“Hep ilgili bir
adamdı, özenli davranırdı. Üzerime titrer, üşümeden üstümü örterdi. Hassastı,
kırıldığımı hemen fark eder, yüzümü güldürmeye çalışırdı. İkramlıydı, "beğendim" dememle ne istesem alırdı. Hevesliydi ikimize, biz olmaya. Şimdi evlenince ne
değişti sanki? Bize ne oldu böyle?”
Genç kadın epey
duygusal… Eşiyle hep dip dibe olmak istiyor. “Çünkü evliysek başka ne olabilir
ki? İki insan kavuşmak için evlenir. Eee, kavuştularsa, hep kavuşmuş gibi davranmaları
gerekir, öyle değil mi? Televizyon izlerken dizi dizine değmeli. Uyurken de… Devamlı
birbirleriyle vakit geçirmeliler. İş yapmadıkları her an, birbirlerine
bakmalılar. Mümkünse çok da işleri olmamalı. Adam devamlı hayran hayran
izlemeli bir tanecik eşini. Böyle bir kadınla evlendiği için çok şükretmeli. O
yüzden incitmemeli, kıyamamalı..." diye düşünüyor.
Ve daha tonlarca beklenti. İnsan bir ilişkiye başlarken zihninde ihtiyaç hissettiği, aradığı şeyleri bulma ümidiyle onay verir. Bulamadığını hissettiğinde de reddeder. Yani kabulü de reddi de zihnindeki arayışına göredir. Kendine bir eş seçerken: "Acaba aile olabilir miyiz bu adamla yada kadınla?" diye bakmaz. Peki, neye bakar?
- Annesinden
göremediği tatlı dile,
- Babasında
hissedemediği özgürlüğe,
- Bulamadığı ilgiye,
- Tatile
gidebilmeye,
- Arabaya
binmeye,
- Rahat ettirilmeye,
- Mutlu edilmeye,
- Fark edilmeye...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: "İnsan ne isterse ona doğru hareket eder."
Neyi ister insan? Anlık düşünürse anı ister. Düşünce mesafesi uzarsa, 20 yıl sonra da isteyebileceğine yönelebilir.
İleriye bakınca, başka şeyler devreye girer. Başka kriterleri görür insan. İnsan ya ileriye dönük istekte bulunur, ya da ana dönük...
Öyleyse hangi istekte daha az yanılır insan? Daha başarmış hisseder?
Genç kadın da aslında
hepimiz gibi isteğinin peşindeydi. İsteğine ulaşınca mutlu olacağını
düşünüyordu. Her istek, mutlu eder miydi insanı?
Tüm bu aktifleşmeler, talepler, eşini ondan daha da uzaklaştırdığını fark edemiyordu. Daha çok söylerse, daha ikna edici konuşursa, daha detaylı anlatırsa, ilgisini çekebilirdi. Böylece talebinin karşılık bulacağına inanıyordu.
Tüm bu aktifleşmeler, talepler, eşini ondan daha da uzaklaştırdığını fark edemiyordu. Daha çok söylerse, daha ikna edici konuşursa, daha detaylı anlatırsa, ilgisini çekebilirdi. Böylece talebinin karşılık bulacağına inanıyordu.
İnsan hayatında kendi çapında, isteklerine ulaşırken küçük büyük problemler yaşar. Her yaşadığı problemle beraber yaptığı şey ne ise, onun miktarını daha da arttırmakta bulur çözümü. Böylece ulaşacaktır hayal ettiklerine.
Sonucu neden isteriz?
İnsan bunun bir çözüme ulaşmadığını niçin göremez? Çünkü isteği aktifleştirir onu… Sadece isteğine ulaşmaya odaklanır. Yöntemin doğruluğunu, işe yararlığını denetleyemez olur. Yaptığı hamleleri denetlemekten uzaklaşan insan, daha da sonucu istemeye başlar. Çünkü konsantrasyonu sadece isteğine ulaşmaya yönelmiştir. Her sonuç isteğiyle beraber, kişiyi o sonuca götürecek sebeplerden uzaklaşır insan. Neden önemli olsun ki, sebepler?Sebepler, insanın en etkili olduğu yerdir
Sonucu belirleyemez insan... Sadece sebep oluşturur. Nereden belli?- Dişçiden ödü kopar. Ama sonuçta çok tatlı bir doktor, neredeyse hiç canını yakmadan hallediverir işini.
- Sınava çalışır çalışır çok çalışır. Ama tam sınav günü rahatsızlanır. İstediği sonucu alamaz. Sonra da "iyi ki öyle olmamış" diyebilir.
- Saçlarına özenir, maşa yapmıştır o gün. Birden yağmur bastırır. Yağmur sonuçtur, değiştiremez. Ama şemsiye gibi bir tedbir sebebi, saçlarını çalı süpürgesi olmaktan kurtarabilir.
Adama: “İlgilenmiyorsun benimle!” diye patlamaz. Niçin bu kadar ilgiye ihtiyaç duyuyorum, kısmına konsantre olur. İhtiyaç duyduğu ilgiyi, ilgiye olan bağımlılığını çözmeye çalışır.
Sevgi dilenilmez...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi derki: "Sevgi dilenilmez, hak edilir." İnsan ancak kendi dönüşümünü etkileyebilir.Ve böylece, tüm odağı sonuca ulaşmak değildir. O zaman daha da görebilir olur insan. Neleri:
- Gerçek sevgiyi,
- Gerçek iletişimi,
- Gerçek başarıyı,
- Gerçek mutluluğu
- Gerçek amacını,
- Gerçek hedefini,
- Gerçek bedeli...
- Yapması gerekeni,
- Yapmaması gerekeni,
- Niçin yapması gerektiğini,
- Kim Kimdir? i,
- Kaybını ve kazancını bilir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: "Hiçbir soru, cevapsız gelmez…" Çünkü her bir problemin mutlaka çözümü vardır yaşamda.
Cevap ise soruyu görmek kadar yakınında...
Yorumlar
hayat kolay bir yer aslında...
Yanında Kim Vardı aslında.
Teşekkür ederim çok güzel bir yazıydı.
Düşündürücü, ilişkileri tekrar gözden geçirten, isteklerim, beklentilerim ne kadar doğru? sorusu akla geliyor.
Ellerinize emeklerinize sağlık, çok güzel bir makale 🎋
Değiştiremeyeceklerinin peşinde koşarak yormaz kendini. Öyle olunca, adamın ilgisine koşmaz. Kendisi ilgilenilecek bir kadına dönüşür.
Adama: “İlgilenmiyorsun benimle!” diye patlamaz. Niçin bu kadar ilgiye ihtiyaç duyuyorum, kısmına konsantre olur. İhtiyaç duyduğu ilgiyi, ilgiye olan bağımlılığını çözmeye çalışır.