kararlılık kendisinde ne kadar var? Karar verdikten sonra arkaya dönüp bakmamak gerekiyor. Adım atılacaksa, çok emin başlamak gerekiyor. Markette sadece su için girdiysek; meyve suyu almamak, gazlı içecek almamak gibi...
Her kararında geride bıraktığı, vazgeçtiği bir şeyleri var insanın. Ama aldığı kararında da oluşturması gereken sebepleri var.
- Her kararın bir bedeli var. O bedeli ödemeye ne kadar hazırız?
- Onun için gereken sebeplerin sorumluluğunu alabiliyor muyuz?
Yorumlar
Hayat bizden, kaliteli bir karar için kaliteli vazgeçiş ister. Kaliteli vazgeçiş de bedel ister.
Tüm mesele, insanın o bedeli ödemeye ne kadar kararlı olduğu...