Hayatta her şey ama her şey hareket halindedir... Peki ya "Sen?"
Her şey hareket halindedir...
Buluta bakıyor musun, nasıl hareket ediyor?
Dağlara bakıyor
musun, nasıl dikilmiş?
Yeryüzüne bakıyor
musun, nasıl yayılmış?
Ya ağaçlara,
çiçeklere…
Kuşlara, gök
yüzünde süzülen
Yerin altında,
üstünde yaşayan böceklere…
Büyük küçük, çeşit
çeşit hayvanlara…
Ya suya, suya bakıyor
musun, nasıl hareket ediyor?
Peki bize bakıyor
musun, sana ve bana?
Ve ben, senin ellerine bakıyorum.
Sen, ellerini hareket
ettirdiğini bile fark etmiyorsun. Sen düşünüyorsun ve ellerindeki kemikler,
eklemler, kaslar, sinirler, damarlar ve içinde akan kanın hareket ediyor.
Pembe yanaklarına bakıyorum, pürüzsüz tazecik bir ten.
Gözenekleri bile açılmamış henüz. Solmak üzere olan çiçeğinin arkasında oluşan
küçük bir meyveye benziyorsun.
Hayatın içerisinde her şeyin bir hareketi var.
Zaman akıp giderken, okyanus kıyısında, uçurumun üzerinde rüzgara karşı duramıyoruz. Saçlarımız
aslında geriye doğru dalgalanmıyor.
Aslında hepimiz hayatın içerisinde zamanın aktığı yönde
ilerliyoruz.
Sadece bazılarımız ters yöne gitmeyi seçtiğini sanıyor. Oysa farkında
olmadan geri geri gidiyor.
Tek hareket eden zaman değil tabii ki.
En küçük atom parçasından başlayan bir hareket var.
Ve hücreler, hücre sıvılarının ve her molekülün bir hareketi
var. Her biri evrenin yenilmez askerleri edasıyla onlara verilen emirle
durmadan hareket ediyor.
Toprak, hava, su, bitki, hayvan, insan ve onun en büyük ve
en küçük her parçası hareket ediyor.
Her şeyin bir ihtiyacı, bir açlığı ve bir muhtaçlığı var.
Muhtaçlığı kadar hareket marifeti var.
Nereden mi biliyorum?
Hareket için zıt yönlerden kuvvete ihtiyaç vardır.
Hepimiz iki zıt kuvvet arasındayız, yer ve gök, sıcak ve
soğuk, alçak ve yüksek. Daha fazlası da var, kendi içimizde kadın ve erkek,
baba ve çocuk.
İçinde bulunduğumuz ve oluşturduğumuz bu zıt kuvvetler
olmasa hiçbir şey yapamazdık.
Öyle ki, egomuz ve bilincimiz, aklımız ve duygumuz bile birbirine zıt. Ve biz bu zıtlıklar arasında yürüyoruz. Yoksa ne olurdu biliyor musun? Boşlukta öylece süzülürdük.
- Bir hedef yok,
- Amaç yok,
- Hareket yok.
Hareketi olmayan her şey bozulur...
Hareketi olmayan her şey çürümeye mahkumdur.
Ve bir şey çürümeye
başladığında başka yerlere de sıçrar. Buz dolabında uzun süre kalan
limonları sana göstermiştim değil mi? Sarı renkli filenin içerisinde biri
çürümeye başlamış ve temas ettiği arkadaşına da çürüğünü bulaştırmıştı.
Daha sonra sana, üzüm bağında unutulan üzüm salkımını
göstermiştim, suyu kesilmiş, hareketi durmuş ve çürümeye başlamıştı. Sonrada
salkımdaki diğer üzüm tanelerine bulaşmıştı.
Arkadaşının kolu kırılmış ve alçıya almışlardı. Bir ay sonra
alçısını açtıklarında ‘’kolu incelmiş baba’’ diye bana anlatmıştın.
Büyük büyük deden hastalandığında hiç yataktan kalkamamıştı ve sırtında yaralar oluşmuştu. ‘’Dede ne olur yaşlanma” diye sarılıp ağlamıştın.
Sen doğduğunda ilk yıl seni
seyretmek beni hayrete düşürüyordu. En temel ihtiyaçlar vardı. Beslenme,
uyuma ve temizlik. Ama bir çocuğun en çok büyüdüğü zamandır ilk on iki ay.
