MİNİK SERÇE
Gün batımına hafif esintinin eşlik ettiği akşamüstü
saatleriydi. Elleri cebinde, başı önde düşünürken biraz yorgun biraz da
dalgındı Defne. Yanı başında kısık
bir sesle öten minik serçe dikkatini çekti. Attığı her adımda onunla birlikte hareket
ediyordu. Zıplayarak onu takip edişi Defne’yi tebessüm ettirdi. Serçecik adeta
minik adımlarını Defne’ye uydurarak yol alıyordu. Defne’nin ona baktığını
görünce sanki tatlı tatlı ötüyordu. Ses tonu ne kadar da güzel ve dikkat
çekiciydi. Tüylerindeki ton geçişlerine hayran kalarak izledi. Kahverengi,
siyah ve grinin dengeli uyumunu…
Bugün Defne’nin
iş yerinde canı sıkılmıştı, üzgündü. Ne kadar yardımcı olsa da insanların onu
anlamadığını düşünüyordu. Defne kimseyi kırmak istemezken, onu çok çabuk
kırabiliyorlardı. Hâlbuki kimin ne derdi olsa, Defne destek olmaya çalışırdı.
İnsanların işlerini kolaylaştırmaya çalışırdı. Nitekim en ufak sıkıntıları
olduğunda Defne’ye gelirlerdi. Destek olduğu arkadaşları, Defne’nin en ufak
hatasına büyük büyük tepkiler verirlerdi. Bugün de o günlerden biriydi. Evrakta
çoğu çalışanın yaptığı ufak bir hata yapmıştı. “Hiç mi merhameti hak etmiyorum?” diye için için üzülen Defne
incinmişti. Hasta olduğunda aramamalarına kırılmıştı. Evet, bugün de doğum günüydü
ve hiç kimse hatırlamamıştı. Herkesin doğum gününü organize eden Defne, nedense
yalnızdı.
Defne,
kendi kendini ne çok beklentiye
sokmuştu. Sahi, neden bu kadar beklentiye girmişti? Belki de kendini başkalarına
beğendirmek için bu kadar hırpalamıştı. Beklentisini, onların kendini sevmesi
üzerine kurmuştu. İnsanın kendi kendine yaptığını kimse ona yapamıyordu.
Acaba
nerede hata yapıyordu?
Sorun sağlıklı sınırlarının olmaması mıydı?
İnsanları
kendine nankörleştirmesi miydi?
İnsanların
onu anlamamasının nedeni kendi davranışları olabilir miydi?
Yaptığı
iyiliklerin karşılığında bir beklentiye girmediğine emin miydi?
Sahi neyi
neden yapıyordu, yapma nedenleri neye bağlanıyordu?
Hem
düşünüyor hem de kuşu izliyordu. Yolculuğuna eşlik eden kuşun varlığı ona huzur
veriyordu. “Bir kuş insana kendini iyi
hissettirebiliyor…” diye iç geçirdi.
Defne serçe
kuşunu yakalayıp okşamak, doyasıya sevmek istedi. Ama biliyordu ki kuş buna izin
vermezdi. İnsan bir kuşa bakarak sınırları
öğrenebilirdi. Nerede nasıl davranacağı ne kadar da belliydi. Şimdi burnunun
dibinde ona hangi mesajlarla gelmişti acaba?
Serçe
kuşunu izlemeye devam etti. Yerde duran buğday tanelerini yerken bir taraftan
da ötüyordu. Sanki birilerini çağırır gibiydi. Kuşlardan bir kaçı geldi.
Karnını doyuran uçup gitti. Kimi ağacın dallarına, kimi evlerin çatılarına,
kimi trafik ışıklarının üstüne, kimi ise gökyüzüne doğru süzülüyorlardı.
Serçecik ise
sevimli gözlerle yanında biraz daha dolaştı. Önce ağacın dallarına sonra
bulutlarda uçarak gözden kayboldu. Serçe kuşu acaba onu bırakıp giden
arkadaşlarına kızgın mıydı? İhtiyacını giderdiği kuşlar, teşekkür etmişler
miydi?
Kuşun hiç
beklentisi varmış gibi durmuyordu. Yaratılışı ne kadar da kusursuzdu. Hem
ihtiyaç gideriyor hem de hiç beklentiye girmiyordu.
Kuş bu
kadar kusursuzsa, onu Yaratan nasıldı acaba?
Aklına
her şeyi kusursuz yaratan Rabbi düştü.
Sıradanlaştırdığı
ve hiç düşünmediği zenginlikleri düşündü.
Ayı,
güneşi, toprağı, dağları, gölleri, denizleri, okyanusları, hayvanları, insanları,
bitkileri koca bir kâinatı…
Âlem
içinde âlemi, insanı; bedenini, ruhunu, kanını, damarını, organını, kemiğini,
iliğini, lifini, kıkırdağını, insanı ve halini ondan daha iyi bilen Rabbini düşündü…
Defne “Ben Rabbime ne kadar teşekkürlüyüm,
şükürlüyüm?” dedi.
O
kusursuz kâinatı bize sunarken insandan istediği ne ola ki?
Sahi bu
kuş sebepsiz yere mi çıkmıştı karşısına? Düşmüş yüzünü güldürmek için minik
serçeyi vesile yapan kimdi? Bakıp geçtiği ama göremediği neler vardı kim bilir?
Anlamak isteyene kâinat her an bir mesaj veriyordu. Bazen bir kuşla bize çok
şey öğreten mesaj gönderen kimdi? Yeter ki doğru yerden bakmalı, doğru yerden
dinlemeli, doğru yerden hissetmeliydi. Belki de şükretmek için çok sebebimiz
olduğunu böylece anlayabilirdi.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Beklentisi kendinden olan insan mutludur.”
Bir küçük niyetle yürümeye devam etti. İyilikte
bulunmalı, yardım etmeli buna alıveriş gözüyle bakmamalıydı. “İnsanlardan
beklemek yerine yaptığı her iyiliği sadece O’nun
rızası için yapmalıydı.
Kuşlara
bakarken “Sevgili ALLAH’ım iyi ki varsın, iyi ki benden yanasın!” diyerek
gülümsedi…
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi
tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
“Kim Kimdir”,”
İlişkilerde Ustalık” ve “Başarı Psikolojisi” seminerleriyle
mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara problemlerini çözmeleri ve
hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
"Hayatta
hiçbir zaman keşfedilemeyecek tek bir şey vardır; Daha iyisi…"
Yahya Hamurcu
Yorumlar
💐🌿💐🌿💐🌿
İnsanı neselendirebilir
Mesajlar verir...
Her şey gibi...