İnsanın ilişkileri neden kördüğüm olur?
"Kaç defa tavuğu küçük al, az al derim. Ama gidip çok alır, en büyüğünü alır." diye söyleniyordu. Mutfakta tavuğu pişirmek için hazırlarken. Tavuk, ihtiyacı olan boyuttan çok büyüktü. Ayrıca pişirme torbasına bile sığdıramıyordu. Akşam yemeği için Murat’ın annesi babası ve kardeşi de gelirse beş kişi olacaklardı. Bir buçuk kiloluk bir tavuk yeterdi. Ayrıca "Bu kadar büyük tavuğu da nereden bulmuştu Murat?" kafasında planladığı gibi fırında pişiremeyince düdüklü tencereye zar zor sığdırdı. Pişirmek için ocağı yaktı.
Kızları
da babası gibi hiç yerinde duramazdı. Çok hareketliydi. Odada tek başına
bırakmaya gelmezdi. Ya koltuğa çıkardı ya da sehpaya. Pelin o kadar çok
şikayetçiydi ki bu durumdan. Bütün gün
kızının arkasından ona yetişmeye çalışmaktan ve ortalığı düzenli tutmaktan
yorgun düşüyordu.
Pelin
güzel yemek yapardı. Düzeni çok severdi. Ama bir şeyi pratik ve hızlı
yapamazdı. Mutfakta yemek yaparken bile aklından belli bir sıraya koyardı. Bir
pürüz çıkınca çok gerilirdi. Ne yapacağını bilemez, eli ayağına dolanırdı.
Murat
ise tam tersi çok pratikti. Bazen mutfağa girip yemek yapmak isterdi ama Pelin
buna asla müsaade etmezdi. Bir keresinde menemen yapmak için mutfağa girdiğinde
halıyı bile yıkatmak zorunda kalmıştı. Hatta Pelin Murat'ın menemen yapış
seklini görünce kendi yaptığı menemenden şüpheye düşmüştü. Murat ne bulduysa
koymuştu. Soğan bulamayınca sarımsak, maydanoz bulamayınca nane... Yumurtayı
önce kırıp domatesi sonra atmıştı tavaya. Yani olur mu böyle, her şeyin bir
kuralı var, diye geçirdi içinden mutfakta yemeği yaparken.
Tavuk
pişerken sırada pilav ve salata yapmak vardı. Tavuğu yeni koymuştu ki ocağa
ellerini burnuna götürüp, "Yine çok kötü koktu ellerim" deyip suratını
buruşturdu. Tam ellerini yıkayacaktı ki bir telefon sesi duyuldu. İçerden Murat
sesleniyordu. Sesiyle görüntüsü Mutfakta aynı anda belirdi mutfakta Murat’ın.
Kucağında yine Elif vardı.
Telefonu
göstererek kaşıyla gözüyle “Çok önemli bir aramam var.” der gibiydi. Ama Pelin
çok geç tepki vermişti Murat’a göre. Tam da pilavı yapacakken olacak şey miydi
bu? Murat Pelin’in geç tepki vermesinden olacak ki sert bir ses tonuyla ‘’Pelin,
Elif'i alır mısın? Bir telefon geldi de! “ diye söylendi. Pelin, “Sürekli gelir
zaten şu önemli telefonların. Abartma istersen. Bir de görüntülü aramadır
eminim. Mesajla hallolmuyor mu akşam akşam!" diye homurdandı. Sonra on parmağını
Murat'ın gözüne sokarcasına ellerine bakarak uzatıp "Elimi yıkamadan
alamam." dedi.