Ortalama yirmi santim boyu uzar. Çünkü bir hareketin başlaması için önce çok
kuvvet alması gerekir. Bir çocuk yürümeye başlamadan önce en fazla beslendiği,
en fazla dinlendiği ve geliştiği dönem olur ki, güçlü hareketi olabilsin. Sonra
yürümeye başlayınca 2 saatte bir beslenmez. Ya da sık sık uyumaz.
Bu tıpkı otomobillerin hareketten
önce motoru çalıştırıp gaz verme sürecine benzer. Ama hareket başladığı anda
ilk ateşlemede verilen yakıt miktarı kadar yakıt tüketmez artık. Hani satarken
galeriler bilgilendirir ya, ortalama yakıt tüketimi trafiksiz düz yolda saatte
60 km ile 5,6 lt diye.
Ya da uçak, kalkışta çok hızlıdır
çok yakıt tüketir ve içindekiler hisseder dış hareketi. Ama hızı sabitledikten
sonra artık kimse hissetmez olur.
Ya da bir ceviz bahçesi yapacaksak toprağı önce patlatmak, sonra sürmek, sonra gübrelemek sonra çukurlar açıp fidanları dikmek gerekir. Ama bir ceviz ağacı için bu kadar harekete ihtiyaç duymayız. Ne kadar ihtiyaç, o kadar hareket ona göre de bereket gelir işte.
Her hareketin bir yönü vardır...
Bir yönümüz ve bu yönümüze göre hareketlerimiz olsun diye uğraşıyoruz. Ödediğimiz her bedeli büyük zannediyoruz. Ama aslında dünyanın yükünü taşıyanların farkına bile varmıyoruz. Peki hareketimiz yönümüzle uyumlu mu?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Bize engel olan kuvveti azaltmayıp, öne götürecekle uyumlanmayınca hareket mutlaka durur. Mesela insanı motive eden şeylerle, engel olan şeyler aynı anda verilir. İnsan bir uyumlanmaya gitmezse, hareketi başlatmak için motivasyonu engelleyecek şeyleri azaltmazsa hareket edemez. Eğer arkadan kuvvet verilip önden kuvvet verilmeseydi, biz sonsuza kadar hareket ederdik. Önde engel olmazsa bu hareket bizi sonsuza kadar hareket eder hale getirir. İnsanı en çok engelleyen, hareketin zıddı yönden gelenidir.
Bizim hareketimizi durduran şey ne?
Bizim eylemimizi durduran şey,
isteğimizin zıddı olan kuvvettir. İlerlemek için, karşıdan gelen kuvveti arkamıza
almamız gerekir.
Yelkenli gibi, rüzgara uyumlanmamız
gerekir. İki zıt kuvveti bile arkamıza alabiliriz. Dolayısı ile karşımızdaki
şeyleri, insanların (anne, baba, patron, zorbalık bile olsa) yaptıklarını engel
veya motivasyona çeviren biziz.
Bize zorbalık yapan bile bizim
için bir nimet. Bize zarar veriyorsa, o kuvvetlere yön vermede, yönetmede bir
problemimiz var demektir.
Yapmak istediğimiz şey kadar zıddı
yönde de bir isteğimiz yani yapmamızı engelleyecek şeyler var demektir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi
der ki; Bir şeyi yapmak yetmiyor, zıddından da sakınmalıyız ki ileriye
gidebilelim. Bize engel olan şey de bizim hareketimizin sebebi. Ama bizim bunu çevirmemiz
lazım. Bütün kuvvetler aslında sadece bizi ileri götürmek içindir. Peki, biz
nereye gidiyoruz?
Buluta baktın mı, nasıl hareket
ediyor?
Göğe baktın mı?
Dağlara baktın mı, nasıl
dikilmiş?
Yeryüzüne baktın mı, nasıl
yayılmış?
Ya ağaçlara, çiçeklere…
Kuşlara gök yüzünde süzülen
Yerin altında, üstünde yaşayan
böceklere…
Büyük küçük, çeşit çeşit
hayvanlara…
Ya suya, suya baktın mı nasıl
hareket ediyor?
Peki ya sen, bize baktın mı,
nasıl hareket ediyoruz?
Yorumlar
Çok teşekkürler.
Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
Bu ayet O rüzgarı arkasına alanlar için olsa gerek o zaman :)
Kaleminize sağlık💐