Dert Edinmek

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

DERT EDİNMEK

Zeynep işten sonra eve gitmek istemedi. Zor bir gün geçirmişti. Deniz kenarında esen rüzgâra karşı yavaş yavaş yürüdü. Neden sonra vaktin epeyce ilerlediğini fark etti. Yorgunluk ve açlığını denize bakan bir çayhanede bir tost ve çay içerek geçiştirdi.  Gözleri ufka dalmış, kalbinin en derinlerinde tarif edemeyeceği bir sızı hissediyordu. Bir yandan soykırımla mücadele eden Gazze, bir yandan ülkesindeki yangınların hüznü vardı. Epeyce kurak geçen yaz nedeniyle yağmur duasına çıkanların alay konusu yapan insanlar da ayrıca canını sıkmıştı… ‘’Ah Gazze… hepimizin içi yanıyor… İnsanlığın iyi adına, insan adına delil koyamadığı yer…’’ diye mırıldandı Zeynep…

Kolundaki Filistin bayraklı bilekliğine baktı. “Filistin’e duyarsız olanlar aynı zamanda bugün ülkemdeki yangınlara duyarsız olanlar olabilir mi? Aslında insan bir bilse her şeyin gelip geçici olduğunu yine böyle davranır mı?” diye düşündü. “Oysa televizyonda herkes yangın için birilerini suçluyordu. Yanan ormanlara bakıp ah vah ediyordu. Ama kaçı acaba kendi eli ile bir ağaç dikmişti ya da orada zor durumda kalanlar için gerçekten bir şey yapmıştı. “Ne kadar sahtekarız... En fazla vicdanımızı rahatlatıyoruz.” diye düşündü.


Keşke insanoğlu bir bilseydi kendisine süre verildiğini. Bu dünyada yapıp ettiği her şeyin  bir karşılığı olduğunu ve nihayet yaptıklarının kendisine vakti geldiğinde tek tek gösterileceğini… O zaman bu kadar rahat olabilecek miydi?  Gerçekten bilmiyor muydu neyin doğru neyin yanlış olduğunu? Zor mu geliyordu doğruyu yapmak? Zorlukları aştığı zamanlar olmuştu. O zaman işine mi gelmiyordu? Belki bazen bilmediğinden yeterince önem vermediği olmuştu. Ama çok önemli olanları merak etmeli değil miydi? Gazze’nin ne olduğunu, o insanların neden öldürüldüğünü, neden nerede ise hiçbir devletinin yardım etmediğini., devletler böyle iken dünyanın her yerinden bir sürü insanın inançlarını değiştirdiğini ve bambaşka tepkiler ortaya koyduğunu... Oysa, o tepki aynı inanca sahip insanlardan beklenirdi. Öyle olmadı!.. Şu an belki de doğrunun inancına, doğuda yaşanan zulme batı sahip çıkmıştı.

İnsan bir süreliğine geldiği dünyada neden sanki sonrası hiç olmayacak gibi davranıyordu. Evet, bu hayatta her şey geçip gidiyordu. Her yeni eskiyordu. Her yanan ağacın yerine yenisi çıkıyordu. Her doğan ölüyordu. Hiçbir şey olduğu gibi kalmıyordu ama bu geçip giden hayatın içinde biz ne yapıyorduk? Burada olduğumuz zamanı doğru değerlendirebiliyor muyduk? Daha sadece bir süreliğine bu dünyada olduğumuzu idrak edememişken nasıl olacaktı vakti doğru kullanmak? Nasıl olacaktı o vaktin içinde doğru tepkileri verebilmek? Bu kadar zulme ve kötülüğe ne gerek vardı? Bu kadar duyarsızlık, bu kadar “kendinden” değil tepkisi ne içindi? Kendi başına gelmediği için yanından göz ucu ile bakmamak. Ne ağır bir yüktü bu aslında. Kendi kendini düşürdüğü bu durum...

Oysa, biz başkasının derdini dert edindiğimizde, kendi dertlerimizin de hafiflediğini bilmiyoruz.

Bir başkasının açlığını, acısını, hastalığını, yorgunluğunu, yetimliğini, öksüzlüğünü, üşümesini… Bilmiyor ki insan, doğru niyetle, başkası için yaptığı her iyilik onu bu dünyada nasıl da ikramlıyor. Derdini tasasını, kaygısını, korkusunu alıp götürüyor, hayatındaki bereketi arttırıyor. Kendi yaşadığı sorunları azaltıyor.

Bu dünyaya geliş sebebi sorulara doğru cevap verebilmek ise sadece kendini düşünerek sınavı geçmek mümkün olabilir mi? demeli mesela.. Ya da bir yerlerde insanlar bunca zulüm görürken, kadınlar güvende değilken, insanlar açken, çocuklar ölürken nasıl doğru cevap verdiğini düşünebilir?

Biz başkalarının derdini dert edinmeden bu öyküden çıkamayacağız. Çünkü ancak o zaman bizden istenen “insan” olabileceğiz.


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu






Yorumlar

Adsız dedi ki…
Gerçekten insan olabilmek hepimize nasip olsun🌸
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı ellerinize sağlık🌷
Aysel Y. dedi ki…
Aslında çok yanlış yerlerde yormuşuz kendimizi...Kendi dertlerimizde boğulurken kolaylığın tamda zıttında başkasının ihtiyacında olduğunu anlamamamışız... Boşa kürek çektiğimizi zamanda kaybolduğumuzu bilmeden yaşamak ne acı...
Adsız dedi ki…
Başkasının derdini dert edinmek ... Gerçeği dert edinmek...Gazze benim derdim, benim davam...