Doğru Mesleği Seçtim mi?

          Doğru mesleği seçtim mi?

      Bu kadar mı karışık kafalarımız?
      Sınıf Öğretmenliği bölümü üçüncü sınıf öğrencisi, sırım gibi delikanlı.
      Yakışıklı, renkli gözlü, tebessümlü, pırıl pırıl bir genç var karşımda.
Yaz tatili nedeniyle bir kafe de iş bulmuş, orada çalışıyor.
Arkadaşımın öğretmen olduğunu duyan kafenin şefi, genci masamıza getirdi.
-       Biraz konuşun bu çocukla, kafası çok karışık.
Ne oldu, nedir durum? Derken, ilginç konuşmalar geçti aramızda.
Önce müdahale etmek istemedim.
Soru sormak gerekiyordu ne olup bittiğini anlamak için.
 

Öğretmenlik okuyorum ama avukat mı olsam?

 
Üçüncü sınıfa gelmiş bir öğretmen adayı... “Aslında ben avukat olmak istiyordum” diyor.
-       Neden avukat olmak istiyorsun?
-       Eşit ağırlıkta en yüksek puanla alan bölüm orası, o yüzden.
Anlamakta zorluk çekiyoruz;
-       Yani sen Hukuk Fakültesini gerçekten hukukçu olmak için değil de en yüksek puanlı yer olduğu için mi istiyorsun?
-       Yok aslında öğretmen olmaktan korkuyorum, çok sorumluluk isteyen bir meslek.
-       Başka…
-       Çok tekdüze bir meslek, biraz da parası az…
Bu konuşma bir süre böyle devam edip gitti.
-       Ha! Bir de benim hedefim yok, amacım yok...
Meğer ne hallerdeymişiz? Diye düşünmeden edemiyor insan. Gencecik delikanlı, sağlıklı, gayet akıllı, taşı sıksa suyunu çıkarabilir oysa. Dağları delebilir.
Ama onun, uğruna dağları delebileceği bir amacı yoktu.

      Öylece,
Rüzgarda savrulan yaprak gibi,
Ne istediğini bilmeden,
Sınavda yaptığı puana karşılık yazmış,
Sınıf Öğretmenliği bölümünü...
      Üstelikte iki yıl, istemediği bir bölümü okumuş da. 
Şimdi diyor ki: “Ben Hukuk okusaydım...”
Ne olurdu acaba, bu düşünce stili ile Hukuk okusaydı?
Avukat olup hangi davanın savunucusu olabilirdi? Ya da yargıcı, hakimi?
Neyse ki oraya puanı yetmiyor, öğretmenliğe yetiyor.
Bu daha mı iyi?
Hem de Sınıf Öğretmenliği bölümü...
İlk öğretmenin ne kadar önemli olduğunu tecrübelerimizden biliyoruz.    
İlk öğretmen ilk şekli verendir, insanın mimarıdır ilk öğretmen.
  •          İyiyi,
  •          Kötüyü,
  •          Doğruyu,
  •          Yanlışı,
  •          Güzeli,
  •          Çirkini,
  •          Yazmayı,
  •          Okumayı,
  •          Yere çöp atmamayı,
  •          Vefayı,
  •          Hoşgörüyü,
  •          Saygılı davranmayı,
  •          Paylaşımcı  olmayı
  •          Mutlu başarılı olmak istiyorsa bedelini ödemeyi,
  •          İnsanlardan beklenti içine girmemeyi, İlkokul Öğretmeni’nden öğrenmeye başlar.
    İlkokul da insan, ebeveyninin dışında birileriyle temas eder ve orada sosyalleşir. 
    Onun tarafında olan insan sayısı azalmıştır artık.
    Anne babasının korumasından çıkmıştır,
    Şimdi kendi başının çaresine bakması gerekir, 
    Böylece çocuk marifetlenir ve güçlenir…
    Deneyimsel Tasarım Öğreti derki: “Bedelini ödemediğin hiçbir şey sende kalmaz.”
    Peki insan öğrendikleri ile ne yapar?
    İnsan sonrasında hep bu öğrendiklerinin üzerine koyarak devam ediyor aslında,
    Şimdi Avukat olmak için puanı yetmemiş bu gencin, puanı Sınıf Öğretmenliği için 
    anca yetmiş.
    Birinde adalet sisteminin parçası olacak, diğerinde eğitim sisteminin...
    Hangisinden vazgeçebilirsin ki?
    Ve onun bir amacı yok ve amaca kendini götürecek hedefleri de yok dolayısıyla.
    

    Meslek seçerken nelere dikkat edilmeli?

