"Daha Çok Zamanım Var!"
Bugün insanların en çok yakındığı şeylerden bir tanesi zamanın yetmemesi. Gerçekten zaman yetmesi gereken bir şey mi? Yoksa bilinç verilip bir hedef doğrultusunda değerlendirilecek bir kavram mı?
Şu cümleler size de tanıdık geliyor mu?
"Zamanım yok dinlenmeye!"
Zil sesine zar zor uyanabildi Seher. Kapıyı açmaya giderken, sepetten taşmış kirli çamaşırlara takıldı. Gelen kişi her hafta temizliğe gelen Fazilet Hanımdı.
"Günaydın" dedikten sonra “Mutfakta bulaşıklar birikmiş oradan başla istersen Fazilet Hanım.” dedi.
Odasına gidip kapıyı kapattı ve uyumaya devam etti. Ne de olsa hafta sonu dinlenmek, öğlene kadar uyumak onun da hakkıydı. Hafta içi çalıştığından temizliği hafta sonu yaptırıyordu. Hafta içi yetiştiremediği ne varsa Fazilet Hanım hallederdi. Öğlen 12 gibi uyandı. Elini yüzünü yıkadı. Fazilet Hanım işlerin çoğunu bitirmişti. Bu kadar kısa sürede bu kadar işi nasıl yaptığına da şaşırıyordu. Kahvaltısını hazırladı. Kahvaltı ederken, bir taraftan da arkadaşlarının hafta sonu sosyal ağlardan yaptığı paylaşımlara göz atıyordu. Kendisi de birkaç şey paylaştı. Abone olduğu sitelerdeki videoları izledikten sonra, saat çoktan üç olmuştu.
Rahat rahat yetişirim!
Seher "Canım nasılsın?" dedi ve ekledi "Malum evde temizlik var. Bugün yemek işini dışarıda mı halletsek?”
Kerem; "Tamam seni saat beş gibi alırım, bugün mesaim erken bitiyor." dedi. Seher, saatine baktı “Oooo daha iki saat var, yetişirim. Acaba duş mu alsam, kahve mi yapsam?” diye geçirdi içinden. Biraz zaman geçtikten sonra hazırlanmak için duş aldı, giyindi. Saçlarını fönledi.
Makyaj yapmayı çok severdi. Aynanın karşında saatlerce durabilirdi. Makyajını yaparken "Dur bir annemi arayayım." dedi. Laflarken bir kahve koydu. Annesi ailede olup biten ne varsa anlattı Seher’e. O esnada alttan eşi Kerem arıyordu. Kerem dakikti. Zamanından önce görüşeceği yerde olurdu. Seher telefonu telaşla açtı "Canım birazdan iniyorum aşağıya, hazırlığım bitmedi" dedi. Apar topar giyindi makyajını tamamladı. Aşağı inip arabaya binince her zamanki tartışmaları başladı.
Kerem'in "Her zamanki gibi yine geç kaldın Seher!..." demesiyle Seher; “İnan ben de geç kalmak istemiyorum ama her defasında yetişmeye çalışıyorum ama gerçekten yetişemiyorum. Zaman bir türlü yetmiyor.” diye alttan almaya çalıştı.
İnsanın hayatta düştüğü en büyük yanılgılardan bir tanesi: “Daha zamanım var.” demesi
İnsanı zaman konusunda oyalayan en büyük tuzak “Nasıl olsa vaktim var.” düşüncesine inanması. Hayatta hep öyle olmaz mı? İnsanoğlu bir şeyleri ertelemeye meyillidir. Üretimde veya faydaya yönelik yapmak istediği şeyler vardır. Kendini geliştirmek ister, daha ihtiyaç gören biri haline dönüşmek ister, uzun zamandır kendisine geçmişte iyiliği dokunan bir arkadaşını aramak ister. Ama hep aynı cümleleri kurar...
“SONRA ararım.”
“SONRA katılırım şu eğitime.”
“SONRA yardım ederim, hem canım vakit bulamıyorum ki işleri bile yetiştiremiyorum.” der.
Gerçekten mi?...
Önemli olan
zamanın çok olması değil, sahip olduğum zamanı değerlendirebilmek.
İnsana verilen bir süre var, bu hayattaki sınavlarını verebilmesi için. Eğer belli bir süre varsa insandan da beklenen bu süreyi en verimli şekilde kullanabilmesidir.
Hayatına iyi işler sığdırabilmiş insanlara verilen süre ile, hayatında bir yere varamamış insanların yaşadığı süre, hemen hemen aynı. Peki ne oluyor da bazı insanlar hayatında taş üstüne taş koyup bir duvar örerken, bazıları o taşları dağınık bir şekilde sağa sola savrulmuş olarak bu hayattan göçüp gidiyor?
Erken kalkan yol alır, derler…
Hayata baktığımızda hiçbir hayvanın;
- “Bugün de zaman yetmedi, şu kuş yuvamı tamamlamaya"
- "Bugünkü avı da yetiştiremedim, gün yetmedi.” dediğine şahit olmayız.
Yapması gereken işleri tam da yapması gereken zamanda yapar bir arı. Yılan tam da kış uykusuna olması gereken zamanda yatar. Horoz tam da ötmesi gereken saatte öter. "Bugün de geç öteyim" demez. Çünkü güneş doğarken er başlarlar.
İnsan ise kurduğu alarmı bile on kere erteleyebiliyor. Her defasında "beş dakika daha, sonra kalkarım" diye düşünebiliyor.
Karar verilen bir işe hemen başlayabildim mi?
İnsan bir işe koyulmak için karar alır ama sonra o işi erteler. Erteledikçe o iş büyür.
Deneyimsel Öğreti der ki; “Ertelenen her şey büyür.”
Karar verdiğimiz bir iş varsa hemen yapabiliyor muyuz?
İster çamaşır, ister bulaşık, ister yetiştirilmesi gereken bir yazı... İnsan neyi ertelendiyse mutlaka o iş büyür.
"Zamanım olunca sonra yaparım." dedikçe yapacağı şeylerin biriktiğini görür.
"Bana zaman yetmiyor ki!" dedikçe kendini de yetersiz görür.
İnsanın bu hayata iyi işler sığdırabilmesi için çok geniş geniş zamanı olması, bir yanılgıdan ibaret değil midir?
Oysa insan az bir zamana da, bir çok şey sığdırılabilir.
Küçücük kalbine, O'nun sevgisini sığdırabildiği gibi...
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Teşekkürler hatırlatma ve farkındalık İçin.
Gecikmeleri sebebi...
Çok güzel bir konu ve detaylı güzel farkındalık oluşturabilecek bir yazı ve uygulanabilir stratejiler
Teşekkürler
Kalemizine sağlık…
Zamanın kıymetini bilip üretimde kalmak mı yoksa tüketim ve şikayetle verilen zamanı israf etmek mi?