Üçgen, Kare ile Daire

Deneyimsel Tasarım Öğretisi


ÜÇGEN, KARE İLE DAİRE


Bir üçgen, kare ile daire ne kadar birbirine benziyorsa o kadar benziyorlardı birbirlerine.

Gökhan, İlker ve Doğukan çocukluk arkadaşıydılar. Küçük yaşlardan beri motosiklet hayranıydı üçü de. Mahalledeki abilerinin arkasında motorla gezdikleri günlerden bu yana hepsinin hayatında çok şey değişmişti. Artık başka mahallelerde yaşıyorlardı. Her biri iş güç sahibi olmuştu ama ortak tutkuları aynen devam ediyordu. Her hafta değilse de ayda iki kez bir araya gelip motosikletle gezme programı yapıyorlardı.

Gökhan aralarında en hızlısıydı, hep en önde giderdi. “Biraz yavaş git, biz sana yetişemiyoruz.” dediklerinde başlarda yavaş gider ama sonra gaza basar, yine hızlanırdı.

İlker, içlerinde en gevezesiydi. Hiç durmadan konuşurdu. Bu durumdan en çok Doğukan şikayet ederdi. Çünkü karşısındaki hiç konuşmasa o konuşmazdı.

İlker öyle çok anlatma sevdalısı biriydi ki… Yemek yenilecek yerler, gezme mekanları derken bir bakmışsın, eski sevgilisinin üzerine döktüğü kahveye geçivermiş.

Gökhan motoru nasıl kullanıyorsa hayatı da öyle hızlı yaşıyordu. Konuşmasına bile yetişmek kolay değildi. Bu kadar hız ve telaş ona zarar veriyordu aslında. Detayları görmez, karar verirken enine boyuna düşünmediği için çokça hata yapardı. 

Doğukan içlerindeki ‘ağır abi’ydi. Hepsi aynı yaşta olmasına rağmen o hepsinden büyük gözükürdü. Yaşını göstermeyen Gökhan’dı. “Oğlum sen bizim bilmediğimiz ne yapıyorsun acaba, yoksa botoks filana mı dadandın?” diye takılırdı İlker.

Onlar üçgen, kare ile daire kadar başkaydılar. Dışarıdan bakınca aralarındaki uçurumu fark etmemek imkansızdı. Kıyafetleri bile bambaşkaydı. Gökhan, canlı renleri severken; Doğukan, nerede ise motoru da takım elbise ile kullanacaktı. İlker’in de tüm maaşı deri ceketlere giderdi. Doğukan’ın düzen takıntısı hiç birinde yoktu. Adamın evindeki nizam intizam kimsede yoktu ama o da çok kuralcıydı. Değişiklikleri hiç sevmezdi, her şeyi planlıydı. En çok Gökhan ile takışırlardı. Gökhan Doğukan’ın yavaşlığına hiç tahammül edemezdi.

Gökhan’ın yavaşlarla sınavı iş yerinde de devam ediyordu. Ekibindeki biri mutlaka onu bir daraltırdı. Genelde iyi iş çıkartırlardı ama yarım saatlik işi iki saate yaparlardı. Zıttında konuşmayı sevenlerle de başka sorunları vardı. “Konuşmaktan beni dinlemiyorlar, ne anlatsam tekrar ediyorlar. Hayatta iş öğrenemez bunlar” diye dert yanarken buldu kendini müdürüne. Şikayet pek tarzı değildi Gökhan’ın. Çok pratik ve becerikli olduğu için ekibin eksiklerini çabucak kapatırdı. Ama kendinden yavaş olan hiçbir şeye dayanamıyordu. Bir gün kahve makinesine bile yavaş diye söylenirken bulmuştu kendini.