  •           Hiç düşünmemiş üzerinde ben hangi işi iyi yaparım?
  •           Hangi işe eğilimim var?
  •           Hangi işi yaparsam kendime ve başkalarına faydam olur?
     Oysa, mesele sadece eşit ağırlıktaki, en yüksek puanlı yere girmek.
     Fen puanı olsaydı “Doktor” olurdu herhalde!
     Puan derdinde olan bir doktorla Allah insanı karşılaştırmasın...
     Organların yerini mi değiştirir belki, kim bilir?
     Farkına varamıyoruz içinde bulunduğumuz durumun.
     Puana göre, meslek seçimi yapıyoruz,
     Paraya göre, bir işi yapıp yapmamaya karar veriyoruz.
     KPSS’yi kazanırsak devlete dayıyoruz sırtımızı.
     Devlete bir şey vermek değil amacımız, birilerinden hep almak...
     Daha çok, daha da çok almak...
  •           Mevki almak,
  •           Ünvan almak,
  •           Maaş, prim, maddi ne varsa hepsini almak,
  •           Çevre almak...
      Vermeye gelince; almaktan sıra gelmiyor aktarmaya...
Almaya çalışırken tüketmiş her şeyini insan ve maalesef verecek hiçbir şeyi kalmamış 
Dtö derki: “Üretirken tüketemezsin; tüketirsen üretemezsin.”
Sınav sınav gezerek tüketmiş her şeyini, bir puan uğruna. 
Aslında o gencin de suçu yok ki...

Soru sormayan bir nesil yetiştirdik

      Kimse sormadı ona: “Ne istersin, ne iş yapmak istersin?” diye.
Çocukluğundan beri hep ders çalıştığı için, hiçbir becerisi gelişmemiş. 
Hep test çözmüş ama hiç alışveriş yapmamış. 
Üçgenin iç açıların toplamını sular seller gibi biliyor… 
Ama öğretmenlik nedir, nasıl yapılır? 
Hedefsiz, düşünemeyen nesiller yetişiyor. 
Soru sormayan, sen sorunca da hemen konuyu kapatmaya çalışan bir nesil yetiştirdik.
Oysa DTÖ der ki: “Zihin soru cevapla çalışır.”
Soru sorarak gerçeği öğreniriz.
      Gerçekten mi?
  •      Para kazanmak için mi iş yapmalı insan?
  •      Tek amaç, zengin insan olmak, olabilir mi?
  •      Ebeveynlerin komşulara övünsün diye, doktor olmanın anlamı var mı?
      Kim bilir, hangi yeteneklerini görmezden geliyor binlerce genç?
Ne istediğini bilmeden, gerçekten hangi alanda faydalı olabileceğini bile düşünmeden, çıkıyor, hayat yolculuğuna...
Bu mesleğin bana faydası nedir? Bu soruyu sorabilmeli...
Sadece test çözerek geçirdiği çocukluğunu, yanlış bölümde okuduğuna inandığı ve hem maddi hem manevi zararla bitirdiği, bir üniversiteyle tamamlıyor...
Ve yirmi gün evrak doldurarak geçirdiği staj sonrasında,
Sabah sekiz, akşam altı arası gidip gelinen,
Bir ömür müdür geçirilmesi gereken?
 

Ve insan, emekli olabilir mi insanlıktan?

      İhtiyaç karşılamaktan,
Düşen çocuğun kolunu sarmaktan,
Komşusunun tamiratını yapmaktan,
Yanık yanık türkü söylemekten ne alıkoyabilir seni?
Sen bir yetenekle geldin bu dünyaya...
Sırf puanın Tıp Fakültesini okumaya yetmiyor diye,
Mühendislik kazanamadın diye,
Konservatuvar okumadın diye,
Ve de okuyamadım diye,
Sen bir “hiç” değilsin ki...
 
Her gencin,
Kendi yeteneğini bildiği,
Yaşam amacının fark ettiği,
O amaç için hedef koyduğu bu yolda,
Dününe göre mutlu ve başarılı olmasını dilerim.
 
 


 
 
 
 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Bedelini odemedigimiz hiçbir şey bizde kalmıyor,çok güzel bunu bilsek sadece kafalaramiz bu kadar karismicak aslında kaleminize sağlik
GNS dedi ki…
Her gencin,
Kendi yeteneğini bildiği,
Yaşam amacının fark ettiği,
O amaç için hedef koyduğu bu yolda,
Dününe göre mutlu ve başarılı olmasını dilerim.

Çok güzeldi. Çok teşekkür ederim
Betül dedi ki…
Ne kıymetli seçimlere ne kıymetsiz muameleler yapıyoruz...
Gözleminize sağlık 🤎
Zeynep dedi ki…
Amaçsız hayat rüzgarda salınan yaprak gibi... Amacı olan nesiller yetiştebilmek dileğiyle, teşekkürler farkındalık oluşturduğunuz için.
Deniz Dilki Yazıcı dedi ki…
Ne olacağını, ne yapacağını bilmeden puan gelsin düşünürüz düşüncesinde pek çok genç. Amaç ve hedef konusu daha iyi anlatılıp önemine dikkat çekmek tüm hayatlarını etkileyecek.
Çok yerinde ve ihtiyaca yönelik bir yazi olmuş emeginize sağlık
Mk dedi ki…
Emeğinize sağlık..
Adsız dedi ki…
Şu anki durumumuzu gözler önüne seren bir yazı... Mesleğini öylesine seçmiş insanlar sadece para kazanmak için işlerine gitmeye devam ediyorlar. Ne doktorun hastaya saygısı var ne hastanın doktora, ne öğretmenin öğrencisine ilgisi kalmış ne öğrencinin öğretmenden beklentisi...
Öylesine seçimlerin acıtan sonuçları... Umarım herkes bu yazıdan kendine bir pay çıkarır. Elinize sağlık...
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık