Bize Işık Tutup Yol Gösterecek Kimse Yok mu?
Bir yelkenli, rüzgârın yönünü anlamayan bir kaptan ile ne kadar ilerler?
Bir domates, topraktan, güneşten
anlamayan bir çiftçinin elinde nasıl yetişir?
Bir kumaş, ölçü almayı bilmeyen
bir terzi elinde nasıl elbise olur?
Bir sebze, yemek yapmayı bilmeyen birinin elinde nasıl lezzetli olur?
Bir firma, nasıl yöneteceğini
bilmeyen bir yöneticinin elinde ne kadar kalabilir?
Bir evlilik, ailenin ne olduğunu
bilmeyen eşlerle ne kadar sürer?
Bir çocuk, yetiştirmenin ne
olduğunu bilmeyen bir anne baba ile, hayata nasıl hazır olur?
Hepimiz, dünyaya geldiğimiz andan itibaren öğreniyoruz.
- Karnımızı doyurmayı,
- Yürümeyi,
- Konuşmayı,
- Okumayı,
- Yazmayı,
- Koşmayı…
Ama bir yerden sonra öğrendiklerimiz nasıl
oluyor da, hayatımızı idame etmemize, mutlu ve başarılı olmamıza yetmiyor?
Okula gidince hayata hazır olacağımızı zannediyoruz. Ama okulda okuduklarımız gerçekten de bizi hayata hazırlıyor mu?
Mesela;
- Nasıl eş seçilir öğreniyor muyuz okulda?
- Veya nasıl çocuk yetiştirilir?
- Ya da nasıl iş kurulur?
- Daha basiti, mezun olunca, kendi doğurduğum çocuğa "nasıl odasını toplatabilirim?" biliyor muyum?
- Ya da eşimi bir kerede alışverişe gönderebiliyor muyum?
Hayat ne kadar da zor ve karmaşık diyoruz, oysa...
Her şeyi bırakıp gitmek geliyor içinden insanın.
Yeni bir hayat kurmak,
Başka çocuklar doğurmak,
Başka iş yerinde çalışmak,
Yeni bir eşle evlenmek...
Hayal etmesi bile güzel. Ama çözüm gerçekten de bunları yapmak mı? İnsan köşeye sıkıştığında her şeyi bırakıp gidesi geliyor ama çözüm gerçekten de gitmek mi?
Yok mu bu hayatı, insanları anlamanın bir yolu?
Elbette var. Birileri sözünü
dinletti, birileri başarılı oldu, birileri mutlu oldu. Peki nasıl yapabildiler?
İşte mesele hayatın gerçeklerini öğrenmek. "Ne yaparsam ne olur?" Onu bilmek.
Çünkü aslında bu hayatta her şey
öyle tutarlı ki. Belirli sebepler belirli sonuçları doğuruyor. Biz bu
bağlantıyı kuramadığımız için, neyin neden kaynaklandığını anlayamıyoruz.
- Kışın üşüyorum,
- Yağmurda kalınca ıslanıyorum,
- Ateş elimi yakıyor,
- Denize ve yeşile bakmak beni sakinleştiriyor.
Bu kurallar aslında, hayatın her alanında var.
- Mutlu olmanın,
- Başarılı olmanın,
- İkna etmenin,
- İş kurmanın,
- Çocuk yetiştirmenin... Hepsinin kuralları var.
Bunlar değişmeyen kurallar, hayatın yasaları ve yasa herkes için geçerli. Birileri için farklı işlemiyor.
Ancak çalışan başarılı oluyor.
Az olan daha etkili oluyor. İmkân
insana mutluluk getirmiyor. Hayatımda aşırı olan her şey bana zarar veriyor.
Bunlar bildiklerimiz. Peki ya bilmediklerimiz?
Bu dünyayı yaratan, yasaları da yaratmış. Biz bunların bir kısmını zaman içinde öğreniriz. Ama bilmediklerimiz bizim yanılmamıza, yanlış yapmamıza sebep olur.
Yasayı bilirsek ve uygularsak ne olur? Bilmek ve uygulamak; insanın hayatını toparlamasını sağlar. Hayatımdaki düğümlere ne sebep olur?
Dengeleri ne bozar?
Ne mutsuz eder?
Bunları bilince, beni
toparlayanı da, hayatımı iyileştireni de öğrenmiş olurum.
Hayat zannedildiği kadar zor ve karmaşık değil.
Sadece biz doğru sebep sonuç ilişkisini kuramıyoruz.
O işi çok isteyince, öz geçmişimde oynama yapabiliyorum. Ama düşünmüyorum ki, her yalan mutlaka bir gün ortaya çıkar.
O evi çok isteyince, bir ömür ödemem gereken bir borç yükünün altına imza atabiliyorum. Yasayı bilmeyince, kazancımın neden bereketi yok anlayamıyorum.
O adama aşık olunca, işsiz olması gözüme batmıyor; “Ben çalışır ona bakarım” diyorum.
Yasayı bilmeyince, eşimle anlaşamama sebebini, aramızdaki çekimin bitmesi zannediyorum.
O kızı imkânlarımla tavlıyorum. Ama yasayı bilmeyince, imkânlarım elimden gidip de kız beni terk ettiğinde, "her şey yalanmış" diyorum.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Miktar arttıkça etki azalır.
Defalarca bir şeyi söylemem, karşımdakini bir gün ikna etmemi sağlayacak sanıyorum. Ama ikna etmenin yasasını bilmiyorum.
- Tıpkı rüzgârın yönünü anlamayan kaptanın, yelkenlisinin batmayacağını düşünmesi gibi.
- Topraktan, güneşten anlamayan çiftçinin, domates yetiştirebileceğini zannetmesi gibi.
Hayat doğru sebep sonuç ilişkisi
ile yani yasaları bilince çok konforludur.
Hayat zannettiğimiz kadar uzun değil. "Bilmiyordum, duymadım" deme şansımız da yok.
Bize yol gösteren, ışık tutan mutlaka olacak,
Deneyim Transferi yapan birileri mutlaka olacak,
İşte o ışığı tutan, çıkış yolunu gösteren kaynağı bulmak,
Ve doğruluğundan emin olmak bizim sorumluluğumuz.
Çünkü; bu hayat bizim...
Yorumlar