Sığınma Talebi
Son
otuz kırk yıldır medya organları aracılığı ile sıklıkla duyduğumuz bir kavram, sığınmak.
Meksika
körfezinden Amerika’ya sığınanlar, savaştan kaçıp ülkemize ve başka ülkelere sığınanlar ya da fakirlikten kaçıp Avrupa ülkelerine sığınanların haberleri bize ulaşmakta.
Duyduğumuz
bu haberlerde insanlar hep bir zorluk sebebiyle sığınmak isterler. O zorluktan kaçınca mutlu ve başarılı
olacaklarını düşünürler.
Ama
aslında sığınmak, insanların temel ihtiyaçlarından bir tanesidir.
Bu
nedenle hayatın içerisinde kullanırken, bu kavramın arkasına mutlaka ‘’talep’’
kelimesini ekleriz. Çünkü aslında ihtiyacımız olan bir şeyi elde
edebilmek için ricada bulunuruz.
İşte o zaman ihtiyacımızın adı sığınma
talebi olur.
Hayat insanlara ihtiyacını veriyorken neden bazı insanlar sığınma talebinde
bulunur?
İnsanlar
ülkelerinde çeşitli sebeplerle barınma problemi yaşarlar ve başka ülkelere
sığınırlar.
Ya
da kadınlar evlerinde can güvenliği olmadığı için devletin güvenli kurumlarına
sığınırlar.
Ya
da evsizler, sokakta kalmış çocuklar, gençler yemek yemek ve
barınmak için kurumlara sığınırlar.
Kimlerden gelir sığınma talebi?
Sığınma hissiyatı, güvenliği
bozulmuş olan, tehlikeli durumda, korunmaya muhtaç olanlardan gelir.
Artık
bulunduğu ülke, bulunduğu ortam, yanında bulunduğu kişiler tehlike oluşturmaya
başladığında, zarar görmeye başladığında, insan güvenli olan bölgeye, ülkeye, kişilere
sığınmak ister...
İnsan
bu hayatın içerisinde, hayatta kalabilmek için bir başkasına sığınır.
Bir
zarardan uzaklaşmak için kendisine fayda verecek kurum, kişi ya da kişilere
sığınır.
İnsanın somutta sığınma talebinin ardında daha soyut bir sığınma ihtiyacı vardır.
- Tehlikeden ziyade sürekli tehlikedeymiş gibi hissetmesi gibi.
- Korkulacak durumdan öte zihninde korkularla yaşaması gibi.
- Sığınılacak durumdan çok hep sığınmaya muhtaç olduğunu düşünmesi gibi.
Can güvenliği olmadığını düşünen insan ne kadar uzun yaşayacağını düşünür?
Aç kalmaktan korkan insan hep
aç kalacağını mı zanneder?
İnsana sığınan, kaç
gün sığındığı yerde huzur bulabilir?
Hangisi
daha üstün gelir?
Hangisi daha çok ve uzun süre etkiler insanın hayatını?
İnsanın doğru tepki verebilmesi için gerçeği bilmeye ihtiyacı vardır.
Korku
nedir? Korkulacak şey ne? Korkunun gerçeği ne?
İnsan bunu
bildiğinde, korkuya karşı verdiği tepki de doğru olmaya başlar. Tedbirli
olmaya başlar.
Bu
hayatta en tedbirli canlılardan biridir ağaçlar...
Sonbaharda güneşli gün sayısının daha kısa ve az olması,
Soğuk havanın toprağı dondurması sebebiyle,
Topraktaki suyu çekmekte zorlanan ağaç, yapraklara çok fazla su gerektiği için
yapraklarını döker.
Ona güzellik katan ağacın en önemli unsuru yaprak artık onun için faydasızdır.
Ve ağaç tedbir almak zorundadır. Vazgeçemezse
o yapraktan kendisi zarar görecektir.
Peki insan?
Fayda vermeyen yiyecekte,
Fayda vermeyen arkadaşta.
Fayda vermeyen işte.
Fayda vermeyen ilişkilerde,
Fayda vermeyen bilgide,
Fayda vermeyen ilimde,
Ağaç
gibi tedbirli davranabiliyor mu?
Artık ona fayda vermeyenden vazgeçip doğru tepkiyi verebiliyor mu?
İnsan
dününe göre daha iyi hale getirmeyecek olanla mesafesini doğru ayarlayamaz çoğu zaman.
Ağaç
nasıl ki o yapraktan vazgeçmezse zarar görecektir, insan da fayda
vermeyenden uzaklaşmadıkça zarar görmeye başlayacaktır.
Hayat ve doğa gibi insan da gelişen, değişen bir canlı. Dün fayda veren bugün fayda
vermemeye başlayabilir.
Bu
durumun farkına da insan, ancak ilimle varabilir.
Faydalı ilim ve faydasız ilim
Deneyimsel
Öğreti gerçeğin ilmini öğretir. Dünümüze göre daha iyiye götürecek faydalı
bilgiler verir.
Sığınmanın
kavram karşılığını bilen insan, doğru yere sığınır. Ancak o zaman sığınma
ihtiyacı giderilir ve bundan çok fayda görür.
Tam zıddında fayda vermeyen her şey yüktür.
Faydasız bilgi, faydasız yiyecek,
faydasız çevre, faydasız toplum...
Tıpkı
sonbaharda yaprağın ağaca yük olması gibi...
O
yüzden sığınılacak, tedbir alınacak, uzak durulacak en önemli şeydir faydasız
bilgi...
Rabbimiz faydasız ilimden sana sığınırız...
Yorumlar