Herkesi Hayaline Alıp; Kimsenin Hayalinde Olmamak

Yumuşak Huylu Olarak Bilinirdi...

Günlerdir lapa lapa kar yağıyordu. Evdeki odun da bitmişti şimdi dışarıya kim çıkıp odunluktan odunu alacaktı? Almaya hiç hali yoktu, herkesi hayaline alan ama kimsenin hayallerinde olmayan abinin.

Hava kararmadan, ev de daha fazla soğumadan, odun almak için giyinmeye başladı. Her zamanki gibi, içten içe söyleniyordu. Tek başına kaldığında söylenirdi kendi kendine. Etrafında birileri varsa da kızgınlığını, kırgınlığını belli etmemeye çalışırdı. İnsanlar da onu yumuşak huylu olarak bilirdi. Oysa evde tek başınayken halini bilmedikleri için öyle zannederlerdi. Aslında birileriyle birlikteyken de, tek başınayken de şükürlü biriydi. Her zaman dilinde şükür eksik olmazdı, tek fark yalnızken şükrüne isyanını eklerdi ve eklediğinin kendi bile farkında değildi...

Bazen mutsuzluğu onu miskinleştirir hiçbir şey yapmak istemezdi. Aslında yıllardır hep bir şekilde çalışan, herkesin her işine koşturan nasıl da böyle birisi olabilirdi? Çok çabalıyordu ama hayat ona beklediklerini vermemişti. Belki de farkında olmadığı isyanından yalnızdı, keşke bilseydi.

Komşuları, hısım ve akrabaları vardı ama onlardan doğru zamanda, doğru şeyleri istemeyi bilemedi… Başkasını düşünerek yaşadı ama hiçbir zaman kendini düşünmek aklına bile gelmedi. Hayatı boyunca, herkesi hayaline aldı ama kimsenin hayallerinde olmadı...

Uzun yıllardır yalnız başına yaşıyordu. Beş kardeştiler, kardeşlerinin hepsi de evlenip kendi yuvalarını kurmuşlardı. Çocukları vardı hepsinin ve mutluydular. Herkesi hayaline alan ama kimsenin hayallerinde olmayan abi de, yeğenlerini, kuzenlerini, çocuğu yaşta olabilecek tüm akrabalarını çocuğu bilmişti. Onlar için her şeyi fazlasıyla yapmıştı. Onlara destek olmak için, maddi ve manevi tüm kaynaklarını kullanmıştı.

Hastalandıklarında veya doğum günü, düğün gibi mutlu anlarında her zaman yanlarındaydı. Kimin ne ihtiyacı varsa hemen koşardı. Sanki tüm sahneler onundu ve her birinde rol almalı gibi davranırdı. O olmasa işlerin yürümeyeceğini zanneder, herkesin onu görmek istediğini düşünürdü.

Ödediği bunca bedel sonunda da; her aşırı bedel ödeyip de, kendisine bedel ödenmesine izin vermeyen gibi, yalnız kalmıştı.

Oysa hayallerinde çocuğu yaşında olan, çocuğu bildiği akrabalarıyla bir arada olmak vardı. Onların geleceklerine göre kendi hayatının düzenini değiştirmiş, onlarla birlikte bir hayat süreceğinin hayalini kurmuştu hep. En çok beklediği terfiyi bile kabul edememişti, şehir değiştirmemek için. Çünkü onlardan ayrı kalmak bile istemiyordu. Bu hayalinde de değildi.

Onların hayallerinde ise, herkesi hayaline alan ama kimsenin hayallerinde olmayan abi hariç herkes vardı... Şimdi de yalnız kalmış, belki bir şeylerin farkına varması için hayat onu yalnız bırakmıştı.

Hayatının hayallerindeki gibi olmadığını düşünürken nasıl da bazı şeylerin işaretini göremediğini fark etti. Sahi onlarla iç içeyken de çok yalnız hissettiği zamanları olmuştu.

Hatta bir gün tüm akrabalar bir araya gelmişler en küçük kuzenlerinin terfi edişini kutluyorlardı. Ama kimsenin aklına herkesi hayaline alan ama kimsenin hayallerinde olmayan abi gelmemişti. Aslında bunu ilk defa da yapmıyorlardı. Nedense onu gördüklerinde ona çok değer verdiğini söylüyorlar ama sonra bir şey olduğunda da ilk unutulan o oluyordu. Bu tutarsızlığı fark etse de görmezden geliyordu herkesi hayaline alan ama kimsenin hayalinde olmayan abi.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanlar bedel ödediklerine değer verirler.”

Bedel ödemek, ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde yürümesi için gereklidir. Değer vermesi için, o bağın güçlenmesi için karşılıklı emek vermek gerekir.

Ama zaman zaman bu bedel dengesini kaçırırız ve tek taraflı bedel ödemeye başlarız. Bu da karşı tarafın nankörleşmesine sebep olur. Bedel ödemekle de aşırılığa gidince, bağımlı oluruz ve etrafımızdakilerin bize karşı nankörleştiğini bile fark etmeyiz.

Çok bedel ödeyen kişi bazen o kadar aşırılaşır ki sorumluluğunda olmayan işleri de kendi sorumluluğu haline getirebilir. Karşısındakinin her işini yapar ancak en ufak bir şeyi eksik yaptığında da çok büyük olay haline gelir.

İlişkilerinde bağımlı olan insanlar aşırı bedel ödediklerinden mutsuz olurlar. İçten içe girdikleri çıkmaz sokaktan geri dönmeleri gerektiğini bilirler. Ama bunu yapabilecek cesareti gösteremezler. Bildikleri yoldan gidip, farklı sonuç beklerler. Ama öyle olmaz. Bedel ödedikçe de her seferinde daha fazla nankörlük görürler.

Keşke bilseydi birilerinin hayallerinde olmak için, birilerinin ona bedel ödemesi gerektiğini, herkesi hayaline alan ama kimsenin hayallerinde olmayan abi...

İlişkilerde Ustalık Hakkında

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı…
İnsanı derinlere daldıran, ilişkilerinde yaptığı hataları gözüne getiren. Ah çektiren ama çözümünü de verdiği için umut veren, toparlanmaya cesaret veren.
İlişkilerde daha güçlü olmak, mutlu ve karşılıklı ilişkiler kurmak adına ilişkilerde Bedel konusunu öğrenmek çok önemli. Bu yüzden İlişkide Ustalık ve Başarı Psikolojisi eğitimlerini herkese tavsiye ederim. Çünkü bu bilgilerle hayat çok konforlu oluyor.
Unknown dedi ki…
Hayat bazen bizden bedellerimizi doğru sıralamamızı isterken ,bizim hayatın kendisine bedel ödediğimizi unuttuğumuzdan dır bu yaşananlar, asıl kime, niçin bedel ödemen gerekiyor soru net aslında. Elinize sağlık çok güzel bir yazı.
GNS dedi ki…
Neguzel anlatmışsınız dengeli bedeli.ellinize saglik
Adsız dedi ki…
İnsan bedel ödeyip, bağımlı olunca, doğruyu yanlışı göremiyor. Söylense bile duymuyor. Teşekkürler elinize sağlık
Gönül Kılıç dedi ki…
Teşekkür ederim ne güzel bir anlatım. Kalıp iyi tut aşırı Bedel ödeyene tam uyuyor. Kendime bir hatırlatma saydım. Sevgilerimle emeğinize sağlık.
Betül dedi ki…
Hiçbir şey sebepsiz olmuyor. Doğru sebepler için çok güzel bir gerçeği tavsiye ediş olmuş. Emeğinize sağlık