İş yerinde onu herkes tanıyordu, özellikle de müdürü. Sabırsız olduğunun, elinden her iş geldiğinin farkındaydı. Gökhan’ı da çok seviyordu, onun için planları vardı. Çünkü şirket büyüyordu ve grup halinde çalışmak kaçınılmaz olacaktı. Onu ekibin başına getirmek istiyordu. Ama bunun için farklı özellikleri olan kişileri yönetmeyi öğrenmesi geçiyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ahmet Bey, “Gökhan şu sizin motorcu grubundaki arkadaşlarını seviyor musun?” diye sordu bir gün. Gökhan şaşırmıştı “Evet müdürüm tabii ki. Onlar benim birlikte büyüdüğüm insanlar.” dedi. “Peki Doğukan gibi kuralcı ve ağır bir adamla nasıl anlaşıyorsun?”Birlikte çalışmıyoruz ki. Ama beni zorladığı zamanlar olmuyor değil.” dedi Gökhan. “Peki, ya İlker? O da seni zorluyor olmalı… konuşmayı seviyor değil mi? Üstelik o da kimseyi dinlemeyen birine benziyor.” “Aynen” dedi Gökhan.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Huy insanların doğuştan getirdiği özellikleridir. İnsanın hayatta bir yere gelebilmesi için kendine karakter katması gerekir.”

Huyu nedeniyle insanları suçlayamayız. Fakat kişilerin neyi neden yaptığını bilmediğimizde onlara tepki gösteririz. İnadına yaptığını düşünürüz veya kendini düzeltmek için yeterince çaba sarf etmediğini…

İnsanlar uzun zaman birlikte olduğu ve emek harcadığı kişilere daha toleranslı davranırlar. Ya da kendilerinin en saf haline şahit olan kişilere… O nedenle çocukluk arkadaşının yerini pek kimse tutmaz.

Ama yaşantımızın içinde bir sürü insan ile yollarımız kesişir. Herkesin farklı renkleri, kokuları, tatları, şekilleri vardır. Biz onları olduğu gibi kabul etmedikçe onları yöntemeyiz. Uyum sağlamak için de karşımızdaki kişinin farklı olduğunu kabul etmemiz ve onunla ortak bir nokta bulup benzerliğe odaklanmamız gerekir.

Nasıl ki farklı şekiller birleştiğinde çok boyutlu cisimler oluşur, hayatımızda da farklı olanla birleşebildiğimizde tahmin edemediğimiz kazanımlarımız olur. O nedenle etrafımızdakilere, ‘’Bana ne katabilir, ondan ne öğrenebilirim, nasıl uyum sağlarım?’’ diye düşünerek bakabilirsem kendimi çok daha ileriye götürebilirim.

Nice yükselmeler, farklı olanla birleşebilmekten geçer. Mesele, beni daha iyi olana götürecek farklıyı bulabilmekte.


Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.

“Kim Kimdir”,” İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir. 

"Hayatta hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"

Yahya Hamurcu




 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Yaradılış farklılıklarımız aslında tartışma değil kaynaşma sebebimiz olabilir. Peki nasıl? Elbette farkindalik ve kabul ile…
Sibel bslgn dedi ki…
Ne güzel söylemişsiniz birbirimizden farklı olduğumuzu kabul edersek ancak o zaman uyum sağlayabiliriz. Ve uyumlanan ilişkiyi yönetir.
Teşekkürler kaleminize sağlık
🌼🌸🌼🌸🌼🌸
Şükran dedi ki…
İnsanlar farklılığı yönettiğinde üstünleşir
Ayşe Budak dedi ki…
Farklılıklar engel değildir, zenginlik katar. Birleşip birbirinin eksiğini tamamladıklarında birlikte yükselirler.
Adsız dedi ki…
Kalemize sağlık 🌹
İnsan farklılıkların sebebini bildiğinde kendinde olmayan güzel yönleri kendine katabildiğinde level atlar.
Ncy Bşl dedi ki…
Huyunu anlayabilen ve karakter katabilenlerden olmak ümidiyle