Pişmanlık Kalbe İyi Gelir...

Pişmanlık insana cesaret verir...

Salgının yoğun olduğu günlerde kimse hastanelere gitmek istemiyordu.  Büyük bir pişmanlık hissediyor, hasta odasında yatan, anneannesine bakıyordu. Zamanında ilgilenemediği annesinin annesine…

Pişmanlığıydı, ona o cesareti veren... Hayatta tek yaşasa da, hastalandığında ona bakacak kimsesi olmasa da... Pişmanlıktı onu oralara kadar götüren…  
O kadar çok torun varken, belki de anne annesine en ilgisizi oydu. Şimdi ise durum tersine döndü. Çünkü her şeyin bir zıttı vardı. 
Anne annesinin yaşlı, ince elini tutuyor ve onun giden aklına, aklı sıra moral veriyordu. Moral içerikli kelimeler pek işe yaramasa da, sözle birçok şeyi değiştirebileceğine inanabiliyor insan. Yaşamın içinde çoğu zaman inanırız da... 
Deneyimsel Tasarım Öğretisi derki: Kimse kimseyi değiştiremez. Çünkü değişim zıttına hükmeder.

Gerçekten insan sözle neyi, ne kadar yapabilir?

Sonra yanlarındaki sedyeye başka bir teyze geldi. Bugünlerde acildeki işler gerçekten acildi, çünkü kimse hastanelere gitmek istemiyordu.
Teyze "her an" ölebilirdi doktorlara göre…
Ve doktor da, kelimelerle insanların düşüncelerini değiştirebileceğine inanıyordu. Yaşlı kadının başına gelmiş:
 “Seni hemen ameliyata almazsak, ölürsün!” demişti.
Oysa insanın ikna olması onun nefsiyle yani egosuyla ilgiliydi.
Kadın kalakalmıştı. Yanında iki oğlu, kızı ve kızının eşi…  
Doktor: "Belki net konuşursam, ameliyata ikna ederim" diye düşündü ama öyle olmadı… 
Deneyimsel Tasarım Öğretisi derki: Her gerçek söylenmeyi hak eder. Doğru yer ve zamanda.

Kadın öylece kalakaldı. Ve aklı almadı, nasıl birden böyle oldu diye. Salgın diye geldiği hastane odasından, ölme riski olan bir zaman dilimine, geçiş yapmıştı. 
Etrafındakiler boş durmadı tabii...
Öyle dediler olmadı,
Böyle dediler olmadı,
İkna etmek için, farklı farklı doktorları getirdiler başına, ama olmadı.
Genci geldi,
Moral vereni geldi,
Sert davrananı geldi ama olmadı...
Kızı geldi dedi ki: “Anne bak öleceksin, neden anlamıyorsun?”
O da olmadı...
Çocukları buna sinirlendi ve erkekler gergin gergin evlerine geri döndü. Kızı da hastaneden kaçar adımlarla gidiyor, hastane ortamından kurtulmanın sevincini yaşıyordu.  Koridorda giderken köşeyi, usta bir sürücünün virajı alması gibi aldı. Elinde çantasıyla, hemde hızdan hiç savrulmadan…

Pişmanlık insana iyi gelir...

Anneannesinin yanında duran, "pişman" kızdaki durum ise, biraz farklıydı. Onun da aklına salgın ara ara düşüyordu ama kalbindeki pişmanlık kadar büyük değildi… “Neden bugüne kadar ben ilgilenmedim ailemle?” Bu düşünce onu oraya oturtuyordu.  “Şimdi paşa paşa oturacaksın ve ödemediğin bedellerini burada ödeyeceksin” dedi.

Hayat ona, başka bir ailenin resmini gösteriyordu.
Anneanneleri değildi onların hastası... Daha canlarına yakın birisi: Anneleriydi…
Ama kalpte o sızı yoksa ne verebilirdi ki o cesareti?
Ölüm döşeğindeki annesini ikna edemeyenler de vardı. 
Üç çocuğun, birkaç saat içinde hastaneyi hızlıca terk etme çabası, nasıl tersine dönerdi ki?
Kız tabloyu teyzenin gördüklerinden daha detaylı görmüştü. Ama kadında şu anda akıl edecek bir akıl kalmamıştı. İnsanlar korktuklarında gerçeği ne kadar düşünebilir ki?
Bir ümitle, kadın ona bakar da, bir iletişim kurar belki diye, gözlerini kadına dikti. "Bir yardımım dokunur belki teyzeye ve bir puan toplarım iyilik adına" diye. İnsanlardan değil O'ndan beklentiliydi kısaca...
O arada ölüm döşeğindeki kadın, anneannesinin henüz kuzusu olamamış kıza baktı.
“Çok şükür” dedi kız. “Bir hareket oldu. Umarım devamı gelir” diye geçirdi içinden.
“Aradığın yumuşaklığı hisset teyze” dercesine kız tebessüm etti.
Ve kadın gözleriyle: “Sence ne yapmalıyım?” diye kıza karşılık verdi.
Kız “Teyze bir konuşsan, bir soru sorsan… Yoksa benim sana bir şey demek ne haddime” diye içinden geçiriyordu.
Teyze anlamsız baktı ve kafasını diğer tarafa çevirdi. Yine tepkisiz kaldı kadın...
Kız yine içinden: “Hadi hadi, bir şey söyle bana” dedi.
Ama cevap yok…
Yaşlı teyze orada yapayalnız kalmıştı. Çevresinde kimsesi de yoktu. Tüm duygularıyla baş başa, bir ölüm anı gibi yapayalnızdı.
Pişman kız düşündü yine…

