Bir Zerre Gerçeği Bulmak İçin, Nelerden Vazgeçebilirsin?

Doğa insana benzer... 

Mesela dağlar;
Kimi yan yatmış, uzun sıra dağlar zarif bir kadın gibi; gizemli zıtlıkları içinde barındıran.
Kimi ak saçlı, güçlü, etrafına toplanmış irili ufaklı oğullar, kızlar, torunlar gibi...

Kimi tek başına, sert ama kırılgan…
Çam çamdır ama her birinin ayrıdır hali…
Kimi uzun ince, genç bir kız gibi,
Kimi kısa tıknaz, delikanlı bir adam gibi,
Kimi yaşını başını almış,
Kim bilir kimler geçmiş gölgesinden, vakur ve alımlı?
Kimi yaşlı bir teyze gibi, gölgesi ile rahatlatır herkesi,
Kimi öyle bir yerdedir ki…
Tepede kızgın güneş,  yorulduğumda tam da oradadır.
Ya çınar ağaçları? Onlar da öyle değil midir?
Her biri aynı insanlar gibi, birbirine benzer ama bir o kadar da farklı.
Bu güzelliği arttıran farklılıklar değil midir?
Tek tek bakınca farklı ama toplamda dengede, toplamda bir bütün…
Tıpkı insanlar gibi…
İnsanlarla hemen kaynaşanı da var, biraz zamana ihtiyacı olanı da…
Kelimelerle dans edeni de var, tek kelime konuşmak istemeyeni de…
Çok hareketlisi de var, çok sakini de…
İnsanları bir bütün yapandır bu farklılıklar.
Ama insan, çoğu kez bu farklılıkları, bir engel olarak görür.
O farklı parçayı kişinin bütünü zanneder.
Farklılıklarla birlikte kişiyi de reddeder.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Parçayı reddet ama bütünü kabul et.”
Belki o parçada bizim için ne cevherler vardır.
Tıpkı dağın içinde saklı madenler gibi…

En değerli, en dipte saklanır…

Dağlar en derinlerinde kıymetli madenleri saklar.
İnsanoğlunun en kıymet verdiği, uğruna dağları deldiği madenler.
Altın, bakır, elmas, kömür ve daha niceleri…
İnsanın her alanda ihtiyacı olan,
Yemek yediği çataldan, parmağına taktığı tek taşa kadar,
Nereye baksan, bir demir, bakır, alüminyum çıkar karşına.
Ne zorluklarla, ne emeklerle çıkartılır oysa…

Her canlı muhtaç ama insan en muhtaç…

Ve insan tüm canlılardan daha çok marifetlidir,
İnsanoğlunun uçacak kanatları yok ama demirden kuş yapmış,
Yüzemez kaz gibi ama tonlarca demirden kendine gemi yapmış.
Nasıl marifetlenmiş?
Onu tetikleyen neymiş?
Muhtaçlığı, o konudaki açlığı…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “İnsan muhtaçlığı, açlığı ölçüsünde marifetlenir”
O halde marifetlenmesi  için ne yapmalı?
Tüm imkanları önüne mi sermeli, bir miktar eksik mi bırakmalı?

İnsanın sahip oldukları ve ayrışmak zorunda oldukları neler?

İnsanların da dağlar gibi kayaçları, katmanları vardır
Katmanların içinde çok kıymetli madenleri vardır.
Herkesin sahip olmak istediği;
  • İyilik,
  • Güzellik,
  • Derinlik,
  • Olgunluk gibi…
Ayrıca ayrışması gereken durumları  da vardır;
  • Açgözlülük,
  • Nankörlük,
  • Zalimlik gibi.
Tonlarca çamuru yıkamak için, gereken su gibi.
Tonlarca bilgi gerekir;  kıskançlığı, hasetliği, fesatlığı temizlemek için…
Ve de…
Kayalardan ayırmak, kıymetli olanı açığa çıkarmak için…
İlim sahibi olmalı insan,
En derindeki madenden altını bulup çıkarmak için.
Derine daha derine inmeli.
İndi derinlere diyelim ki...
Öyle hemen altın havuzu da bulamaz...
Karşısında koca bir elmas kayası bulamaz,
Zerre zerre, gram, gram,
Ortaya çıkar her bir güzellik…
 
