Bir kapı kapanır, diğer kapı açılır...
Kapanan her gecenin bir gündüzü, açılan her günün de bir gecesi var.
Hayatta
açılışlar ve kapanışlar var.
Sahi,
nedir açılış ve kapanışlar?
Hayatımız da açılan ve kapanan öykülerimiz neler?
Peki, mağaraya doğru kapıdan girmediysek, doğru kapıdan çıkabilir miyiz?
İnsanın
geçmişten korkuları, gelecekten kaygıları olur.
İnsan duyguları olan, aynı zamanda akıl verilmiş ve ondan seçim yapması istenmiş bir canlıdır. İrade tam da burada devreye girer. İnsan korkularının ve kaygılarının peşinden gittiğinde gerçekte gitmesi gereken kapıya sırtını dönmüş olur. Halbuki o kapıya yaklaşıp bir aralasa, güzellikleri görecek, umutlanacak, motive olacak ve o kapıyı açmaya çabalayacak.
Fakat insanoğlu yanılır ama yanıldığını da fark etmez.
“Hangi çağda yaşıyoruz?”
“Hangi
devirdeyiz kızım?”
“Sen
de iyice cahil oldun” şeklinde konuşmalar yapılır.
Peki,
cahilliği ve gerçeği kim belirler?
Günümüzde
normal ve anormaller birbirine karışır.
“Herkes
öyle yapıyor ama!”
“Herkes
o telefonu kullanıyor.”
“Herkes
o arabadan alıyor.”
“Herkes
o eve bakıyor.”
“Herkes
o diziyi izliyor.”
“Herkes
o spor ayakkabıyı alıyor.”
“Herkes borçlanarak bir şeye sahip oluyor.”
Bu cümleleri sıklıkla duyarız. Çoğaltın çoğaltabildiğiniz kadar… Hayat standardımız
herkesin onu yapıyor olması mı?
Peki, gerçek nerede?
Herkesin
seçimi “doğru ve güzel” olmalı, bunun bir delili mi var?
Baktığımız da “Herkes bunu yapıyor.” ise, neden insanlık mutsuzluğun dibinde?
Neden
aldığımız telefonlar, kıyafetler, arabalar, evler bizleri mutlu etmiyor?
Neden
herkes bir arayış içerisinde?
Referansımız
başkaları veya herkes mi olmalı?
Bize
dayatılan ve bizim de seçtiğimiz kapılar neler mesela?
Evlere kapanan bir nesil olduk
Yıllardır
evden çalışma özlemiyle yanıp tutuşanlar, bugün evlerde bir yaşam kurmaya
çalıştı.
Önce,
trafikten, şehrin kalabalığından, iş ortamındaki sahteliklerden uzaklaşmak,
bizleri iyi hissettirdi.
Bir
süre sonra, insanın doğası sürekli kapalı ortamda durmaya uyumlu olmadığından,
can sıkıntısı başladı. İnsanlar, insan yüzü görmeye hasret kaldı. Görüşmeler,
toplantılar, hal hatır sorma bile sürekli internette, dijital ortamlarda olmaya
başladı.
Sırt
ağrısı, bel ağrısı şikayeti artınca, bu sefer de anatomik sandalyeler, ofis
ortamını aratmayacak masalar eve girmeye başladı.
Okula gidemeyen öğrencilerin evde anne babaya sataşmaları başladı.
“İşe
mi bakayım, çocuğa mı?” sarmalını meydana getirdi. “Al sen şu oyunu oyna
çocuğum, hadi internete gir, dersini çalış çocuğum” derken bir baktık ki insanoğlu
iki yılı devirmiş.
Geçirilen
bu zaman insana hangi kapıları araladı, hangi kapıları kapattı?
Her
şey seçimlerden ibaretse, evler de geçirilen bu süre insanın dönüşümüne neden
hizmet etmedi?
Ne kadar kendimizi değişime, dönüşüme adamış olabiliriz?
Sonra
bir gün geldi, açıldık yani eskisi gibi evlerden dışarıya çıktık.
Bu
süre içinde, evler de tüketime öyle alışıldı ki, ne söylediysek geldi.
“Söyle
mobilyalar değişsin”, “söyle mutfaklar değişsin”, “söyle yatak odaları değişsin”,
“söyle ev kıyafetleri değişsin”…
Değişmeyen sadece insan kaldı. Evlerimiz her köşesi değişti.
Ekmek
yapma hevesiyle alınan ekmek yapma makineleri, mutfak robotları, dışarıya
çıkamıyoruz diye alınan yürüme bantları, sinema paketleri…
İnsanoğlu
aklınıza gelebilecek her kalemde tükettikçe tüketti.
Şimdi açıldık!
Peki, ne yapalım?
“Gezelim,
tozalım, sürekli dışarda kahvaltı yapalım, sürekli dışarda yiyelim, sürekli
tatile gidelim.”
“Evler
değerleniyormuş ev alalım, arabalar daha pahalanıyor arabayı yenileyelim.”
“Dolar
artıyor, daha çok artmadan, bu kıyafeti de ayakkabıyı da telefonu da alayım.”
Eveet, dengesi bozulan yaşamlar hayatımıza hoş geldi, sefalar getirdi.
Hoş,
gitmemişti ki gelsin!
İnsanlar
mutluluğu ve başarıyı yeniden içerideki tüketimden, dışarıdaki tüketime
döndürdü.
Bilemedi
mutluluğun tüketimle olmayacağını, üretim nedir hiç sormadı, düşünmedi. “Çalışmadan,
kısa yoldan, tek tıkla nasıl para kazanırım?” diye düşündü ve düşünmeye de devam
ediyor.
Sahi, mutluluk nedir? Sana bana göre değişmeyen bir şey olmalı.
Mutluluğu
yanlış yerde arıyoruz belki,
Belki
bir gün doğruyu bulur insanoğlu.
Yeter
ki gerçek mutluluğu istesin…
İşte
o zaman karşısına çıkacak mutluluk,
“Keşke daha önce gerçek mutluluğu seçseydim.” diyecek belki de…
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
Keleminize sağlık 🌸