Evlilik ve Kadın
Akşam saati hava kararmak üzere, hafif yağmur
çiseliyor.
Sokak çok kalabalık. Geniş cadde arabalarla
dolu.
Arabalar, kaldırımlar, insanlarla dolu.
Herkes akşamın bu saatinde evlerine ulaşma
telaşında.
Füsun da minibüsü durdurmak için koşmaya başladı.
Fakat minibüsler o kadar dolu ki...
Her minibüs gördüğünde hızla geçen arabaların arasından koşarak geçiyor.
Şoförün “yer yok” anlamındaki el hareketinden
sonra kaldırıma geri dönüyor.
En sonunda bir tanesini durdurmayı başarıyor.
Eve yetişmesi gerekiyordu Füsun'un. Çünkü misafirler birkaç saat
sonra gelmiş olurdu. Yemek mi? Çoktan halletmişti onları.
Pratik yaşam mı? Günü kurtarmak mı?
Dondurulmuş ıspanaklı börek yarım saatte hazır,
Milföy hamurundan tatlısı hazır,
Pastaneden alınan jöleli pasta,
Marketten konserve yaprak dolması...
Ve yanına evde demleme çay!
“Ne yani daha ne olsun, ben çalışan bir kadınım” dedi içinden. Kendini pratik bir kadın olarak gördü ve gururlandı!
Füsun sadece Muhasebe elemanı değildi ki;
- Çocuğunun annesi,
- Rıza’nın eşi,
- Annesinin biricik kız evladıydı.
Evlendiklerinde Rıza; “Çalışmasan da olur, rızkı veren Allah değil mi? Ben çalışırım sağlığım olsun. İsteklerimizi biz kontrol edelim yeter ki. Harcamalarımız ihtiyaç dahilinde olsun.” demişti.
Füsun da; “Nasıl yani? Hiç mi bir şey
istemeyeceğim senden? Ben canımın çektiğini almak, istediğim kıyafeti giymek; istediğim zaman
tatil yapmak isterim. Bunu sadece senin paranla yapamayız Rıza.” deyip, lafı ağzına tıkmıştı.
Füsun için evlilik kavramı demek kadın ve erkeğin eşit olmasıydı. Rıza da para kazanıyor, o da para kazanıyordu. Mali Müşavirlik belgesini almış olsa, Rıza’dan daha fazla kazanacaktı. Hayalindeki eve çıkacak, altına araba alacak, çocuğunu özel bir okula verecekti. Hayalleri vardı. Bu hayaller için Füsun bol bol mesai yapmalıydı, mesaiye de gönüllüydü. Başka türlü yaşam mümkün değildi.
Fakat Rıza aynı şekilde düşünmüyordu, evlilik demek; ben demek değil, biz demekti. Evde babanın sözü geçmeliydi. Çünkü tüm canlılarda kim güçlüyse o lider olmuyor muydu? Kadının gücü fiziksel olarak, erkeğin gücüyle aynı olamazdı. Bunu da bir yerlerde okumuştu.
Kadında estetik; erkekte güç...
Hayatın
içinde çabalarken, kadın olsun erkek olsun farkında değiliz neyi neden
yaptığımızın.
Kadının hayata kattığı,
- Güzelliğin,
- Estetiğin,
- İnceliğin,
Erkeğin ise;
- Gücünün,
- Koruyuculuğunun, ne kadar ihtiyacımız olduğunun farkında değiliz.
Farkına
varamadığımız içinde bir şeyleri karıştırmışız hayatta.
Sonra
bakıyoruz ki herkes çok mutsuz bulunduğu yerde. Çünkü orası kendi yeri değil.
Seçimlerimizin sonuçlarını yaşıyoruz.
Aradan uzun zaman geçti. Evlilik, iş hayatı,
sorumluluklar, mesailer Füsun'u yıpratmıştı. Yorgun geldiği zamanlar çoğunlukla
oluyor, evde en ufak bir meselede sesi yükseliyordu. Çünkü yıpranmıştı, aynı
anda bu kadar şeyi yapmak çok yorucuydu. Bu tempo kendi seçimiydi.
Hayallerinin birçoğunu gerçekleştirmiş fakat zaman da ondan bir şeyler götürmüştü.
Füsun yaşıtlarından 5-6 yaş daha yaşlı
görünüyordu. Göz torbaları çıkmış, saçları ağarmış, yüzündeki çizgiler
artmıştı. Fast food yaşam sebebiyle vücudu dengesiz kilo almıştı. Sindirim
sistemi de bozulmuştu.
"Sonuçta paramı kazanıyorum, neden estetik yöntemlere başvurmayayım ki?" dedi sesli sesli. Aynanın karşısına geçti, eliyle yüzüne dokundu ve yapacaklarını sıraladı;
- "Kilolarımı zayıflama haplarıyla çözerim."
- "Alnımın ortasındaki derin çizgiye botoks yaptırırım."
- "Göz altındaki torbaları aldırırım."
- "Hazır onlar alınırken, kaşım da hafif kalksa mı?"
- "Yüzümdeki çizgilerle vedalaşma vakti geldi de geçiyor bile. Onu da biraz gerdirip daha genç görünebilirim."
Gerçek ve sahte...
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi derki; “Her sahte çözüm yan etkiyle gelir.”
İnsan vücudu, sahteye tepki verir. Zayıflama haplarını alan vücut da buna tepki verir. Zamanla yan etkileri oluşur.
Bize ait
olan gidince elimizden,
Para ile
satın almaya çalışıyoruz estetiği, güzelliği...
Gece
kremi, gündüz kremi...
Kırışık
giderici, yaşlanmayı önleyici maskeler...
İnsan gerçek yaşamdan, sahte yaşama doğru yol alıyor.
Füsun'un bulduğu sahte çözüme eşinin rızası yoktu. Fakat Rıza’yı dinleyen kimdi? Füsun estetik merkezinden randevusunu almıştı bile... Emekli olmaya az kalmışken, yakında anne anne olacak bir kadın, neden genç görünmek için çaba harcıyordu? Oysa Füsun yaşlansa da, kamburu çıksa da, bir ömür seveceğine söz vermişti Rıza. Bir ömür boyu "evet" ti onun eveti. İki dünyalarına da hazırlık demekti Rıza için evlilik...
- Onun gözlerinin rengini değil, bakışını seviyordu.
- Onun son moda elbisesini değil, duruşunu beğeniyordu.
- Onun konuşmalarını değil, tebessümünü beğeniyordu.
- Onun kariyerini değil, anneliğini, merhametini seviyordu.
Gerçek ve uzun ömürlü evlilikler de olması gerekende bunlar değil miydi?
"Bunları o da görebilse keşke" dedi sessizce...
İyi biliyordu, burası yaşam alanı değil, sınav alanıydı.
Nikahta "evvvet!" derken, aslında "birbirlerinin sınavı olmaya 'evet' " demişlerdi.
Yorumlar
Teşekkürler :)
Sınavı unutmayanlar olalım inşaAllah
Kaleminize kuvvet olsun ��
Gercek güzellikleri ve gücü fark eden ve yaşayanlardan olmak nasip olsun dilerim...
yazının devamını beklerim :)
Oysa her sorumluluk olgunlaşınca ya kadar bir şeylerden vazgeçmemizi istiyor...
Teşekkürler kalemizine saglik