Göze alabilir misin peki?
Kendindeki cevheri açığa çıkarabilmek için,
Yaradılışında olan, nefsinden gelen, seni o güzelliklerden uzaklaştıran,
Her türlü taşı, toprağı, kayayı…
Her türlü nankörlüğü, açgözlülüğü, zalimliği, cimriliği temizlemeyi…
Sen ona ulaşmak için bedeller öde ki kıymetini bilesin…

DTÖ der ki: “İnsan bedel ödedikçe güçlenir”
Her güçlenişte daha derine inebilir…
En derinine gizlenmiş olsa da kazmaya devam edebilecek misin?
Hiç de hoşuna gitmeyen yanlarını görmek,  sana acı verse de,
Daha önce yapıp ettiklerinin pişmanlığını yaşamayı,
Burnunun direğinin sızlamasını,
Gözünden süzülen yaşların acısını çekmeyi,
Göze alabilir misin?
Madencinin dağın böğrünü delmesi gibi,
Delebilir misin sende, nefsinin en hassas yerini?
Peki,
Gece gündüz hiç durmadan çalışabilir misin?
 
Bir zerre gerçeği bulmak için…
Nelerden vazgeçebilirsin?

Bulduğun o gerçeği yaşamak için;
  • Eşin,
  • Çocuğun,
  • İlişkilerin,
  • İşin, kariyerin,
  • Araban…
Daha vazgeçemediğin neler var?
Dağ, hedefini, amacını unutmadan,
Her şeyini bırakabiliyor oysa...
  • Kömürünü,
  • Bakırını,
  • Altınını,
  • Elmasını...
Ya Sen?
Gelirken nelerini bırakabildin?


Yorumlar

Ayşe dedi ki…
Bıraktıklarınla gerçek olan sen’e kavuşuyorsun oysa.

Çok derin bir makale, hatırlatıcı. Allah razı olsun

Kaleminize kuvvet 🕊🫀
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık çok kıymetli bir yazı olmuş... Benzetme ne iyi olmuş
Mk dedi ki…
Bazen bir kayayı, dağı örnek almak bile yeter insana.. Elinize sağlık
Unknown dedi ki…
Emeğinize sağlık çok anlamlı bir paylaşım olmuş. Dah ve insan çok güzel bir kıyaslama. İnsanın zihnide kıyasla çalışıyor, insan yanilan insan yüreğinde kin nefret nankörlükten arindi mi ne cevher çıkacak kim bilir bende bu yolda ilerlemeye düşünerek çalışıyorum inşallah sorularımın cevabını alır Dunume dore iyi olmaya çalışırim. Teşekkür ederim DTÖ
Adsız dedi ki…
O kadar etkileyici o kadar gerçek bir yazı olmuş ki. Emeklerinize sağlık
GNS dedi ki…
Her cümlesi ayrı düşündürücü
Kaleminize sağlık
Tugba dedi ki…
Her satırı temas eden bir yazı olmuş kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Elinize sağlık ne kıymetli bir yazı 🌱
Adsız dedi ki…
Çok kıymetli çok derin bir yazı
Teşekkür ederiz
Adsız dedi ki…
Çok güzel anlatmışsınız …
Unknown dedi ki…
Elinize sağlık. Vazgeçebilmek özgürleşmek demek. Ne güzel ifade etmişsiniz.
Anonim dedi ki…
Çok akıcı, sürükleyici ve düşündürücü bir yazı. Doğaya, hayvanlara baktığımızda insanın kendini görebilmesi veya ihtiyacı olan araçları üretebilmesi...Yazara çok teşekkürler, Allah ilminizi arttırsın.
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık çok güzel 🦋
Adsız dedi ki…
Çok güzel 🌸
Işıl dedi ki…
Yüreginize sağlık, ne derin bir konu, ne güzel bir anlatım....
Gerçeği bulmak için sahte olanlardan vazgeçebilmek dilegiyle...
Figen Ekame dedi ki…
:ok çok kıymetli bilgiler. ALLAH razı olsun...