İki damla su…
Biri
denizden,
Diğeri
dereden,
Baktığında
aynı gibi,
Birinde
yetişen, inci mercan başka,
Diğerinde
yetişen, inci mercan ise bambaşka,
İnsanda
da iki göz, iki kulak, bir burun,
Baktığında
aynı.
Ama…
Herkes farklı farklı…
Birinde gülüş,
Birinde
sohbet,
Birinde
his başka…
Diğerinde
duruş,
Diğerinde
söz,
Diğerinde
tat bambaşka.
Uzaktan
bakınca aynı gibi duruyor su,
Oysa
biz suyun farkını, onu tadınca anlıyoruz.
Birinde
yüzeriz, birini de içeriz.
İnsanın farkını nasıl anlarız?
Tanıdıkça…
Tanımak
için yaklaş, daha yaklaş…
Yaklaşmak
nasıl olacak?
Denize
gir, dereye gir…
Bak
bakalım içinde farklı olan neler var?
İkisi
de yosun ama renkleri farklı,
İkisi
de balık ama tatları farklı,
İkisi
de kaplumbağa ama desenleri farklı,
Onların
besinleri de farklı farklı…
İnsana
yaklaştığında,
Üç
kardeş, aynı ana babadan, aynı evde yetişmiş,
- Biri koşa koşa gidiyor her yere,
- Biri konuşa konuşa,
- Biri çok yavaş yürüyor, “gitsem mi gitmesem mi?” diyor.
- Birinin gözü yükseklerde,
- Birininki etrafta gezintide, sohbette,
- Diğeri ne yere bakan, yürek yakan…
Biri
ne desem “hayır” diyor, diğeri her şeye “evet”,
“Hayır”
demekle kalsa iyi, botokslu mu ne! Mimik yok yüzünde,
Biri cenazeye de gitse, düğüne de gitse aynı,
Diğeri
cenazede ağlayıcı, düğünde halay başı,
Biri, beş dakika sonra durumu unuttu bile,
Diğeri
yıllar geçse de “düğün gecesi söylenen sözün derdin de...”
Biri
hazırlamış muhteşem güzellikte bir sofranın; diğeri “yemeğin tuzunun” derdinde...
“Bana
ne! Herkes nasıl olursa olsun” diyeceksin,
Kime,
nasıl davranacağımızı öğrenebiliriz oysa…
Birbirini tanıyınca, evlilikler de uzun ömürlü olabiliyor...
Nice
evlilikler, böyle bitmiyor mu?
Anlamıyor taraflar birbirini,
Evdeki
dağınıklığın nedenini,
Yada
aşırı düzeni...
Herkesi
arkadaş diye eve getireni,
Bildiğinin
dışında bir yere gitmeyeni,
“Bende
bir değişiklik var mı?” deyip,
Saçının
yeşile boyadığın da fark etmeyeni...
Adalara
gitme planı yapıp, fırtına çıkınca,
“O zaman Moda'ya gidelim” diyene;
“Olur mu öyle şey
planda yoktu" diye itiraz edeni...
“Evi yenileyelim, eşyayı yenileyelim” diyene,
“Olmaz
öyle, eski eşyalar daha güzel”diyeni...
Filmdeki
zavallıya ağlayanı,
Başına, film gibi olay gelse, tepki vermeyeni...
“Ne kadar gamsız birisin, beni gıcık etmek için mi yapıyorsun?” diyeni...
Ne
iş yapsa, cümle alemden onay isteyeni,
Yada
cümle alem karşı çıksa, vazgeçmeyeni...
Hayatta herkes bu kadar farklı olunca,
Bir
bakıyorsun, herkes didişme de,
Kabul
ettirme derdinde birbirine, kendini...
Oysa Dtö derki; Tartışan kaybeder…
İyi de…Amacımız mutlu olmak, başarılı
olmak ve iyi ilişkiler kurmak değil
mi?
Tartışarak, aynı yolda nasıl yürüyeceksin?
Bir
yolu olmalı...
Kime,
nasıl davranacağımızı öğrenebiliriz oysa…
İnsan iletişim kurabilen bir canlı...
İnsanoğlu tek başına değil, sosyal bir
varlık,
Bedel ödedikçe iletişimde güçlenen bir varlık…
Ana,
baba, kardeş, bacı…
Bir dolu da arkadaş…
Alacak,
satacak, beslenecek, barınacak, evlenecek, barklanacak…
Hadi! Yaşa birlikte...
Biri
onu giymem, diğeri seni dinlemem, öbürü onu yemem…
Demek
ki seçimlerimiz farklı birbirimizden.
Ve
seçimlerimiz, bizi birbirimizden farklı eden.
Doğduğumdan
beri seçiyorum bir şeyleri,
Çevremle
olan tüm ilişkilerimi.
Kimine
kızıyorum hızlı hareket ettiği için,
Kimine
tahammül edemiyorum çok konuşuyor diye,
Kimine
de belki çok geziyor diye…
Neriman Teyze deli oluyor eşine,
Oturduğu koltuktan kalkmıyor diye...
İnsanoğlu farklılıkları kabul etmekte zorlanır
Bir
ömür geçiriyor tüm bu farklılıklarla,
Sorunları
da burada başlıyor insanoğlunun,
Okyanuslardaki çeşitlilik gibi, insanın davranışları da çeşit çeşit,
İnsan
herkes kendisi gibi olsun, kendisi gibi davransın ister,
Hatta kendine benzeyeni tercih eder,
Farklı
olanı kabul etmek istemez,
Bir başkasından deneyim transferi yapmak istemez,
Ve
en doğru insanın, kendisi olduğunu zanneder,
İlk
olarak kendini değil, karşısındakini değiştirmek ister,
Baktı
olmuyor, kabul görmek için, kendini değiştirmeye çalışır,
Böyle sürüp gider…
Kimilerini
ya ölçüsüz severek ya da ölçüsüz nefret ederek,
Ne
zamana kadar?
Ta
ki farklılıklarımızı kabul edip,
Onlarla
yaşamayı öğrenip,
O
farklılıkların, bizi nasıl zenginleştirdiğini anlayıncaya kadar…
Kim Kimdir aslında?
Suların
zenginlikleri gibi…
İnsan
da;
- Gelişir,
- Büyür,
- İyileşir,
- Güzelleşir,
- Güçlenir,
- Karşısındakine baka baka,kıvamında bir insan olmayı öğrenir.
“Üzüm üzüme baka baka kararır derler.”
Öyle değil midir?
Bir
adım sen gel, bir adımda ben...
“İyi
ki çıkardın beni dışarıya, zorlaya zorlaya” der, en sonunda.
İnsan kendine benzeyen insanlarla beraberken gelişemez ki?
- Aynı müziği dinleyen,
- Aynı sohbeti yapan,
- Aynı kıyafeti giyen,
- Aynı onun gibi düşünen…
Asıl
beni geliştiren ne olabilir?
Zıtlıklar…
Benim
gibi olmayanlar…
Neden zıtlıklar var?
Neden farklıyız?
Kim Kimdir aslında?
Bende olmayanı alayım, olanı vereyim,
Böylece bende zenginleşeyim.
Tatlı
su ile tuzlu suyun buluştuğu denizlerde olduğu gibi...
Yorumlar
Bu eğitim sonrası kızımın niye az konuştuğunu anlamıştım :)
Emeklerinize sağlık, düşündürücü bir makale 🎋
Kimin kim olduğunu anlayınca, daha da ötesi kendinin kim olduğunu öğrenince daha keyifli, daha huzurlu oluyor hayat :)