Koşmak…
Hırsla
koşarken ayağı takılıp düşmüştü. Sevda kendini tutamıyor yerde hüngür hüngür
ağlıyordu. Yere düştüğü için değildi bu ağlama, evlilik kararı verdiği adamın onu
yarı yolda bırakmasından düştüğü durumdu onu böyle ağlatan...
Koşmak…
Bulunduğu yerden bulunmadığı yere doğru hızla yapılan bir eylem. Peki, bunu
neden yapar ki insan? Bulunmadığı yerdeki elde edeceği bir kazanç bunu ona
yaptırıyor olabilir mi?
İnsanoğlu çıkarına düşkün bir canlı. Nerede eksikliğini tamamlayacak bir şey varsa ona doğru bir yönelme var. Bir de bulunduğu yerden çok üst bir kazanç onu bekliyorsa bu yönelme koşmaya dönüyor.
Peki, bu kazanç ne olabilir?
Para,
kariyer, sağlık, daha iyi bir ev, başarı,
yüzünün gülmesi, merhamet, neşe, huzur, mutluluk,
beğenilme, saygı görme diye uzar gider liste. Neyi o an eksiklik olarak
tanımladıysa ve bu eksikliği neyin, kimin gidereceğini düşünüyorsa…
Hayatın her
evresinde bu var mı?
Bebekken
onu doyuran, her türlü zorluğuna katlanan annesine,
Biraz
büyüyünce oyuncak aldırmak için babasına,
Babasının
almadığı oyuncakları aldırmak için teyzesine,
Okulda
sırlarını anlatmak için kankasına,
Beğenilmek
için sevgilisine,
Üniversitede
sınıfı geçmek için çalışkan Berna’ya,
Cüzdan olarak kullandığı babasına,
Çok
istediği şirkette staj yapmak için dayısına,
İş
yerinde kendinden çok deneyimli Sevda Hanım’a,
Erkekse
kendisinde eksik olan hazzı katmak için Ayşe’ye,
Kadınsa
kendisinde eksik olan gücü katmak için Ahmet’e bir yönelme yok muydu?
İnsan Koşarken Nerelerde Yanılır?
İnsan eksikliğini gidermek için karşıdakine yönelir. Bu eylem hızlanınca ihtiyacına odaklanamaz. Tıpkı koşarken cüzdanından parasını rahatça çıkaramaması gibi... Peki, sorun nerede başlar?İhtiyacını belirlemeden koşmaya başladığında,
Yöneldiği kişinin de eksikliğini gidermek için birine yöneldiğini unuttur.
İlişki kurduğu kişinin eksikliğini tamamlayamadığında o kişinin kendinden kaçacağını düşünür.
- Toplamda çıkarına değil anlık çıkarına baktığında,
- Hak ettiğinden çok fazla bir çıkara ulaşmak istediğinde,
- Karşıdaki kişiden başkasının o eksikliği gideremeyeceğini düşündüğünde,
- Karşıdaki kişinin kaynaklarının sınırlı olduğunu unuttuğunda,
- Koştuğu kişinin sadece bir vesile olduğunu ve eksikliğini giderecek asıl kişinin o olmadığını unuttuğunda yanılır.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Her tek bir çiftten oluşur.”
İnsanda kadın-erkek, ısıda sıcak-soğuk, bitkilerde erkek-dişi, molekülde artı-eksi var. Yani bir ihtiyacı olan bir de ihtiyaç karşılayan var. Eksikliği olandan o eksikliği tamamlayana doğru bir hareket bu...
Günümüzde
de kime/neye, neden, nasıl koştuğumuzun farkında olmadan bilinçsizce bir koşturma
içinde değil miyiz? Belki bu koşuşu daha bilinçli hale getirmek için kendimize aşağıdaki
soruları sorarak başlayabiliriz:
- Acaba varacağımız bitiş noktası gerçekten bizi mutlu, başarılı yapıyor mu? Bizi daha iyi bir noktaya götürüyor mu?
- Harcadığımız emeğe değecek mi?
- Vardığımız yer hayat amacımıza katkı sağlıyor mu?
- Anlık faydaya/hazza mı koşuyoruz yoksa toplamda faydaya/hazza mı?
Hareketimizi zorunlu kılan, bizi eksik bırakan ve bu ihtiyacımızı nasıl gidereceğimize bakan, nasıl ve nereye koşacağımız ile bizi sınayan acaba bundan razı mı?
Yorumlar