Murat eşinin ellerine bakıp söylediğini hiç duymamış gibi ‘’Bu ne biçim bir hareket Pelin. Ne anlatmaya çalışıyorsun anlat da bilelim?" dedi bir çırpıda ve kaşlarını çatarak. Bu esnada Pelin çok şaşırdı eşinin tepkisine. ‘’Yani ben şimdi ellerimi…’’ diyebildi ve kalakaldı öylece. O arada Murat seni görmek bile istemiyorum, diyerek kapıyı çarpıp evden gitmişti bile…
Aralarında hep böyle incir çekirdeğini doldurmayan meselelerden tartışırlardı. Her tartışma nasıl oluyordu da kavgaya dönüp kör düğüm oluyordu. Sonra en ufak bir şeyde tekrardan alevleniyordu. Sonra da “Biz birbirimizi seviyoruz ama neden anlaşamıyoruz? En ufak şeylerden kavga ediyoruz” derlerdi. Peki insanın ilişkileri neden kördüğüm olur?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "Kavganın sebebi tartışmanın sebebi değildir."
Tartışmayı kavgaya çeviren şey tartışma esnasında yapılan şeylerdir. İnsan karşısındaki kişi eşi, çocuğu, annesi, babası veya arkadaşı bile olsa yıllarca zaman geçirmesine rağmen tanıyamayabiliyor. "Meğer hiç tanıyamamışım onu" diyen sözler dökülüyor ağzından.
Gerçekten insan çokça zaman geçirdiği kişiyi tanımayabilir mi?
İletişimde
olduğu kişi kendisinden farklı davrandığında o kadar geçirilen zamana,
paylaşılan güzelliklere rağmen tepki gösterebiliyor ya da hiç iletişim
kurmak istemiyor. Ama hayatta öyle bir gerçek var ki farklılıklarımız…
Ama
insan sahip olduğu farklılıkların avantajını ve dezavantajını göremez.
Her
avantajın bir dezavantajı, her dezavantajın bir avantajı vardır.
Birinin yapamadığını diğeri yapabiliyor. Diğerinin yapamadığını da öteki.
Kriz anında pratik davranamıyor bazısı ama güncelde işleri detayda o kadar kuralına göre yapıyor ki… Yaptığı muhasebe hesabında bir tek hata olmuyor.
Öteki detaya bakamasa da resmin tamamını görüp daha çabuk organize olabiliyor. Belki çok yavaş öğreniyor ama öğrendiğinde de yaptığı işin en iyilerinden olabiliyor.
Ne yavaş
olan seni yavaşlatmak için ne de hızlı olan seni geride bırakmak için yaptı.
Ne
düzenli olan seni dağınık göstermek için ne de dağınık olan sen ortalığı
topladın diye öyle.
İnsan
birbirinden farklı olduğundan hayata verdiği tepkiler, iş yapış şekilleri, davranışları
ve hepsinin toplamında huyları birbirinden farklıdır.
İnsan farklılıkları göremediğinde farklı olanı kötü niyetli zanneder.
Oysa sır başkadır...
Gıcık olsun diye çok konuştuğunu,
Yavaş ya da hızlı hareket ettiğini,
Hayır dediğini,
Ortalığı dağıttığını,
Vaktinde buluşmaya gelmediğini zanneder.
Kötü niyetinden böyle davrandığını düşünür. Oysa insan kötü niyetli olduğundan değil farklı olduğundan böyle davranır.
Kötü niyet kendi çıkarı için başkasına zarar vermek değil midir?
Farklı olmak kötü niyetli olmak değil
çeşitlilik demektir.
Evde hep benden, iş yerinde hep benden, okulda
hep benden varsa işler nasıl döner hiç düşünmez insan. Bir evde bile her makine
farklı bir iş yapar. Bulaşık makinesinde çamaşır, çamaşır makinesinde bulaşık
yıkanır mı hiç? Çamaşır makinesi iyi de bulaşık makinesi kötü mü şimdi?
İnsan iletişimde
olduğu kişinin huyunu bildiğinde asıl meseleyi anlamaya başlar. Aslında “Ha,
demek ki kötü niyetinden değil gerçekten huyu böyle imiş.” demeye başladığında
insanı anlar hale gelir.
İnsanın
asıl meselesi birbirinden farklı olması değil, farklılıkları göremeyip uyum
sağlamamasıdır.
Yorumlar
Ellerinize sağlık keyifle okuduğum bir yazı oldu.