Kim Hatırlamaz ki?...
Önlüğü giydiği ilk gününü…
Okulun ilk sabahını…
Harfleri yeni yeni öğrenmeye başladığı o
dönemleri…
Öğretmenin verdiği ilk “Pekiyi!” yi…
Kim hatırlamaz ki?
Kimi zaman gülerek hatırladığımız, kimi zaman zorluğunu anımsadığımız dönemlerdir bizler için. Belki de ilk defa ailemiz dışında iletişim başlatacağımız bir dönemdir. Çiçekli bahçemiz değil artık okul bahçemizde koştuğumuz heyecanlı zamanlar…
Ödevler, okumaya yazamaya çabalamalar, çiçekli bulutlu çizilen resimler…
Bir yandan çabalarken bir yandan da neyi bekler insan o zamanlarda?
Çocuklar yaz tatilini iple çekerken,
veliler de bir an önce çocuğum ikinci sınıfa geçsin isterler.
Ya da o sene bitse, koca ve zorlu bir
sene geri de kalsa da tatil başlasa derdine düşerler… Her ne kadar tatil
başlasa da aslında öğrenme süreci her zaman devam eder.
Bir sene bitse de şimdi sırada ikinci sınıf vardır, daha kolayını umarken gittikçe zorlaşan dersler. Oysa hayat da öyle değil midir? Bir soru sorulur ve marifet kazandıkça daha zor soru gelir.
İşte bu şekilde bir döngü ile geçen 12 sene...
Ebeveynlerin kullandığı benzer cümleler…
“Evladım şu üniversiteye bir kapağı at
da, sonra ne istersen onu yap.”
“Benim bu hayattaki tek hayalim seni
üniversite kapısından içeriye girerken görmek.”
Bu cümleler bir yana, sıra üniversiteye geldiğinde herkes bitti sanırken, aslında hikâye şimdi başlar.
Hayat doğru tepkiyi vermeyi bekler oysa…
“Yeter ki bir yere girmiş olayım.” diye yapılan
üniversite tercihleri ile son mutsuzluklar…
“Puanım nereye yeterse onu yazarım, ben zaten kısa yoldan para kazanmanın yolunu bulurum.” diyen ancak sonrasında hayal kırıklıkları ile ortada kalan çocuklar…
Ve yanlış kapıyı çalıp başlayan bir üniversite hayatı…
Plansız başlayan ve sonrasında sadece anlık keyifler üzerine kurulmuş bir 5 yıl…
Açlık
neredeyse, hareket orada…
Oysa önce bir açlığı olmalı insanın.
Amacı doğrultusunda ne işi yapacağım veya kim olmalıyım ya da nasıl rızkımı
kazanmalıyım diye bir açlığı. Çünkü onu o açlık harekete geçirecek ve hedefi, bedelleri
o yönde olacaktı.
Ve sonunda marifet kazanacağı o açlığı yönünde planlar yapmak.
İşte bunun farkına varmadan ya da işin gerçeğini anlamadan yapılan seçimler ve mutsuz başlayan üniversite hayatı…
Ya mezun olduktan sonra?
O zaman hayatın gerçeği insanın gözleri önüne serilir, “Eyvah, mezun oldum, ya şimdi ne olacak?” sorusuna cevapsız kalan insanlar…
Şimdi ne yapsın bu insan?
Nereden başlasın ve nasıl adım atsın?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki, İnsan oluşturduğu sebeplerin sonucunu yaşar ve sebep oluşturmadan sonuç beklemek çok büyük bir yanılgıdır.
İnsan hedefsiz yapılan seçimler
sonucunda yanlış kapıdan girebiliyor. Düşünmeden, plan yapmadan geçen yıllar
ile yeniden başlamak zorunda kalıyor.
Bir şekilde mezun olduğunda da ona altın
tepsi ile bir şirketin anahtarının sunulacağını zannediyor…
Ve zanlarına devam edip “E zaten bu
böyle olmalı değil miydi, falanca arkadaşımın babası onu şirketinin başına
getirmişti.”
“Hatta bir arkadaşım hiç emek vermeden alanında önde bir şirketten iş teklifi almıştı.”
Hâlbuki insan bir başkasının sonuçlarını en ince detayına kadar merak ederken, hangi sebepleri oluşturduğunu hiç merak etmez. O insanın emekleri bir anda silinir zihinlerden.
Bu hayatta tesadüf diye bir şey yoktur…
Hiçbir başarı tesadüf değildir, bir çaba olmadan alınan sonuç varsa, o da sürekli değildir.
Peki, ne yapmalı, bir daha başlasa neyi
değiştirmeli?
Öylesine, herkes gibi, herkes söylediği için bir üniversite okumak yerine “Peki, ben kendimi nerede görmek istiyorum?” diye düşünmeli.
Sen,
Kim olmak istiyorsun 5 yıl sonra?
Ne yaparak geçimini sağlamak istersin?
Hayata sunduğun katkın ne olsun?
Peki ya iletişim kurdukların?
Ve hangi mesleği seçersen tüm bu isteklerine uyumlu olursun?
İnsan üniversite seçimini öylesine değil,
Herkes okuman gerekiyor dediği için
değil,
Doktor, avukat, mühendis olmak
diğerlerine göre daha popüler olduğu için değil,
Kendi olmak istediği kişiye uygun yaptığında mutlu olur bu hayatta.
İnsanın seçimleri hayat kalitesini belirler ve seçimleri üzerinde düşündüğünde insan gerçek başarıyı yakalayabilir.
O zaman yaptığı işin hakkını verebilir,
“Eyvah mezun oldum!” değil,
“İyi ki mezun oldum” diyebilir.
Yorumlar
Emeğinize sağlık 🌼
Ellerinize sağlık
Eyvah mezun oldum değil, iyi ki mezun oldum diyebileceğimiz, güzel sebepler oluşturup helal rızık kazanlardan olabilmek ümidiyle..☺️