Hayata Yetişmek

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


HAYATA YETİŞMEK

“Eyvah yine geç kaldım! Bir sürü yapmam gereken iş var. Yetişemiyorum, bir yandan ev işleri, bir yandan iş, çocuklar… Kendime nasıl zaman ayıracağım?

“Eve gidince o kadar yorgun oluyorum ki koltukta uyuyakalıyorum.” Bu cümleler Elif’in son birkaç yılının özetiydi.

Uzun zamandır arkadaşları ile buluşamamıştı. Her seferinde işle ilgili yapması gerekenler oluyordu. Gün içinde telefonunu iş harici pek cevaplayamıyordu, üstelik arayanlara da çoğu zaman dönemiyordu. Eşi, “Yalnız hissediyorum. Buradasın ama burada değilsin!” diyerek sızlanıyordu. Bu yoğun yaşantı eşini çok bunaltmıştı. Hayatlarının bir düzeni yoktu. Evet dönem zamanın çok hızlı aktığı bir dönemdi ama bu şekilde daha fazla devam etmek istemiyordu.

Elif eşinin bakışlarından da sözlerinden de mutsuzluğunu anlayabiliyordu. Kendi de hayatından memnun değildi. Aslında kendinden memnun değildi… Sabah kalkamıyor, hiçbir işi yetiştiremiyor, etrafındakilerin hakkını veremiyordu; eşi, çocukları… Çok yoğunum dediği iş, yoğundu gerçekten de ama daha iyi yönetebilir miydi işini de? Yönetebilirdi. Ne de olsa daha yoğun zamanlar yaşamıştı. Ama bir şeyleri yanlış yapıyordu belli.

Aslında hayatın bizden istediği şey çok basittir. Hayatın içinde bazı işler daha önemlidir. İnsan bunları doğru sıralayabildiğinde hayatını daha iyi yönetebilir. Bunu yapabilmek için de biraz daha dışardan bakıp sakince planlamak gerekir aslında.

Bazen bazı dönemler gelir, kontrol edemediğimiz yoğunluklarımız olur. Bu durum da yaşamınızın bir parçasıdır aslında. Hayat her zaman bizim istediğimiz gibi gitmeyebilir. Çünkü biz hayatta her şeyi kontrol edemeyiz. O sıkışıklık, bize çok şeyi öğretebilir. Kendi sınırlarımızı görmemizi sağlar. Tepkilerimizi, marifetlerimizi, zayıflıklarımızı fark edebiliriz. Her şeyden önce gereksiz detaylarda boğulmamızı da engeller. Çünkü vakit insan sıkışıklıkta yapılacak ne varsa mecburen acil ve önemli olanları bir sıraya sokar.

Zaman çoğu insanın yönetmekte çok zorlandığı bir şey....Buna rağmen kimimiz bunu çok daha iyi yaparken kimimiz yapamıyor. Peki, onların sırrı ne?

Biz aslında etrafımıza bakabilsek öyle çok şey söyler ki... Mesela; doğa, hayvanlar... Doğadaki tüm canlılar bir akışa uyum sağlıyor. Güneşin doğuşu ile kâinatta hareket başlar. Gün ağarır, karanlık yerini aydınlığa bırakır. Doğa sanki güneşin doğuşunu bekler ve bir anda canlanır.

İnsan bu düzenin bir parçası olmasına rağmen bunu fark edemeyebiliyor.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Hayatta er başlamak bereketi arttırır.” Bereket bir işe ne kadar er başladığımızda gizlidir.

O nedenle güne erken başladığımızda hayatımıza sihirli bir değnek değmiş gibi olur... Gün sanki biranda yirmi dört saatten kırk sekiz saate çıkar.

Sandığımızın aksine, attığımız o ilk adımın ne kadar büyük olduğu değil ne kadar erken olduğu önemlidir.

İşte, o zaman tüm düzen değişmeye başlar.

İnsanın yaptığı en büyük hatalardan biri de budur aslında. Gecikmek... Güne başlarken de işlerine başlarken de…

 “Başlayacaksam tam başlayayım”, “O işe başlamadan her şeyi bir araya getireyim” der mesela. “Bir başlayayım bir daha kalkmayayım”, “Eve gideyim öyle yapayım” der mesela, “Biraz dinleneyim öyle başlayayım” der.. bunlar bizi hep geride bırakır. Sürecimizi geciktirir, bereketimizi alır. Oysa, o ilk adımı mümkün olduğunca erken atmaktır bizden beklenen, küçücük de olsa…

O nedenle, bir proje verildiyse hemen birkaç cümle ile yapacaklarını listelemek. Ev toplanacaksa kapıdaki ceketi kaldırmak. Dolap düzenlenecekse hemen önündeki çekmeceden başlamak, er başlamaktır aslında.

Çocuklar için de bu böyledir. Yanlış bildiğimiz yöntemlerden biri de “Önce biraz dinlensin, sonra derse otursun” demektir aslıda. Çünkü insan başlamakta zorlanır. O ilk tekeri döndürmek yok mu, sonrasında işlerini öyle kolaylaştırır ki insanın. Bir bakmışsın bitivermiş. O gözümüzde büyüyen, nasıl bitecek dediğimiz işlerin çoğu bu yöntemle öyle kolaylaşır ki...

Bunu hayatında çoğumuz yaşamıştır mutlaka. Bazı günler “Bugün iki günlük iş hallettim” deriz. “Bu sefer çabuk bitti” deriz.

İşte o günlerin çoğunun sabahı erken başlamıştır. O işlerin çoğunun ilk adımını atmayı beklememişizdir. Çünkü hayatın yasasında “Er başlamak” var. Ona uyumlu yaşadığımızda her zaman kazanan tarafta oluyoruz. Saatin akrebi aynı miktarda dönüyor belki ama günün bereketi, içine sığdırdıklarımız farklı oluyor. 


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu

 



 

Yorumlar

Aysel Y. dedi ki…
Bütün mesele İlk tekeri döndürmek... Hakikaten hayata bakınca zamanın bereketi yok zaman, bana yetmiyor cümlelerini kullandığımızda hayata geç başlayıp işelri ertelediğimiz günlerdi. Kafamızda sürekli "şunu yapıcam bunu yapıcam" dönüp duran isteklerle yorgun ve güçsüz hissetmelerimizin çözümü basitte gizliymiş. İnsanın sorumluluklarını yük hissetmesi yükün altından kalkamayınca ilişkilerine yansıması ve beceriksiz hissetmesinin sebebi buymuş meğer ...
Gerçeği bilmek birçok yaşanılan sorunun cevabı aslında...