Bir insanı harekete geçirmek için ona, olacak olumsuz olayları anlatmak, yeterli miydi?

Yoksa insanların duygularına göre mi hareket etmek gerekirdi?
Duygular aklı ele geçirirse sonuç ne olurdu?
Nasıl karar alınırdı?
Şoka girmiş, bilinci kapalı bir insanla, nasıl iletişim ve ilişki kurulabilirdi ki?
İnsanların sadece mantıklı konuşması yetmiyordu ki…

Kurduğumuz iletişim doğruları söylemek üzerine mi olmalı? Yoksa onu harekete geçirecek şekilde mi?

  • Peki doğru iletişim kurmayı biliyor muyum?
  • Doğru iletişimi bilmezsem ne olur? Bilirsem ne olur?
  • Ölüm döşeğinde olan birisine, gerçekler mi söylenmeli yoksa üzülmesin diye tatlı yalanlar mı?
Genç kız içinden: “Kim bilir, kurduğumuz iletişimle, insanları nasıl da yanlış yönlendirdik” dedi.
Kalbindeki sızı, vicdanı onu doğru düşüncelere itiyordu.
Hakikaten nasıl oluyordu da vicdan onu doğru davranışa itiyordu?
Vicdan da duygu gibi bir şey değil miydi?
“Bu hayatta daha öğrenecek ne çok şeyim varmış” diye düşünerek, odadan çıktı.  Yaşlı teyze için dua etti.
Ve doktorların yönlendirmesiyle bir başka tarafa gittiler.
Teyzeden bir daha haber alamadı…
Genç kız, vicdanın denilen şeyin, 
Pişmanlıkla bağının olduğunu, 
O gün öğrenmiş oldu.

 

Yorumlar

GNS dedi ki…
Bir insanı harekete geçirmek için ona, olacak olumsuz olayları anlatmak, yeterli miydi?

Vicdan ve pişmanlık arasındaki ilişki...

Ne güzel düşündürüyorsunuz.
Beyza dedi ki…
Gerçeği doğru yerde ve zamanda söylemek ne zor geliyor insana.. bir anlasa.. pişmanlığı anlamak için çok hayat var aslında karşımızda..
Ayşe Temelci dedi ki…
“Pişmanlık insana iyi gelir”

Keşkeyi az kullanacağımız bir yaşam dilerim🎋


Pişmanlıklarımızı tövbeye ulaştıranlardan, bilenlerden olalım inşaAllah 🤲

Kaleminize kuvvet, çok güzel bir makale 📝
Adsız dedi ki…
Yaptığı yanlışlardan pişman olmayan tekrar tekrar aynı hataları yapmaya meyil edecektir.
Bu güzel yazıdan da anlaşılabileceği gibi Pişmanlık duygusu çok güzeldir. Vicdanın hala devrede ve iyi bir insan olma yönünde hala ışık var demektir.
İlişkide olduğumuz insanlarla sorun yaşadığımızda da hata yaptıysak tamamen kendimizi haklı görüp, kibirlenmek yerine pişmanlık duyuyorsak ne mutlu bize. Yada sorun yaşadığımız karşı tarafta pişmanlık görebiliyorsak ne mutlu bize. Bişeyler iyiye gidecek demektir.
Günümüzde pişmanlık yerine haklılık savaşına girmekten ilişkiler maalesef kötü sonlanıyor.
Hatasız değiliz, bu yüzen pişmanlığımızı sonuna kadar yaşamak ümidiyle…
Sevgi dedi ki…
Kalbe iyi gelen pişmanlıklar ,düşündürücü gercekten kaleminize saglik
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık... pişmanlıklarımızın kalbimizi iyileştirmesi dileğiyle ❤️
Unknown dedi ki…
NURAN: PISMANLIK INSANIN KENDISI ILE YUZLESEBILMESI KENDISINE AYNA OLMADAN AYNA OLMASI
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık